Esas No: 2022/1484
Karar No: 2022/2651
Karar Tarihi: 17.05.2022
Danıştay 2. Daire 2022/1484 Esas 2022/2651 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 2. Daire Başkanlığı 2022/1484 E. , 2022/2651 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İKİNCİ DAİRE
Esas No : 2022/1484
Karar No : 2022/2651
KARARIN DÜZELTİLMESİNİ İSTEYEN
(DAVALI YANINDA MÜDAHİL) : ... Üniversitesi Rektörlüğü
VEKİLLERİ : Av. ..., Av. ..., Av. ...
DAVALI : ... Kaymakamlığı
KARŞI TARAF (DAVACI) : ... Giyim Hayvancılık Gıda Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : Davacı şirket tarafından kira sözleşmesi uyarınca işletilmekte olan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi ... Kampüsü ... Kafeterya binası... /Blok bodrum Kat ve ... /Blok zemin kat adresindeki 350,00 m²'lik bina ile yine aynı kampüste yer alan Merkezi Kafeterya binasına ait 650,00 m² 'lik kapalı alanın 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 75. maddesi uyarınca tahliyesi yönünde tesis edilen Odunpazarı Kaymakamlığının ... günlü, ... sayılı işlemin iptali istemiyle açılan dava sonucunda; ... İdare Mahkemesince dava konusu işlemin iptali yolunda verilen ... günlü, E:..., K:... sayılı kararın gerekçeli onanmasına ilişkin Danıştay İkinci Dairesinin 30/11/2021 günlü, E:2021/478, K:2021/4582 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
KARAR DÜZELTME TALEBİNDE
BULUNANIN İDDİALARI : Davalı yanında müdahil tarafından, taşınmazın 2886 sayılı Kanun kapsamında kiraya verildiği, taşınmazın tahliyesinin istenmesine karşın tahliye edilmemesi üzerine fuzuli şagil konumunda bulunduğu, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan alanla ilgili, işgal ve tecavüz halinde yasal yollara başvuru hakkının tahsisle birlikte Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğüne devredilmiş olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN CEVABI : Karar düzeltme isteminin reddi gerektiği yönündedir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ :...
DÜŞÜNCESİ : Karar düzeltme isteminin incelenmeksizin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İkinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Hukuk devleti ilkesini benimsemiş olan toplumlarda, herkesin davacı ve davalı sıfatıyla hak ve iddialarını mahkemeye taşıma imkanı mevcuttur. Bununla birlikte, davalarda taraf sıfatını haiz olmayan; ama bu davaların sonucunda menfaati etkilenen kişilerin de bu yargılama sürecinden haberdar edilmesi, mahkeme önünde iddia ve savunmalarını dile getirme imkanına sahip olması gerekmekte olup, bu gereklilik, adil yargılanma hakkının bir parçasıdır.
Hukuk sistemimizde, bu amaçla "ferî müdahillik" sistemi getirilmiş olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda, üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla tahkikat sona erinceye kadar "ferî müdahil" sıfatıyla davada yer alabileceği hüküm altına alınmıştır.
İdari yargılama sisteminde görülmekte olan davalar yönünden de, adil yargılama hakkının güvence altına alınabilmesi için, ferî müdahillik mekanizmasının sadece şeklen değil, etkili bir şekilde uygulanması gerekmektedir.
Üçüncü kişilerin davaya katılması hususunda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na gönderme yapmakta olup, 6100 sayılı Kanun'un 66. maddesinde, üçüncü kişilerin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla müdahil olarak davada yer alabilecekleri; 68. maddesinde, müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahilin, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebileceği, onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabileceği; 69. maddesinde, müdahilin de yer aldığı asıl davada hükmün taraflar hakkında verileceği kurallarına yer verilmiştir.
