4. Hukuk Dairesi 2015/13368 E. , 2017/5790 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 24/07/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 08/07/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı; kayınvalidesinin de ortak olduğu rehabilitasyon merkezinde müdür olarak çalışmakta olan davalının buradan ayrılarak başka bir işletmeye ortak olduğunu, ve daha sonra kendisine iftira atarak işletmesinde yangın çıkardığı ya da kundaklattığı yönünde şikayetçi olduğunu, şikayet dilekçesine kendisini zor durumda bırakacağını düşündüğü diğer iftiralarını da eklediğini, yapılan soruşturma sonucunda hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini belirterek uğradığı manevi zararların ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı; soruşturma sırasında "kundaklama sonucu çıkan yangında şüphelendiğiniz birileri var mı" sorusuna kendi düşüncesini içerir bir şekilde cevap verdiğini, davacı ile o tarihlerde husumetli olduklarını söyleyerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; şikayete konu olan ve davacı hakkında iddia olunan yakarak mala zarar verme suçunun ağırlığı ve davacının yürütmekte olduğu hâkimlik görevinin niteliği dikkate alındığında, şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığının gerekli olduğu, buna karşılık, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, şikayetçi davalının iddiasını destekleyecek delilin olmadığının belirtildiği, bu nedenle, şikayet hakkının kullanılmasındaki sınırın aşıldığı ve davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden; davacı ile davalının arasında ticari rekabet nedeni ile husumet bulunduğu, davalının, davacının kayınvalidesinin rehabilitasyon merkezindeki müdürlük görevinden ayrıldıktan sonra kurduğu yeni rehabilitasyon merkezinde yangın çıktığı ve davalının da soruşturma dosyasında "kundaklama sonucu çıkan yangında şüphelendiğiniz birileri var mı" sorusuna kendi düşüncesini içerir bir şekilde cevap verdiği ve şikayette bulunduğu anlaşılmaktadır.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır.
Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmıştır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmış, 25. maddesinde kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı, TBK’nun 58. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olaya gelince; davalı tarafından, yakarak, yanıcı veya patlayıcı madde kullanarak mala zarar verme suçundan dolayı Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Yapılan soruşturma neticesinde davacı hakkında “şikayetçi davalının soyut iddiasını destekleyen hiçbir belge ve delilin bulunmadığı, iddianın sadece tahmine dayalı olarak ileri sürüldüğü" gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Mevcut dosya kapsamına göre davalının söz konusu şikayette bulunması için az da olsa bir emarenin mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Şu durumda, şikayetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığının kabulü ile istemin tümden reddi gerekirken, şikayetin haksız olduğundan bahisle istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 12/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.