20. Hukuk Dairesi 2016/6532 E. , 2018/1285 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 1984 yılında yapılan kadastro sırasında dava ve temyize konu Kahta ilçesi, ... köyü 98 parsel sayılı 20.000,00 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, senetsizden miras yoluyla gelen hakka, paylaşmaya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak davalı ... adına tespit edilmiştir.
Davacı Hazine, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, edinme koşullarının gerçekleşmediğini öne sürerek, davacı ... ise tapu kayıtlarına dayanarak ayrı ayrı dava açmışlardır. Mahkemece dava dosyaları birleştirilerek ve özetle “taraf koşulunun oluşturulması” gereğine değinen usule yönelik bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacı ... ve Hazinenin davalarının reddine, dava konusu 98 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi ölü ... adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 21/05/2013 gün 2012/4542-2013/9333 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi için yapılan keşif sırasında bir yerel bilirkişi dinlenilmiş, somut olayda tanık dinlenilmemiş var ise gerekçesi hüküm yerinde açıklanmamıştır. Dinlenilen tek yerel bilirkişinin beyanları ise soyut nitelikte gerekçesiz olaylara dayanmayan sözlerden ibaret olduğu gibi başkaca bir tanık ya da yerel bilirkişi, tutanak bilirkişileri dinlenilmediğinden yerel bilirkişi sözlerinin doğruluğu denetlenememiştir. Öte yandan zilyetlik yönünden yapılan araştırma ve soruşturma da yetersiz olduğu gibi yerel bilirkişi taşınmaza bir kaç defa buğday ekildiğini gördüğünü, onun haricinde burasının hep boş arazi olduğunu dile getirmesine rağmen ziraat bilirkişi taşınmazın tarım arazisi olduğunu belirtmiş olup yerel bilirkişi sözleri ile ziraat bilirkişi raporu arasında ortaya çıkan bu çelişki dahi usulünce giderilmemiş, mahkemece keşif sırasında taşınmaz fotoğraflanmadığından ziraat bilirkişi raporu üzerinde yargı denetimi de sağlanamamıştır. Kaldı ki dava konusu taşınmazın sınırında tapulama harici alanın bulunduğu fen bilirkişi tarafından düzenlenen haritada belirtilmesine rağmen mahkemece taşınmaza komşu olan bu bölümün tapulama harici bırakılma nedeni kadastro müdürlüğünden sorulmamıştır. Böylesine yetersiz araştırma ve soruşturma ile hüküm kurulamaz.
O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle dava konusu taşınmaza komşu tapulama harici yerin tapulama harici bırakılma nedeni Kadastro Müdürlüğü"nden sorulmalı, akabinde yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi fen elemanı ve uzman ziraatçi bilirkişi, tespit tutanağı bilirkişilerinin tümü tarafların aynı yöntemle gösterecekleri tanıklar hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, dava konusu taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı bilgiler alınmalı, tespitte saptanan hukuksal olgu dikkate alınarak tutanak bilirkişileri dinlenilerek tespitte saptanan hukuksal olgu ile hükme dayanak yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ile yapılması muhtemel keşifte dinlenecek olan yerel bilirkişi ve tanıkların beyanları arasında aykırılık varsa duraksamasız giderilmeli, daha sonra uzman ziraatçi bilirkişi ve mahkeme heyeti hazır olduğu halde, taşınmaz bizzat mahkemece görülüp, gözlenmeli, gözlem keşif tutanağına aynen yansıtılmalı, özellikle taşınmazın meyil durumu, fiziksel yapısı, dıştan komşu taşınmazlarla toprak mukayesesi yapılmalı, komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, komşu taşınmazların tespitlerine bir kayıt ve belge esas alınmış ise nizalı parsel yönünü sözü edilen kayıt ve belgelerin ne biçimde ve kimin yeri olarak sınır gösterdiği üzerinde durulmalı, uzman bilirkişi fen elemanından keşfi izlemeye, yerel bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye, uzman ziraatçi bilirkişiden ise mahkeme gözlemini yansıtmaya elverişli ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, ayrıca dava konusu taşınmaza komşu tapulama harici yerin mera olduğu için tapulama harici bırakıldığı bildirildiği takdirde tahsisli ve kadim mera yönüyle usulüne uygun mera araştırması yapılmalı, somut olayın özelliğine göre dava konusu taşınmazı dört yandan gösterir fotoğraflar çekilerek ve mahkeme hakimi tarafından onaylanarak dosyaya konulmalı, daha sonra 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre davalı taraf ile ortak miras bırakanı ölmüş ise ortak miras bırakanın varsa, dava dışı mirasçılarının onaylı nüfus kayıt örnekleri ilgili Nüfus Müdürlüğünden getirtilerek kimlikleri bu yolla sağlıklı biçimde belirlenip ilgililer adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle başkaca taşınmaz mal tespit yada tescil edilip edilmediği, kadastro, tapu sicil ve hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi dava konusu taşınmazın ölü olduğu bildirilen ..."nın mirasçılarının isimleri ve miras payları hüküm yerinde açıkça gösterilerek karar verilmesi gerekirken infazda tereddüt yaratacak şekilde ölü olduğu belirtilen kişi adına tescil hükmü oluşturulması dahi isabetsiz, davacı Hazine"nin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün bozulmasına” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sonunda, davacı ... ve Hazinenin davalarını ispatlayamamaları nedeniyle davalarının reddine, 98 parsel sayılı taşınmazın tespit maliki ...’nın mirasçıları adına miras payları oranında tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Mahkemece, çekişmeli 98 parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında olmadığı ve davalı tespit maliki mirasçıları yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşullarının oluştuğu gerekçesiyle Hazinenin davasının reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
Şöyle ki; eldeki dava, Hazinenin çekişmeli taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiasıyla açtığı kadastro tespitine itiraz davası olup, mahkemece iddia doğrultusunda taşınmazın niteliği, devletin hüküm ve tasarrufu altında olup olmadığı, orman olup olmadığı yönünde orman bilirkişisi aracılığıyla bir araştırma yapılmamış olup yörede orman kadastrosunun geçip geçmediği de ilgili yerlerden sorulmamıştır.
O halde; mahkemece, öncelikle yörede orman kadastrosunun yapılıp yapılmadığı sorularak yapılmışsa, orman tahdidine ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği ile en eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ile komşu parsellerin tapu kaydı ve kadastroda uygulanan dayanak kayıtları ilgili yerlerden getirtilip, halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, öncelikle kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmelidir. Yörede kesinleşmiş tahdit yoksa, memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3.3.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ve hava fotoğrafının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafının ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, bilirkişilere hava fotoğrafları ve dayanağı haritaları stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip, raporlarında taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, taşınmaz üzerinde bulunan bitki örtüsünün niteliği, ağaçların yaşları ve dağılımları ile ilgili açıklama yapmaları istenmeli, komşu parsellere uygulanan dayanak vergi kayıtlarının çekişmeli taşınmaz yönünü ne olarak okudukları belirlenmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı, zilyetlik yoluyla kazanılabilecek yerlerden olduğu belirlendiği takdirde, bu kez, taşınmaz üzerinde tam olarak hangi tarihten itibaren zilyetliğin başladığı belirlenmeli, ziraat bilirkişiden kültür arazisi olup olmadığı yönünden rapor alınmalı, zilyetlik olgusunun maddi olaylara dayalı olmasından hareketle, maddi olayların ancak tanık, bilirkişi ve benzeri anlatımlarla kanıtlanacağı gözetilmeli (HGK 30/03/1994 gün ve 1993/8 - 939 - 1994/176 sayılı kararı); tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları ile kadastro tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; dava tarihine kadar davalı tespit maliki ve mirasçıları yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalı ve mirasçıları yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden senetsiz belgesiz araştırması yapılıp, sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği 40/100 dönüm sınırlamasının aşılıp aşılmadığı saptanmalı, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 21/02/2018 günü oybirliğiyle karar verildi.