Öte yandan, davanın doğrudan tarafı olmayan ferî müdahilin asıl tarafa sağlanan tüm imkân ve haklara sahip olduğu, adil yargılanma hakkının buna imkan tanıdığı da söylenemez. Dolayısıyla, asilin yargılamayı devam ettirmeme yönündeki iradesine rağmen ferî müdahilin davayı sürdürebilmesine hukuken imkan bulunmamaktadır. Bu itibarla, davanın taraflarından olmayan, dava sonucunda hakkında hüküm kurulmayan ve ancak yanında katıldığı tarafa yardımcı olabilen müdahilin, yanında davaya katıldığı tarafın kanun yollarına başvurmaması durumunda, tek başına kanun yollarına başvurması da hukuken kabul edilemez niteliktedir.
Nitekim, Anayasa Mahkemesinin 19/07/2018 günlü, B. No: 2015/2909 sayılı "Akdeniz İnşaat ve Eğitim Hizmetleri A.Ş" kararında; "... 52. Hukuk sisteminde bireye doğrudan taraf olmadığı ancak hak ve menfaatlerini etkileyen bir davada iddia ve savunmalarını öne sürebilmesine imkân sağlayacak nitelikte bir mekanizmanın bulunması ve bu mekanizmanın etkin bir şekilde işlemesi adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olarak kabul edilmelidir. Nitekim Türk hukuk sisteminde de bu amaçla ferî müdahillik sistemi getirilmiş, üçüncü kişinin davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla tahkikat sona erinceye kadar ferî müdahil olarak davada yer alabileceği kurala bağlanmıştır. İdarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluk denetiminin yapıldığı idari yargıda görülmekte olan davalar yönünden de uyuşmazlık konusu üzerinde hak iddia eden ya da davanın taraflarından birinin davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan üçüncü kişilerin davaya sadece şeklen değil etkili bir şekilde katılımının sağlanması, adil yargılanma hakkının güvencelerinin sağlanabilmesi için önemli bir müessesedir.
53.Bununla birlikte adil yargılanma hakkının davanın doğrudan tarafı olmayan ferî müdahile asıl tarafa sağlanan tüm imkân ve hakların mutlak ve koşulsuz olarak tanınmasını zorunlu kılacak nitelikte bir güvenceyi bünyesinde barındırdığı söylenemez. Bu bağlamda adil yargılanma hakkının ferî müdahilin yanında davaya katıldığı tarafın iradesiyle uyuşmayan usul işlemlerini yapabilmesini garanti altına almadığı ifade edilmelidir. Dolayısıyla asilin yargılamayı devam ettirmeme yönündeki iradesine rağmen ferî müdahilin davayı sürdürebilmesine imkân tanınması biçiminde adil yargılanma hakkından doğan anayasal bir zorunluluğun bulunmadığı vurgulanmalıdır.
.....
63.Yukarıda ifade edildiği gibi adil yargılanma hakkı müdahilin yanında davaya katıldığı tarafın yargılamayı sürdürmeme yolundaki iradesine rağmen yargılamaya devam edebilmesini güvence altına almamaktadır (bkz. § 53). Dolayısıyla müdahile, asıl tarafın iradesinden bağımsız olarak hükmü temyiz edebilme hakkı tanınması biçiminde bir anayasal zorunluluk bulunmamaktadır. Bu açıdan somut olayda, ilk derece mahkemesinde görülen davanın asıl tarafının (idarenin) aleyhine kurulan hükmü temyiz etmeyerek yargılamaya devam edilmesi yolunda bir iradesinin bulunmadığı gözetildiğinde ferî müdahil olan başvurucunun tek başına yaptığı temyiz isteminin incelenmeksizin reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına ilişkin anayasal güvencelere müdahale teşkil eden bir yönü bulunmamaktadır." gerekçesine yer verilerek, ferî müdahilin yargılama sistemindeki önemine değinilmiş; fakat adil yargılanma hakkının, davanın doğrudan tarafı olmayan ferî müdahile asıl tarafa sağlanan tüm imkan ve hakların mutlak ve koşulsuz olarak tanınmasını zorunlu kılacak nitelikte olmadığı da vurgulanarak, "ferî müdahilin temyiz isteminin incelenmeksizin reddine" dair kararın Anayasa'nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil yargılanma hakkını ihlal etmediği sonucuna varılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; ... İdare Mahkemesinin ... günlü, E:..., K:... sayılı kararına karşı, davalı yanında müdahil Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğü tarafından tek başına karar düzeltme yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda; müdahilin yanında davaya katıldığı tarafın karar düzeltme isteminde bulunmamış olması nedeniyle, müdahilin karar düzeltme isteminin incelenmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
