Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/3549
Karar No: 2019/10629
Karar Tarihi: 26.12.2019

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/3549 Esas 2019/10629 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2019/3549 E.  ,  2019/10629 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı vekili ; müvekkili ile kardeşi olan davalının ortak olarak bir adet biçerdöver ve iki adet römork almak için anlaştıklarını, bu araçlar nedeniyle müvekkilinin 2007 yılının Temmuz ayında 57.900 TL"nı satıcı firmalara ödediğini, bu ödemelerden sonra araçların geldiğini ve davalıya teslim edildiğini, o günden beri de davalının kullanımında bulunduğunu, davalının bu araçları istediği gibi kullanıp gelirlerini müvekkili ile paylaşmadığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, müvekkili tarafından yapılan ödeme ile satın alınan araçların kullanımı karşılığında elde edilen kârdan müvekkilinin payına düşen kısmın faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili ; beş yıllık zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle, öncelikle davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini; ayrıca, dava dilekçesinin HMK"nun 119. maddesine uygun olmadığını, belirsiz alacak davası açılabilme imkanına istinaden böyle bir dava açma yoluna gidildiğini, asgari bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilecek iken davacı tarafın böyle bir yola başvurmasının kanuna aykırılık teşkil ettiğini; esas hakkında ise, davacı tarafın iddiasının aksine müvekkili ile davacı arasında herhangi bir ortaklık ilişkisi olmadığını, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, belirtilen dönemde kamu kurumunda çalışan müvekkilinin gayrimenkullerini ipotek ettirerek biçerdöver aldığını, işlerinin yoğun olması sebebiyle kendi şahsı adına aldığı makine bedelinin bir kısmının ödenmesi hususunda kardeşi olan davacıya muhtelif zamanlarda elden ödeme yaptığını, davacının ise elden aldığı bu paralarla merkezi ... ve ..."ta bulunan firmaya ödemede bulunduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece; taraflar arasında yazılı olmayan adi şirket sözleşmesi yapıldığının anlaşıldığı, biçerdöverin alımından kaynaklandığı iddia edilen borca ilişkin olarak zamanaşımı süresinin 2007 yılının Temmuz ayında işlemeye başladığı, davanın 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasından sonra açıldığı, bu talep bakımından zamanaşımı def"inin kabulünün gerektiği ve talebin zamanaşımı nedeniyle reddine; biçerdöver makinesinin çalıştırılması sonucu elde edilen gelirden düşen pay ile davalının kullandığını iddia ettiği iki adet romörk bedeli talepleri yönünden ise, davacı vekilinin asgari bir miktar ya da değer belirtmeden dava açtığı, kesin süre içerisinde yapılan ihtara rağmen eksikliğin giderilmediği gerekçesiyle; biçerdöver bedeline yönelik davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, kâr payı ve römork bedeline yönelik davanın ise HMK. nun 119/2 maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına dair verilen karar Dairemizin 22.12.2014 tarih ve 2014/19810 E. 2014/17025 K. sayılı ilamıyla "Davacı, kardeşi olan davalı ile biçerdöver ve diğer ekipmalarını satın alarak işletmek üzere adi ortaklık kurduklarını, bu nedenle sermaye payı olarak 57.900 TL ödediğini; ancak, davalının ortaklığa ait araçları kullanmasına izin vermediği gibi, kendisine kârdan pay vermediğini ileri sürerek; ortaklığa koymuş olduğu sermaye payı ile elde edilen gelirden payına düşen karın tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı ise, davacının ileri sürdüğü adi ortaklık ilişkisini inkar etmiştir.
    Bu durumda uyuşmazlık; TBK."nun 639/7. (BK. nun 535/7) maddesi uyarınca mahkemeden alınacak inşai kararla ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
    Dosya içeriği ve özellikle dinlenilen tanık beyanları ile kardeş olan taraflar arasında adi ortaklığın kurulduğu ispatlanmış olup, tarafların ortaklığın mal varlığını oluşturan araçları 2008 ve 2009 yıllarında birlikte kullandığı, ancak 2010 yılında ortaklığın eylemli olarak sona erdiği anlaşılmaktadır. Esasen, ortaklığın kurulduğu hususu mahkemenin de takdirindedir.
