21. Hukuk Dairesi 2016/6912 E. , 2017/5072 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, ölüm aylığının iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, ödenmeyen aylıkların kesildiği tarihten itibaren tekrar ödenmesine, almış olduğu aylıklardan dolayı Kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı tespit edilen davacının, ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ve ödenmeyen maaşların kesildiği tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte geri ödenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; Davacı ...’nın eşi ... "den 2000 yılında boşandığı, 1986 yılında vefat eden babasından dolayı yetim aylığı aldığı, eski eşi ...’in 2005 yılında 2. eşi ...’le evlendiği, 2006 yılında boşandığı, ... adlı imam nikahlı eşinden gayri resmi 2010 doğumlu bir oğlu olduğu, ... Denetmeni tarafından tanzim edilen 09/04/2014 tarih ve 66 sayılı rapora göre; davacı ve eski eşi ...’in 2013 kasım ayından itibaren birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu rapora dayanılarak Kurumca 25/11/2013-24/06/2014 tarihleri arasında ödenen 5.769,17 TL yersiz aylık ve faizinin borç çıkarıldığı, anlaşılmıştır.
09/04/2014 tarih ve 66 sayılı Denetmen Raporundan; davacının adresine gidildiği, ...’in imzalı ifadesinde; eski eşiyle 2000 yılında boşandığını, eşinin şu anda ... adlı bir bayanla birlikte yaşadığını, ondan ... adında bir çocuğunun olduğunu, arada ona da kendi evinde baktığını, evinin kirasının yarısının eşi tarafından karşılandığını, beyan ettiği, apartman komşusu ...’un beyanında eşi ve çocuklarıyla birlikte yaşadığını söylediği, eşinin ikamet adresindeki komşusu ... ile görüşüldüğü, imzalı ifadesinde; ...’in 6 ay kadar önce bu adresten taşındığını,1 yıl kadar bu adreste eşi ... ve 1 çocuğuyla oturduğunu, ... ile resmi nikahlarının olmadığını , ...’den ayrılıp eski eşine döndüğünü, 2013 kasım ayı gibi buradan ayrıldıklarını beyan ettiği, raporun sonucunda davacı ve eski eşi ...’in 2013 kasım ayından itibaren birlikte yaşadıklarının tespit edildiği anlaşılmıştır. ... Mahkemece kendisine ulaşılamadığından tanık olarak dinlenememiş. Apartman komşusu ... ise mahkemede ifadesini değiştirmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce ... kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda hak sahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "... kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum"ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. İnceleme konusu 56"ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Tüm bu hususlar ve ... Denetmeni tarafından tanzim edilen 09/04/2014 tarih ve 66 sayılı rapora ilişkin alınan tanık ifadeleri, tanıklardan birinin denetmene verdiği açıklayıcı, ve diğer tutanak tanığıyla tutarlı, ifadesini Mahkemede değiştirmesinin haklı gerekçesinin olmaması, diğer tutanak tanığı ...’a Mahkemece ulaşılamadığından yazılı ve imzalı beyanına itibar edilmesi gerektiği, böylelikle 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 08/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.