1.DAVALI YANINDA MÜDAHİLİN KARAR DÜZELTME İSTEMİNİN İNCELENMEKSİZİN REDDİNE,
2. Karar düzeltme giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, 17/05/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Üçüncü kişilerin davaya katılması ve davanın ihbarı hususunda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin göndermede bulunduğu, 2577 sayılı Kanunun 31. maddesine, 10/06/1994 günlü, 4001 sayılı Kanun’la “davanın ihbarının re’sen yapılması” hükmünün eklendiği, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda, "müdahil iltihak ettiği tarafla birlikte hareket eder" kuralının yer aldığı, 1086 sayılı Kanun'un 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile değiştirildiği, "Fer’î müdahilin durumu" başlıklı 68. maddesinin 1. fıkrasında, "Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir." hükmüne yer verildiği anlaşılmaktadır.
Aktarılan düzenlemelerle, davanın ihbarının resen yapılmasının öngörüldüğü ve müdahilin katıldığı tarafla birlikte hareket etme zorunluluğu kaldırılarak, onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir duruma getirildiği görülmektedir.
Müdahaleye ilişkin düzenlemeler incelendiğinde; 1086 sayılı Kanun'da asli müdahale, fer'i müdahale ayrımı olmadığı halde "asli müdahale"nin yargısal içtihatlarla tanımlandığı, nihayet 6100 sayılı Kanun'da bu hususta düzenleme yapıldığı, bir başka anlatımla davaya katılmanın, adli yargıda da, bu yargı düzenine göre oluşturulan yargısal içtihatla gelişen bir müessese olduğu, adli yargı ve idari yargının yargılama usulünün örtüşmediği durumlarda, idari yargının kendine özgü içtihadını geliştirmesi ve idari yargı uygulamasında ihtiyaç duyulan alanın, içtihatla doldurması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Nitekim; Anayasa Mahkemesinin 12/06/2020 günlü, E:2019/115 esas sayılı kararıyla, "Dolayısıyla.... hukuk devleti ve adil yargılanma hakkı ilkeleri gereğince içtihat yoluyla istisnai durumlar öngörülebilmesine engel teşkil etmemektedir. Aksi yönde bir kabulün hukuki güvenlik ilkesinin öz değil sadece şekil itibarıyla korunması anlamına geleceği gibi temel görevi adaleti tesis etmek olan yargı mercilerinin varlık sebebiyle de bağdaşmayacağı açıktır." gerekçesine yer verilerek, içtihat yolu işaret edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin, davalı idare yanında müdahil olanın, bireysel başvurusunun incelenmesi suretiyle verdiği, ... günlü, B. No: ... sayılı kararı ile davanın doğrudan tarafı olmayan ferî müdahile asıl tarafa sağlanan tüm imkan ve hakların mutlak ve koşulsuz olarak tanınmasını zorunlu kılacak nitelikte olmadığı da vurgulanarak, "ferî müdahilin temyiz isteminin incelenmeksizin reddine" dair kararın Anayasa'nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil yargılanma hakkını ihlal etmediği sonucuna varılmış ise de, anılan kararın somut olaya ilişkin olduğu ve kararın içeriğinde; "Öte yandan somut başvuruda ileri sürülen söz konusu şikâyetle ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin yukarıda yer verilen değerlendirmesinin ve bu değerlendirmeden hareketle vardığı sonucun sadece bireysel başvuru yolunun niteliği gereği, ihlal iddialarına konu edilen adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin kapsam ve içeriğine ilişkin ve bu hususla sınırlı olduğuna dikkat çekmek gerekir. Bir başka ifadeyle somut başvuruda adil yargılanma hakkı güvenceleri ve ilkeleri bağlamında ulaşılan bu sonucun derece mahkemelerinin bir yargılama sürecinde ferî müdahil tarafından hangi usul işlemlerinin hangi koşullarda gerçekleştirilebileceğiyle ilgili hukuk kurallarına ilişkin müdahil lehine olabilecek yorum ve takdir yetkileri üzerinde daraltıcı bir etkisinin bulunmadığı belirtilmelidir." gerekçesine yer verilerek, mahkemelerin içtihat yolunun yine vurgulandığı görülmektedir.
