22. Hukuk Dairesi 2017/25496 E. , 2019/22266 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinde değişen alt işverenler bünyesinde çalıştığını, iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından malulen emeklilik sebebiyle feshedildiğini, davacının haftada 6 gün 07.00-17.00 saatleri arasında çalışmasına rağmen fazla çalışma ücretinin ödenmediğini, yıllık ücretli izninin kullandırılmadığını ileri sürerek kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti ve fazla çalışma ücreti ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, davacı ile davalı arasında iş sözleşmesi bulunmadığını, davacının kurumun ihale makamı olarak yaptığı hizmet alım sözleşmelerine göre diğer işverenlerce çalıştırıldığını, talep edilen alacaklardan dava dışı işverenlerin sorumlu olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2--Davacı işçinin fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil çalışma ücretlerine hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Öte yandan, yukarıda fazla çalışmanın ispatı konusunda anlatılan ilkeler, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde yapılan çalışmalar açısından da geçerlidir.
Somut uyuşmazlıkta mahkemece PKDS kayıtları doğrultusunda hazırlanan bilirkişi raporuna itibar edilerek, raporda hesaplanan fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, işverence sunulan yazılı kayıtlar 2010 yılının Aralık ayı ve sonrasındaki dönemi kapsamaktadır. Hükme esas alınan raporda, 07/08/2009-30/09/2011 tarihleri arasındaki çalışma süresinin tamamının bu kayıtlara göre değerlendirilmesi suretiyle fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışma iddiasının ispat edildiği sonucuna varılması yerinde değildir. Fazla çalışma iddiasının, yazılı kayıt bulunan dönem yönünden yazılı kayıtlara göre ispatı mümkün ise de, kayıt bulunmayan dönem yönünden dosya kapsamındaki diğer delillere veya tanık anlatımlarına göre değerlendirme yapılmalıdır. Diğer taraftan davacı taraf, dosyadaki yazılı kayıtlara itiraz etmiş olup, öncelikle bu kayıtların gerçeğe uygun olup olmadığı, kayıtlar üzerinde sonradan değişiklik yapılmasının mümkün olup olmadığı gibi yönlerden gerekli araştırma yapılmalı, sonucuna göre bu kayıtlara itibar edilip edilmeyeceği ayrıca değerlendirilmelidir. Ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda, yazılı kayıtların denetime elverişli biçimde dökümü yapılarak davacının haftalık çalışma süresi ile haftalık fazla çalışma süresinin belirlenmesi suretiyle hesaplama yapılmadığı, genel ve ortalama bir kabul ile sonuca gidildiği anlaşılmakta olup, rapor bu yönüyle de hatalıdır.
Kayıt bulunmayan dönem yönünden ise, tanık anlatımlarına göre fazla çalışma iddiasının ispatı mümkündür. Somut olayda her ne kadar davacı tanığı ..., davacı ile menfaat birliği içinde olup işverenle husumetli ise de, tanığın Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesince temyiz incelemesi yapılan emsal 2015/7035 E. sayılı dosyasında fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücretinin tanık anlatımlarına göre belirlenmesi gerektiği noktasında bozma kararı verilmiştir. Davacı tanığının davacı ile aynı dönemde aynı işyerinde temizlik elemanı olarak çalıştığı dikkate alındığında, tanığa ait emsal dosya getirtilerek, davacı ile tanığın farklı çalışma düzeninde çalışmasını gerektiren bir durumun bulunmadığının tespiti halinde, emsal dosyada olduğu gibi değerlendirme yapılmasının dosya kapsamına uygun düşeceği sonucuna varılmıştır.
Son aşamada ise, yazılı kayıtlar doğrultusunda hesaplanan fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücretinden şimdi olduğu gibi indirim yapılmaması gerektiği, tanık anlatımlarına göre hesaplanan alacaklardan ise davacının yaptığı işin niteliğine, çalışma süresine ve hesaplanan fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti miktarına göre uygun bir indirim yapılması gerektiği gözardı edilmemelidir.
Mahkemece açıklanan ilke ve esaslar dikkate alınmadan yazılı gerekçe ile karar verilmesi hatalı olup, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
3-Taraflar arasında, davacının yıllık izin ücreti alacağının miktarı noktasında uyuşmazlık vardır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 31. maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir. Anayasamızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukukunda bu yükümlülüğün anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir.
Somut olayda davacı vekili süre belirtmeksizin davacının yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, davacının toplam hizmet süresince 7 yıllık dönemde hiç izin kullanmadığı kabul edilerek yıllık ücretli izin alacağı hüküm altına alınmıştır.
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 7 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmaması hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacı tarafa iadesine, 03.12.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.