4. Hukuk Dairesi 2015/14036 E. , 2017/5455 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... ve ... aleyhine 11/11/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 09/06/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı şirket vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili: polis akademisinden 2004 yılında mezun olduğunu, 17/07/2004 tarihinde komiser yardımcısı olarak ... İlçe Emniyet Müdürlüğünde görevlendirildiğini, çeşitli yerlerde görev yaptıktan sonra 02/08/2010 tarihinde Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü emrinde göreve başladığını, davalılara ait ... televizyonunda 21/12/2013 ve 22/12/2013 tarihli ana haber bültenlerinde yapılan yayınlarla görüntüsünün ve isminin yayınlandığını, habere konu olayla ilgili olarak gerçeğe aykırı yayın yapılarak kişilik haklarının saldırıya uğradığını beyan ederek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu haberin ve yayınlanan görüntülerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesi ile, davanın davalı şirket yönünden kısmen kabulüne, davalı ... hakkında açılan davanın ise reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1 ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki
davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa"nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu haber ve görüntüler bir bütün olarak değerlendirildiğinde; haber ve görüntülerin, görünür gerçeğe uygun ve güncel olup, haberin kamusal yarar taşıdığı, öz ile biçim dengesinin aşılmadığı, haberin bu hali ile hukuka uygunluk unsurlarını taşıdığı ve kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği anlaşılmaktadır.
Şu durumda, dava konusu haberin basının haber verme hakkı, toplumun da haber alma hakkı kapsamında kaldığının kabulü ile istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalının tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 05/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.