3. Hukuk Dairesi 2019/2878 E. , 2019/10463 K.
"İçtihat Metni"Davacı ... ile davalı ... arasındaki kişisel eşyanın iadesi davasına dair Ereğli (Konya) Aile Mahkemesinden verilen 14/09/2017 tarihli ve 2017/133 Esas 2017/449 Karar sayılı hükmün onanması hakkında Dairece verilen 12/02/2019 tarihli ve 2018/406 Esas 2019/989 Karar sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; düğünde kendisine takılan 10 adet 22 ayar Ankara burma bilezik, 1 adet 22 ayar Adana burma bilezik, 1 adet 22 ayar desenli belezik, 4 adet 22 ayar hediyelik bilezik, 1 adet 14 ayar çeyrek altınlı bileklik, 1 adet altın takı seti, 1 adet künye, 1 adet küpe, 1 adet yüzük, 1 adet saat ve 25 adet çeyrek altından ibaret olan ziynet eşyalarının, kaynanası olan davalılardan ... tarafından elinden alındığını, ziynet eşyalarının özel günlerde takması için kendisine verildiğini ve sanrasında yeniden elinden alındığını, eşi olan davalı ...’in müşterek evi terk ettiğini, buna rağmen bir süre müşterek evde yaşamaya devam ettiğini, bu süreçte kayınbabası olan davalı ...’in ziynet eşyalarının kendisinde olduğunu ve iade edeceğini bildirdiğini, ancak davalıların ziynet eşyalarını iade etmediklerini ileri sürerek; ziynet eşyalarının aynen iadesini, olmadığı takdirde bedellerinin dava tarihinden işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalılar, davacı ile davalılardan ... ve ... arasında bir hukuki ilişki bulunmadığını, davalı ...’in ise müşterek evden ayrılan taraf olduğunu, davacı tarafından talep edilen ziynet eşyalarının miktar ve niteliğinin doğru olmadığını, ayrıca takılan ziynetlerin bir kısmının düğün borçlarına harcandığını, bir kısının ise davacı tarafından götürüldüğünü savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece; davanın reddine dair verilen 08/04/2014 tarihli karar, davacı tarafın temyizi üzerine Dairemizin 04/12/2014 tarihli ve 2014/11886 E. 2014/15611 K. sayılı ilamıyla;
(...Ancak, ziynet eşyaları yönünden; Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür.
Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü ise davacı kadındadır.
Somut olayda; davalı kocanın, takılan altınların bir kısmının evlilik birliği içinde iade edilmemek üzere düğün borçlarına harcanmış olduğunu belirtmesi karşısında bozdurulan bu altınlar yönünden, kadının isteği ve onayı ile bozdurulduğunun kanıtlanması, davalı kocaya düşmektedir,
O halde, mahkemece yapılacak iş; davalı kocaya bozdurulan altınların kadının isteği ve onayı ile bozdurulduğunun yemin dahil her türlü delil ile ispatına imkan verilerek sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucunda davacının ziynet alacağına ilişkin talebin tümden reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...)
Gerekçesiyle bozulmuş, davalı tarafın karar düzeltme istemi ise Dairemizin 04/11/2015 tarihli ve 2015/10168 E. 2015/17185 K. sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
Bozma ilamına uyan mahkemece; davalı ... tarafından teklif edilen yeminin edası için davacının ikamet ettiği yer mahkemesinden istinabe talebinde bulunulmuş, istinabe olunan mahkemece davacıya yemin eda ettirilmiş, sonrasında ise Ereğli Aile Mahkemesinin 01/12/2016 tarihinde faaliyete geçmesi nedeniyle görevsizlik kararı verilerek dosya Ereğli Aile Mahkemesine gönderilmiştir.
