3. Hukuk Dairesi 2019/3183 E. , 2019/10556 K.
"İçtihat Metni"Davacı ... Seramik San. Ve Tic. A.ş. ile davalı ... aralarındaki alacak ve menfi tespit davasına dair İstanbul Anadolu 9. Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 18/02/2016 günlü ve 2015/230 E.-2016/101 K. sayılı hükmün bozulması hakkında dairece verilen 28.02.2019 günlü ve 2017/5058 E. - 2019/1731 K. sayılı ilama karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı kiraya veren ile imzalanan 01.06.2012 başlangıç tarihli 10 yıl süreli kira sözleşmesiyle kiralanan binanın iskan ruhsatının davalı tarafından, 4 ay gecikmeli olarak Ekim/2012 başında teslim edildiğini, 07.08.2012 tarihli iskan belgesinde birinci ve ikinci bodrum katların da otopark olarak tahsis olunduğunun anlaşıldığını, davalı kiralayanın Eylül 2012 başlarında birinci ve ikinci bodrum katlar ofis olarak düzenlenmiş ise de; bu değişikliğin belediyeden izin alınmadan yasaya aykırı olarak yapıldığının anlaşıldığını bu durumda ruhsat alınamayacağı ve amaçlanan kullanım şekline göre en az 60-100KW enerji ihtiyacı olduğu halde binada sadece 18 KW lık bir enerji kapasitesi bulunduğunu, bu eksikliğin de davalı tarafından giderilmediğini, davalı/kiralayanın TBK" nın 301. maddesinde düzenlenen ve aksi kararlaştırılamayacak nitelikte olan “amaca elverişli teslim” yükümlülüğünü yerine getirmediği için, TBK"nun 304. Maddesi gereğince sözleşmeden dönme hakkını kullandığını ve binayı tahliye ettiğini, Beyoğlu 30. Noterliğinin 08.10.2012 tarih 5640 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davalı kiralayana bildirdiğini ve olumsuz zararının giderilmesini istediğini, davalının ise bu ihtarnameye verdiği cevapta dönme hakkının meşru olmadığını ileri sürdüğünü, ödenmeyen Eylül-Ekim 2012 kiraları ile muacceliyet şartından dolayı bir yıllık toplam kiranın derhal ödenmesini ve binanın tahliyesini talep ettiğini belirterek gerçekleşen olumsuz zarar miktarı 60.000TL depozito, ödenen Haziran, Temmuz ve Ağustos kira bedeli toplamı 90.000TL, ile davalı adına vergi dairesine ödedikleri üç aylık 22.500TL stopaj bedeli ve emlak komisyoncusuna ödedikleri 40.000TL komisyon ücreti toplamı olan 212.500TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve davacının talep ettiği kira bedelleri yönünden borçlu olmadığının tespitini istemiştir.
Davalı; otopark rampası ve peyzaj ile ilgili tadilatları yaptığını, 07.08.2012 tarihinde iskan belgesini davacıya teslim ettiğini, kira sözleşmesi imzalandığında binanın enerji kapasitesinin 34.5KW olduğunu, kiracının bu hali ile işyerini kiraladığını, kira sözleşmesinde yükümlülüğü olmadığı halde sadece kiracının ricası üzerine Mayıs 2012 de enerji kapasitesinin artırımı için elektrik idaresine başvurduğunu ve enerji kapasitesini 69 KW ‘a çıkardığını, kendisine ait kiralananda hiçbir maddi yahut hukuki ayıp bulunmadığı gibi kira sözleşmesi ile davacı yana vaat edilmiş ve aslında kiralananda mevcut olmayan bir durumun da söz konusu olmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2014/3605 Esas – 2014/14326 Karar sayılı ve 23.12.2014 tarihli kararı ile ; "...Uyuşmazlık, 212.500TL menfi zararın tazmini ve kira sözleşmesi gereğince borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir... Açıklandığı üzere davacı kiracının sözleşmeden dönmesi haksız olduğu gibi, sözleşmenin özel şartlar bölümü 19. maddesindeki feshi ihbar sürelerine de uymamıştır. Davalı da gerek cevabi ihtarnamesinde, gerek cevap dilekçesinde, sözleşmedeki muacceliyet şartı gereği bir yıllık kira döneminin sonuna kadar olan kira paralarının tahsili için dava açma hazırlıkları içinde olduğunu bildirmiştir. Davacı kiracının kira süresi sona ermeden kira sözleşmesini tek taraflı feshederek kiralananı tahliye etmesi durumunda, kiracı kural olarak kira süresinin sonuna kadar kira parasından sorumludur. Bununla birlikte davalı kiraya verenin bu yerin yeniden kiralanması konusunda gayret göstermesi, böylece zararın artmasını önlemesi için kendisine düşen ödevi yapmak durumundadır. Bu durumda davalının zararı, tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye ilişkin kira parasından ibarettir. Taraflar da bu süreyi sözleşmenin özel 19. maddesinde altı ay olarak kararlaştırdıklarından davacının talep edebileceği kira parası tahliye tarihinden altı aylık sürenin sonuna kadar olup, bu tarihten sonra davacı kiracının kira parasına ilişkin bir sorumluluğu olmayacaktır. Mahkeme ise, bu husus üzerinde durmadan davacı kiracının menfi tespit istemini ret etmiştir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, sözleşmenin özel 19. maddesi çerçevesinde davalının talep edebileceği yoksun kalınan kira parası konusunda inceleme yaparak, bu miktarı aşan kısım yönünden davacının menfi tespit isteminin kabulüne karar vermekten ibaret olmasına karşın, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir..." gerekçesi ile bozulmuş, bozma sonrasında davacı vekili ilk celsede "menfi tespit davası konusunda harcı yatırılmış bir talebimiz yoktur" şeklinde beyanda bulunmuş, mahkemece bozma kararına uyulmuş ve davalının talep edebileceği 225.000TL alacağı olduğu oysa ihtarname ile 210.000TL talep ettiği gerekçesi ile menfi tespit talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 28.02.2019 günlü ve 2017/5058 E. - 2019/1731 K. sayılı ilamı ile; "...Somut olayda mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonuca göre karar verilmiş ise de, davalı kiraya verenin tahliye sonrası hasar, kira veya yan gider alacağı bulunduğunu ileri sürmediği anlaşılmakla, dava konusu edilen 60.000TL’lik depozito bedelinin ödenmiş olan kira bedellerinden mahsup edilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca mahkemece, davalı kiraya verenin tahliye sonrası hasar, kira veya yan gider alacağı bulunduğunu ileri sürmediği gözetilerek, ilgili kira sözleşmesi ile ödendiği sabit olan 60.000 TL’lik depozito bedelinin davacı tarafça ödenen kira bedellerinden mahsup edilmesi suretiyle davacının menfi tespit istemi yönünden inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken, bu husus nazara alınmadan hüküm tesisi yoluna gidilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, davalı vekili bozma ilamına karşı karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Uyuşmazlık; 212.500TL menfi zararın tazmini ve kira sözleşmesi gereğince borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir.