    TBK."nun 147/4 (BK. nun 126/4) maddesi uyarınca, adi ortaklıktan doğan davalar beş yıllık zamanaşımına tabidir. Zamanaşımının başlangıcı ise, yerleşmiş Yargıtay uygulamasına göre adi ortaklığın sona ermesi ile başlar. Zira, sona erme sebeplerinin gerçekleşmesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girmekte olup, buna bağlı olarak ortakların tasfiye alacağını isteme hakkı da muaccel olmuş olur.(TBK. Md 149, BK. md. 128).
    Somut olayda, ortaklığın eylemli olarak sona erdiği 2010 yılından, davanın açıldığı 17.05.2013 tarihine kadar beş yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı belirgindir.
    Öte yandan, yukarıda açıklandığı üzere adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi davası geleceğe etkili inşai davalardandır. Bilindiği üzere, inşai dava ile davacının talep sonucu olarak, var olan bir hukuki durumun değiştirilmesini veya kaldırılmasını veya yeni bir hukuki durumun yaratılmasını istemesi gerekir. Eldeki davada da davacı, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini istemiş; ancak tasfiye (sermaye ve kar payından ibaret) alacağının değerinin tam olarak belirlenmesi mümkün olmadığından, tespit edebildiği ölçüde asgari miktarı (5.790) TL göstermiştir. Diğer bir anlatımla, davada talep sonucu açık bir şekilde gösterilmiştir.
    Hal böyle olunca; mahkemece; 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesi uyarınca, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümlerinin dikkate alınması ve 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
    Bozmaya uyan mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda; ortaklığa yapılan katkı bedelleri nazara alındığında davalının toplam katkısının 177.835,90 TL, davacının toplam katkısının 60.900,00 TL olup pay oranlarının %25,51-%74,49 şeklinde olmakla 95.000,00 TL araç bedelinin 24.234,50 TL"sının davacının, bakiye 70.765,50 TL"sının ise davalının payına isabet ettiği, sözkonusu araçların kullanımı nedeniyle elde edilen gelire ilişkin olarak araçların tam olarak hangi yıllarda ne kadar arazide kaç saat , kaç gün - ay çalıştırıldığına dair dosyada delil bulunmamasının yanısıra dilekçelerde de bu konuda bir netlik bulunmadığından; net olmayan, ispat edilememiş iddialar mahkemece değerlendirilememiştir gerekçesiyle; davanın kabulü ile; taraflar arasında adi ortaklıktan kaynaklı bir adet biçerdöver ve iki römorktan ibaret araç bedeli olarak davacının %25,51 oranındaki payına düşen 24.234,50 TL"nın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ortaklığın ilk fıkrada belirtilen meblağın davalı tarafça davacıya ödenmesi ve aracın davalı adına tescili şekliyle tasfiyesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorunludur. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, ya da gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır.
    Somut olayda, Dairemiz bozma ilamında; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümlerinin dikkate alınması ve 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği belirtildiği halde mahkemece, söz konusu tasfiye hükümleri uygulanmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olup bozma gereği yerine getirilmemiştir. Bu durum usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
    Kabule göre de; dava, bir adet biçerdöver ile 2 adet römork bedeli olarak davacı tarafından sermaya payı olarak ödendiği iddia edilen miktarın yasal faizi ile birlikte iadesi ile, söz konusu araçların kullanımından elde edilen kâr payından kaynaklanan alacak payının tahsili talebine ilişkin olup, mahkemece kararın gerekçesinde kâr payına ilişkin iddiaların ispatlanamadığı belirtilmekle, dava sermaye payı bedeli olarak talep edilen bir adet biçerdöver ve iki adet römork bedeli yönünden kabul edilmiş olduğundan davanın kısmen kabulüne şeklinde hüküm kurulması gerekirken davanın kabulüne şeklinde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK" ya 6217 sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK"un 428. maddesi uyarınca hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26/12/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi