3. Hukuk Dairesi 2021/2963 E. , 2021/6357 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 2004-2008 yıllarında süt üreticiliği yaptığını, bu dönemde davalıyla birlikte çalıştığını, davalının kendisine ait büyükbaş hayvanların bakımı ve sütün alıcılara teslim işlerini yaptığını, bu şekilde davalının kâra iştirak edeceğini, davalıya hayvanların bakım ve harcamaları için elden banka havalesiyle gerekli ücret ve giderleri gönderdiğini, zarar etmesi nedeniyle davalıdan gelir ve gider hesabı vermesini istediğini, ancak davalının hesap vermekten kaçındığını, yaptığı araştırmada davalının kendi imzasını taklit ederek süt paralarını aldığını öğrendiğini, süt destekleme paraları, Tariş tahsilatları, banka havaleleri ve süt bedellerinin tahsili amacıyla başlattığı icra takibine davalının itiraz ettiğini ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davacının süt üreticiliği yaptığı yerin ve hayvanların 1/3 ünün kendisine ait olduğunu, asıl kendisinin davacıdan alacaklı bulunduğunu, hayvanların bakımı karşılığı aylık 1.300 TL ve sigortanın davacı tarafından yerine getirilmediğini, davacının iddia ettiği havale ücretlerinin yem giderlerini dahi karşılamadığını, hayvan alım satımı için gönderilen paraların da çoğunun hayvanlar için olduğunu, karşılığının elden ve icra yoluyla ödediğini, Tariş’ten alacaklarına ilişkin davacının nam ve hesabına iş yapmak için verilen vekaletle gerekli işlemleri yaptığını, davacıyla iş yaptığını ancak borcunun olmadığını, üç yıl süreyle davacının arazisini suladığını, bedenen çalıştığını, fakat alacağını da alamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 10/11/2017 tarihli ve 2016/2746 E. 2017/13708 K. sayılı kararla; taraflar arasında hayvancılık konusunda geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, uyuşmazlığın Türk Borçlar Kanununun 643. ve devamı maddelerinde açıklanan tasfiye yöntemi izlenerek çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulü ile; taraflar arasındaki adi ortaklığın tasfiye memurunun 10/09/2020 havale tarihli raporunda belirtildiği şekilde tasfiyesine, davalının yaptığı itirazın iptali ile takibin 53.500 TL üzerinden devamına, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar. Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK.).
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Somut olayda, mahkemece; bozma kararına uyulduğu halde gerekleri yerine getirilmemiş, bozmaya uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki; mahkemece uyma kararı verilen bozma ilamıyla; taraflar arasında adi ortaklık kurulduğu ve bunun tasfiye edilmediği, davacının bu davadaki taleplerinin adi ortaklığın fesih ve tasfiye talebini içerdiği, buna göre bütün hesapların görülüp ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan dolayı olan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılması gerektiği, ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin bu sözleşmedeki hükümlere göre, hükmün bulunmaması halinde ise tasfiyenin BK"nın 539. (TBK"nın 643.) maddesindeki sıra takip edilerek yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Mahkemece; tasfiye işlemlerinin yürütülmesi amacıyla tasfiye memuru olarak dosyanın mali müşavir bilirkişiye teslim edildiği, hazırlanan raporda, davacıya ait 52 adet sığırın olduğu sığırların maliyet bedelleri, satıldı ise satış bedelleri, satış tarihine kadar yapılan masrafları, sığırların kaçının sağılır durumda olduğu, günlük elde edilen ortalama süt miktarı, sütlerin kime satıldığı, süt satışları üzerinden vergi kesintisinin yapılıp yapılmadığı hususlarında taraflarca belge sunmamaları halinde tespitinin uzmanlık alanı dışında olması nedeniyle dosyaya tarım ve hayvancılıktan anlayan bilirkişi atamasının yapılmasının gerektiği belirtilmesine rağmen sadece davacı tarafından davalıya banka havalesi ile gönderilen 70.550 TL nin adi ortaklığın tasfiyesi sonucu davacının payına düşen miktar olarak kabul edilip talep ile bağlı kalınarak 53.550 TL üzerinden hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
O halde mahkemece; büyükbaş hayvancılık ve tarım konusunda uzman bilirkişilerden tarafların itirazlarını da giderecek şekilde, hüküm kurmaya ve denetime elverişli bir rapor alınması, akabinde dosyadaki tüm deliller birlikte takdir edilerek hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davalı taraf yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.