Ereğli Aile Mahkemesince; davacının, kayın hısımlarına teslim edildiği iddia edilen dava konusu ziynet eşyalarının davalı eş ...’de kaldığı ve geri verilmediği yönünde bir iddiasının bulunmadığı, davalı eş ...’e karşı dava açılmasının tek nedeninin müteselsilen sorumlu tutulmasının istenmesi olduğu, Yargıtay bozma ilamına uyulmasının maddi gerçeğin aydınlatılması açısından önem taşıdığı, yeminin davacı tarafından eda edildiği, kayın hısımlarına teslim edildiği iddia edilen ziynet eşyaları yönünden davalı eş ... aleyhine hüküm kurulmasının doğru olmadığının Yargıtay kararlarında da vurgulandığı, hakkaniyetin de bunu gerektirdiği, dosya içeriğinden de davalı eş ...’de herhangi bir ziynet eşyasının kalmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; karar, davacı tarafından temyizi üzerine Dairemizce onanmıştır.
Onama ilamına karşı, davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1-Temyiz ilamında belirtilen gerektirici nedenler karşısında ve özellikle davalılar ... ve ... yönünden davanın 14/09/2017 tarihli celsede ayrılmasına karar verilmiş olmasına, buna bağlı olarak gerekçeli karar başlığında işbu davalıların davalı olarak gösterilmesinin mahallinde düzeltilebilecek maddi hata niteliğinde olduğunun anlaşılmış olmasına göre, davacı vekilinin HUMK’nın 440 ıncı maddesindeki yazılı hallerden hiç birisine uygun olmayan sair karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
2-Bilindiği üzere, mahkemenin Yargıtay tarafından verilen bozma kararına uyması sonucunda, bozma ilamında gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esaslar çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir(09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozma kararında gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bozma nedenidir.
Öte yandan, kendisine yemin teklif edilen taraf yemini eda ettiği takdirde, yemin teklif eden kimsenin iddia ettiği vakıanın doğru olmadığı ispat edilmiş olur. Diğer bir anlatımla, yeminin eda edilmesi üzerine, artık ortada uyuşmazlık konusu olan vakıa kesin delille kanıtlanmış olacağından, karşı taraf o konuda yeni bir delil getiremez, hâkim de yeni araştırmada bulunamaz. Yemin, eda eden kişi (ve mirasçıları) lehine kesin delil teşkil eder.
Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde somut olayda; davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce verilen bozma kararına yerel mahkemenin uyması ile davacı yararına usuli kazanılmış hak oluşmuş, bu aşamadan sonra mahkemece uyulan bozma ilamında gösterilen şekilde davalı kocaya iddiasını ispat için imkan verilmiş, davalı koca tarafından bozdurulan 10 adet çeyrek altının davacı kadının rızası dahilinde ve iade edilmemek üzere verildiği hususunda teklif edilen yemin, davacı kadın tarafından usulüne uygun olarak eda edilmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece; davalı kocanın, teklif etmiş olduğu yeminin davacı kadın tarafından eda edilmesi nedeniyle iddiasını ispat edememiş olduğu, eş söyleyişle davaya konu edilen ziynet eşyalarının bir bölümü yönünden iddianın kesin delille ispatlanmış olduğu gözetilerek, davanın kısmen kabulü ile 10 adet çeyrek altının aynen veya bedelinin davalı ... tarafından davacıya iadesine, davaya konu edilen diğer ziynet eşyaları yönünden ise davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeler ile davanın tümden reddine karar verilerek davacı yararına oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlal edilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır.
Ne var ki, mahkeme kararının açıklanan bu gerekçe ile bozulması gerekirken, zuhulen onandığı bu defa yapılan inceleme ile belirlendiğinden, davacı vekilinin bu yöne ilişen karar düzeltme isteğinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair düzeltme isteğinin reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle HUMK"nın 440 ıncı maddesi gereğince davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairemizin 12/02/2019 tarihli ve 2018/406 E. 2019/989 K. sayılı onama ilamının kaldırılmasına ve mahkeme kararının yukarıda açıklanan gerekçe ile davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 24/12/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.