1. Hukuk Dairesi 2016/9603 E. , 2019/2980 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-ALACAK
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-alacak davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, alacak isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..." nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel isteğine ilişkindir.
Davacı, emekli maaşının çekilmesi ve taşınmaz intikal işlemlerinin yapılması gibi resmi işlemlerde yardımcı olması için davalı oğlu ...’ü vekil tayin ettiğini, vekilin ... (yenileme sonucu ... ada ...) parsel sayılı taşınmazdaki payının tamamını diğer davalı ...’a düşük bedelle satış suretiyle temlik ettiğini, yaşlı olduğu için vekil tarafından kandırıldığını, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davalıların el ve iş birliği içinde olduklarını ileri sürerek tapu kaydının iptaliyle adına tescilini, mümkün olmazsa satışa konu pay bedelinin faiziyle tahsilini istemiştir.
Davalı ..., taşınmazın davacının isteği ve bilgisi doğrultusunda hukuken geçerli vekaletname ile diğer davalı ..."a satıldığını, satış bedelinin de davacıya ödendiğini belirtip davanın reddini savunmuş, diğer davalı ..., savunma getirmemiştir.
Mahkemece, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalı ..."ın iyi niyetli olduğu, satış bedelinin vekil tarafından davacıya ödenmediği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteği reddedilmiş, 38.470,00 TL alacağın davalı vekil ..."den tahsiline karar verilmiştir.
1930 doğumlu davacının 29.07.2013 tarihinde satış yetkisini de içerir biçimde davalı oğlu ..."ü vekil tayin ettiği, vekilin 21.08.2013 tarihli talebi üzerine, davacının mirasbırakan babası ..."ya ait çekişme konusu 800 parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 payının davalı ..."ın da içinde bulunduğu mirasçılar adına intikal işlemlerinin yapıldığı, 09.04.2014 tarihinde vekilin davacının taşınmazdaki toplam 1/15 payını kuzeni diğer davalı ..."a 2.000,00 TL bedelle satış suretiyle temlik ettiği, vekilin 15.05.2014 tarihinde azledildiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere; Türk Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, bu tür davalarda en önemli unsur, vekil ile alıcının el ve işbirliği içinde maliki zararlandırmalarıdır.
Somut olayda, davalı ... davacının yeğeni olup aynı zamanda çekişme konusu taşınmazın paydaşlarındandır. Temlike konu davacı payının değeri keşfen 38.470,00 TL olarak saptanmasına karşın akitteki bedel 2.000,00 TL"dir. Kaldı ki, bedelin ödendiği dahi kanıtlanmış değildir. Bu haliyle davacı zararlandırılmış ve vekalet görevi kötüye kullanılmıştır. Esasen, bu husus mahkemenin de kabulündedir.
Hâl böyle olunca; iptal tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Tarafların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.