Somut olay için bağlayıcı olan kararların, benzer davalarda emsal niteliği taşıdığı, her somut olayın kendisine has özellikleri olacağından, bir uyuşmazlık için verilmiş kararın diğerinde uygulanırken, hak kayıplarına neden olunmaması gerektiği ise tartışmasızdır.
Öte yandan; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 148. maddesinde; "Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir." hükmüne yer verilmiştir.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usuller Hakkında Kanun'un 46. maddesi uyarınca, bireysel başvurunun ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabileceği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru düzenlemesi ile kişilerin temel hak ve hürriyetlerini subjektif olarak incelemekte olup, AİHM tarafından, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu, “tüketilmesi gerekli bir iç hukuk yolu” olduğu kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru üzerine karar verilmesinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulabilmekte ve burada verilen karar sonucu belirlemektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince "Menemen Minibüsçüler Odası ile Türkiye" kararında; Menemen Minibüsçüler Odasının hakkında tesis edilen idari işlemler konusunda açılan iki farklı davada; ilk davada temyiz aşamasında sınırlı savunma yapabilmesi ve esasa ilişkin görüşlerini dile getirememesi, ikinci davada ise dava dışında kalması ve davalı Valilik tarafından kanun yoluna başvurulmaması nedenleriyle kendisini savunamadığı sonucuna varılarak, başvuranın mahkemeye erişim hakkından yoksun bırakıldığına ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/1. maddesinin (adil yargılanma hakkı) ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Bu durumda, davanın konusunun, müdahilin sahip olduğu, hak ya da şey olduğu hallerde, müdahilin tek başına kanun yollarına başvurabileceğinin kabulü gerekir.
Davacı şirket tarafından kira sözleşmesi uyarınca işletilmekte olan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi ... Kampüsü ... Kafeterya binası .../Blok bodrum Kat ve .../Blok zemin kat adresindeki 350,00 m²'lik bina ile yine aynı kampüste yer alan Merkezi Kafeterya binasına ait 650,00 m² 'lik kapalı alanın 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 75. maddesi uyarınca tahliyesi yönünde tesis edilen Odunpazarı Kaymakamlığının ... günlü, ... sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemin iptali yolunda verilen karara karşı davalı ve davalı yanında müdahil olan Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğü tarafından yapılan temyiz istemi sonucu, kararın gerekçeli onanmasına ilişkin Danıştay İkinci Dairesinin 30/11/2021 günlü, E:2021/478, K:2021/4582 sayılı kararının, davalı idare yanında müdahil olan Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğü tarafından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
Bakılmakta olan davanın konusu, bir kısmı müdahil Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğünün mülkiyetinde olan taşınmazların tahliyesine ilişkin Odunpazarı Kaymakamlığının ... günlü, ... sayılı işleminin iptali olduğundan, davalı yanında müdahilin tek başına kanun yollarına başvurabileceğinin kabul edilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; müdahilin karar düzeltme isteminin incelenmesi gerektiği oyuyla, istemin incelenmeksizin reddi yönündeki Daire kararına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.