20. Hukuk Dairesi 2016/14026 E. , 2018/1325 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : Hazine - Orman Yönetimi - ... KTK
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
...ili, ... ilçesi, ... köyü 107 ada 1 parsel tapuda orman niteliğiyle, 101 ada 30 parsel ise mera vasfıyla özel sicilinde kayıtlıdır.
Davacı 05/10/2009 havale tarihli dava dilekçesinde özetle, dedesinden babasına, babasından da kendisine kalan ve zilyetliğinde bulunan ... köyündeki taşınmazlarının orman ve mera parseli olan 107 ada 1 ve 101 ada 30 parsel içinde tespit ve tapuya tescil edildiğini ileri sürerek, bu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu, dava konusu 107 ada 1 parsel yönünden açılan davanın reddine, dava konusu 101 ada 30 parsel yönünden açılan davanın fen bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen dava konusu taşınmaz yönünden davanın reddine, (B) harfi ile gösterilen taşınmaz yönünden ise davanın kabulü ile bu taşınmazın 101 ada 30 parselden ifrazı ile davacı adına kayılı bulunan 101 ada 15 parsele eklenerek davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... ve davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Yörede 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesine göre yapılan orman kadastrosu 04/06/2008-04/07/2008 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşmiştir.
Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; kısa kararda davacının 107 ada 1 parsel yönünden davasının reddine, 101 ada 30 parselde dosya arasında bulunan 15/10/2012 havale tarihli kadastro bilirkişisinin raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen dava konusu taşınmaz yönünden davasının reddine, aynı krokide (B) harfi ile gösterilen dava konusu taşınmaz yönünden davasının kabulüne denildikten sonra, 101 ada 30 parselde dosya arasında bulunan 15/10/2012 havale tarihli kadastro bilirkişisinin raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen dava konusu taşınmazın ... köyü 101 ada 30 parselden ifrazı ile davacı adına kayıtlı bulunan ... köyü 101 ada 15 parsele eklenerek davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, gerekçeli kararda ise (B) harfi ile gösterilen dava konusu taşınmazın ... köyü 101 ada 30 parselden ifrazı ile davacı adına kayıtlı bulunan ... köyü 101 ada 15 parsele eklenerek davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmek suretiyle, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır.
Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hâkimin, 6100 sayılı HMK"nın 298. (1086 sayılı HUMK"nın 388.) maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte tam olarak yazması ve hüküm sonucunu 6100 sayılı HMK"nın 297/2. (1086 sayılı HUMK"nın 389.) maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada 1086 sayılı HUMK"nın 381. maddesinin son fıkrasının 6100 sayılı HMK"nın 294. maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukukî varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK"nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargının, hâkimin ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
10.04.1992 tarihli 1991/7-1992/4 E.K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı ile kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı; bozmadan sonra yerel mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile karar verebileceği öngörülmüştür.
Değinilen ilke ve kanun hükümleri gözardı edilerek kısa kararla çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 22/02/2018 günü oy birliği ile karar verildi.