21. Hukuk Dairesi 2017/2389 E. , 2017/4892 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
KARAR
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi de davacının başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; dava konusu ödeme emrinin davacıya tebliğ edilmediği, davacı adına düzenlenen ödeme emrinin de sehven diğer şirket ortağına gönderildiği, dava dışı ... Ltd Şti"nin kurum borçlarını ödemek için geçmiş yıllarda tecil ve taksitlendirme başvurusu yaptığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı ise 506 sayılı Kanunun 80 ve 5510 sayılı Kanunun 88 maddesi olup, davadaki sorunun bu maddeler ile birlikte değerlendirilerek çözüme kavuşturulması gerektiği ortadadır.
5510 sayılı Kanun"un yürürlük süresiyle ilgili 108/1-c maddesinde, Kanun"un 88. maddesinin 01/07/2008 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
Davanın yasal dayanığını oluşturan 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinde sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkililerinin kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları, 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesinde de Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları bildirilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinden farklı olarak, tüzelkişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri yanında, şirket yönetim kurulu üyelerini de sorumlu tutmaktadır.
Burada yeri gelmişken müteselsil sorumluluk kavramı üzerinde durmakta yarar vardır. Müteselsil sorumluluk, birden çok kişinin, aynı zarardan, sorumlulardan her birinin zarar görene karşı, diğer sorumlular tarafından zararın tamamı tazmin edilinceye kadar sorumlu olmasıdır (Kırca Çiğdem. "Müteselsil Sorumlulukta Borçlar Kanunu Tasarısı ile Getirilen Değişiklikler", Prof. Dr. Fikret Eren"e Armağan, Ankara 2006, s. 644.).
Bir tüzel kişinin, kuruma olan borçlarının ödenmesinde şirketin yönetim kurulu üyeleri müteselsil sorumlu durumundadırlar. Müteselsil sorumluluk kurum alacaklarından dolayı kuruma karşıdır. Bu nedenle, müteselsil sorumluların her biri, borcun tamamı ödeninceye kadar sorumlu kalmaya devam eder. Bu tür bir sorumlulukta, müteselsil sorumluların her birinin sorumluluğu kişisel niteliktedir ve bu sorumluluk kefalette olduğu gibi önce borçluya başvurma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu sorumluluk borcun tamamını kapsar (Akıntürk Turgut, Müteselsil Borçluluk, Ankara 1971, s. 35). Alacaklı, edimin tamamını borçluların birinden isteyebilir ve ifa için borçlulardan dilediği birini veya birkaçını seçebilir. Borcun tahsili için, borçlulardan biri aleyhine kesinleşen mahkeme kararı diğerlerini borçtan kurtarmaz. Alacağın fiilen elde edilmesi gerekir. Hükme rağmen alacağını elde edemeyen alacaklı, diğer sorumlulara yönelebilir. Diğer sorumluların borçtan kurtulmaları için borcun ifa edilmesi gerekir. Borç kısmen ödenirse, diğer sorumlular da ödenen miktar kadar alacaklıya karşı borçtan kurtulurlar. Borcun tamamını veya bir kısmını ödeyen borçlu, iç ilişkideki sorumluluk sırasına göre, diğer borçlulara rücu edebilir (Canyürek Murat, Müteselsil Borçlulukta İç ve Dış İlişkiler, ... 2003, s. 12).
Somut olayda, davacının, davaya konu ödeme emirlerinden dava dışı borçlu şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluğu hususunu belirlenmesi için dava dışı limited şirkete ait ticaret sicil belgelerinin dosyada mevcut olmadığı açıktır. Alacağın, borçlu şirket tarafından ödenmesi oranında davacının borç yükünden kurtulacağının kabulü gerekir. Bu durumda dava dışı şirketin geçmiş yıllarda tecil ve taksitlendirme başvurularında bulunduğu dosyadan anlaşılmaktadır, bu durumda geçmiş yıllarda yapılan ödemelerin borçtan mahsubu gerekecektir. Devamla dosyaya borcun yeniden yapılandırıldığına ve buna ilişkin 02.01.2017-31.10.2019 tarihleri arası ödeme planı sunulduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki, yapılandırma ile ödeme hususları tespit edilmedenve dosyadaki eksikler giderilmeden karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş;
1- Dava dışı borçlu ... Ltd Şti"ne ait ticaret sicil belgelerini getirterek davacının sorumluluğunu belirlemek,
2- Dava dışı şirketin geçmiş yıllarda tecil ve taksitlendirme başvuruları neticesinde yaptığı ödemelerin borçtan mahsubunu yapmak,
3- Dosyaya sunulan, borcun yeniden yapılandırıldığı ve yapılandırmaya ilişkin 02.01.2017-31.10.2019 tarihleri arası ödeme planını kurumdan sorarak yapılandırmanın bozulup bozulmadığını sormak ve yapılandırma sonrası düzenli ödeme yapıldığı takdirde ödeme süresince beklemek,
4- 7020 sayılı Kanun uyarınca davacının, dava dışı borçlu şirketin ve diğer şirket yetkililerinin yapılandırmadan yararlanıp yararlanmadığının davalı Kurumdan sorulması, başvurusu varsa buna ilişkin evrakların getirtilmesi, davacının henüz başvurusu yoksa başvuruda bulunup bulunmayacağının davacıya sorduktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın yerel mahkemesine iadesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 05.06.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Davanın yasal dayanağını oluşturan gerek 506 sayılı Yasa"nın 80/12 ve gerekse 5510 sayılı Yasa"nın 88/20. maddelerine göre prim borçlarında şirket ile yöneticilerinin müteselsilen sorumlu oldukları açıktır. TBK"nun 163. maddesine göre alacaklı borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder. Yine TBK"nun 164. maddesine göre de, borçlunun alacaklıya karşı ileri sürebileceği itirazlar sınırlı olarak sayılmıştır. Bu yasal düzenlemeler karşısında, müteselsilen borçlulardan birinin borcu yapılandırmış olması diğer borçlulara sirayet etmez. Bir başka anlatım ile müteselsil borçlu diğer borçlunun alacaklı ile bir ödeme planı yapmasına dayanarak borcu ödemekten kaçınamaz. Dolayısıyla borcun ödeme planına göre ödenip ödenmeyeceği hususunun bekletici mesele yapılması müteselsilen sorumluluk ilkeleriyle bağdaşmaz.
Böyle olunca, isabetli olarak davayı ret eden Mahkeme kararına karşı temyiz itirazlarını esastan ret eden BAM kararının Onanması düşüncesinde olduğundan sayın çoğunluk kararına katılamıyorum.