Davacı tarafından davalıya gönderilen, Beyoğlu 30.Noterliğinin 08.10.2012 tarih ve 5640 sayılı ihtarnamesinde binanın iskan belgesinde üç katının otopark olarak projelendirildiği, işyeri olamayacağı bu sebeple sözleşmeden dönme haklarını kullandıklarını ve 212.500.TL zararlarının 3 gün içinde ödenmesini istedikleri, davalı tarafından davacıya gönderilen Kadıköy 15.Noterliğinin 11.10.2012 tarih ve 27659 yevmiye nolu cevabı ihtarnamede ise; işyerinin anahtarlarının kendilerine teslim edilmemiş olduğunu, sözleşmeye göre akde aykırılık oluştuğundan taşınmazın tahliye edilmesini ödenmeyen ve muaccel hale gelen 210.000.TL kira bedelinin ödenmesinin talep edildiği ve yargılama sırasında da davalı tarafından ödenmeyen 2012 Yılı Eylül ve Ekim ayları kirası ile muacceliyet kaydı nedeniyle 7 aylık kira bedeli toplamı 270.000TL"den 60.000TL depozito mahsup edilerek toplam 210.000TL yönünden yapılan icra takibine itiraz üzerine İstanbul Anadolu 18. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde 2016/940 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali dosyasının derdest olduğu anlaşılmaktadır.
492 Sayılı Harçlar Kanunu"nun 15. maddesine göre yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı işlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nevi ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınır. Aynı Yasa"nın 28/1. maddesinin a bendinde karar ve ilâm harcının dörtte birinin peşin geri kalanın kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödeneceği hükmü yer almakta olup yine aynı Kanunu"nun 32. maddesinde yargı harçları ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağı emredici hükmü konulmuştur.
Dava açılırken, harcın eksik alınmış olması halinde mahkemece davaya devam olunabilmesi için harcın Harçlar Kanunu"nun 30 ve 33.maddeleri uyarınca tamamlanması yoluna gidilir ve davacıya takip eden celseye kadar eksik harcı yatırması için süre verilir.
Şayet verilen süreye rağmen eksik harç ikmal edilmez ise HMK" nun 150. (HUMK."nun 409.) maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına, HMK"nun 150/5. maddesi gereğince üç ay içinde yenilenmeyen davanın ise açılmamış sayılmasına karar verilmelidir.
04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hâkimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir. (HMK. madde 33). Anılan yasal düzenlemeye göre davayı aydınlatma görevinin mahkeme hâkimine ait olmasına göre uyuşmazlığın çözümüne ilişkin hukuki nitelendirme yapılmalıdır.
Somut olayda, davacı dava dilekçesinde, alacak talebinin yanısıra kira sözleşmesi sebebiyle borçlu olmadığının da tespitini istemiştir. Davalı ihtar ve icra takibi ile davalının 210.000TL borçlu olduğunu iddia ettiğine göre, davacının bu bedel üzerinden harç yatırması gerekir. Bu durumda, Mahkemece yapılacak iş; kamu düzeninden olup, taraflarca ileri sürülmese dahi re"sen gözetilmesi gereken harç hususu dikkate alınarak davacıya dava dilekçesinde talep ettiği tutar üzerinden noksan harcı yatırması için bir sonraki duruşmaya kadar süre verilmesi, noksan harçlar tamamlanmadıkça müteakip işlemler yapılamayacağından, şayet noksan harç ikmâl edilirse işin esası incelenip hüküm kurulması, harcın tamamlanmaması durumunda 30. maddenin son cümlesi uyarınca işlem yapılması gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak Harçlar Yasası"nın 32. maddesine aykırı biçimde yargılamaya devam edilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yukarıda yazılı gerekçe ile bozulduğu anlaşıldığından, davalı tarafın karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemiz bozma kararının kaldırılmasına ve hükmün açıklanan nedenler ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle karar düzeltme isteminin kabulü ile; Dairemizin 30.10.2018 günlü ve 20187/3384 E.-2018/10719 K sayılı ilamının kaldırılmasına ve hükmün yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 24/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.