20. Hukuk Dairesi 2016/5582 E. , 2018/1378 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davacılar vekili ve asli müdahil ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak tapulama çalışmalarında tespit dışı bırakılan, dava dilekçesinde mevki ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, tapulama çalışmalarının 1956 yılında tamamlandığını, tapulama dışı bırakma işleminin de bir tapulama işlemi olduğundan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı Orman Yönetimi vekili, taşınmazın evveliyatının orman sayılan yerlerden olduğunu, ormanların zilyetlik yoluyla kazanılamayacağını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili; talep konusu taşınmazın kamulaştırma alanlarına tecavüzlü olmaması durumunda davanın kabulüne itirazlarının olmayacağını belirtmiştir.
Davalı Okurcalar Belediye Başkanlığı duruşmalara katılmamış, davaya cevap da vermemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, Fen bilirkişi ..."in 08.05.2000 tarihli raporunda yer alan krokide gösterilen doğusu inceler tarlası ve yol, batısı 1379 parsel ve kadastro harici yer, kuzeyi 1293 ve 914 parseller, güneyi karayolu ile çevrili 19172.22 m2 miktarındaki taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar vermiş, hüküm davalı Hazine vekili ve Orman Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz incelemesi sonrasında Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 08/11/2013 gün ve 2012/13807-2013/16200 sayılı bozma kararında; “dava konusu taşınmazın 1956 yılında yapılan tapulama çalışmaları sonucunda tescil harici bırakıldığı ve paftasında orman olarak görüldüğü bildirilmiştir. 27.10.1999 tarihinde mahallinde keşif yapılmış, keşife katılan Orman bilirkişinin 15.11.1999 tarihli raporunda; dava konusu taşınmazın bir bölümünün 3302 sayılı Kanununun uygulanması ile bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybettiği gerekçesi ile P.II nolu 2/B parseli bünyesinde Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu belirtilmiştir. Bu durumda; öncesi orman olan ve 3302 sayılı Kanun ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan bir yerin imar-ihya ve zilyetlikle kazanılması mümkün değildir. Sürdürülen zilyetliğin hukuki önemi yoktur. Hal böyle olunca, davacının davasının reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru olmamıştır” denilmiş, davacılar...ve müşterekleri vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 19/06/2014 gün ve 2014/9083 E. - 2014/12821 K. sayılı kararı ile “Dava konusu taşınmaz 1956 yılında yapılan kadastro çalışmalarında yürürlükte bulunan yasalar gereğince orman vasfı ile tespit harici bırakılmış olup, zaman içinde üzerinde bulunan orman bitki örtüsünün kaldırılmış olması bu yerin niteliğini değiştirmez. Bu nitelikteki bir taşınmazın orman olmadığı hususu ancak taşınmazın bulunduğu yerde yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sonucunda tahdit haritası dışında bırakılması halinde mümkündür ve taşınmaz orman kadastrosunun yapıldığı tarihe kadar orman sayılır. Somut olay da, dava konusu taşınmazın orman sınırı dışında bulunduğu 1988 yılında yapılan orman kadastro çalışmaları sonucunda saptanmış olmakla, taşınmazın bu tarihten itibaren zilyetlikle kazanmaya elverişli olduğunun kabulüyle, bu tarihten eldeki davanın açıldığı 21.11.1996 tarihine kadar 20 yıllık kazanma süresi dolmamıştır. Açıklanan nedenlerle Dairenin maddi yanılgıya dayalı 08.11.2013 gün ve 2012/13807 E. - 2013/16200 K. sayılı bozma ilamı sonuç itibariyle doğru olmakla davacılar vekilinin karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmiştir.
Daire ilamına uyulması sonrasında ... vekili vasıtasıyla davaya asli müdahil olarak katılmış ve taşınmazın zilyetliğinin 20 yılı aşkın süredir kendisinde olduğunu, davadan yeni haberdar olduklarını, olağan üstü kazandırıcı zaman aşımı zilyetliğine dayalı tescil talebinde bulunduklarına dair 28/10/2014 tarihli dilekçelerini dosyaya sunmuşlardır.
Yapılan yargılama sonunda mahkemece; dava konusu taşınmazın 1988 yılında yapılan orman kadastro çalışmaları sonucunda orman sınırları dışında bulunduğunun saptanması karşısında dava tarihi itibari ile 20 yıllık kazandırıcı zaman aşımı süresinin dolmadığı, asli müdahil açısından da mevcut dava nedeniyle olağan üstü zaman aşımına ilişkin şartlarının oluşmadığı, zira aynı yere ilişkin olarak mahkememiz de görülen bu davanın TMK"nın 713. maddesinde belirtilen taşınmazın davasız ve aralıksız olarak zilyetliğinde bulunulması şartına engel olduğu görüldüğünden davacının ve asli müdahilin davasının reddine karar verilmiş, hüküm bir kısım davacılar vekili ve asli müdahil ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının bir kısım davacılar ve asli müdahil ..."ya ayrı ayrı yükletilmesine 26/02/2018 günü oybirliğiyle karar verildi.