
Esas No: 2017/3106
Karar No: 2022/2063
Karar Tarihi: 13.04.2022
Danıştay 10. Daire 2017/3106 Esas 2022/2063 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2017/3106 E. , 2022/2063 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2017/3106
Karar No : 2022/2063
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı / ANKARA
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU :… İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, ... Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapmakta iken 30/04/2005 tarihinde teröristlerce konulan bombanın patlaması sonucu yaralandığı ve aktif polislik yapamayacağının Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 15/05/2006 tarihli raporu ile belirlendiği ileri sürülerek iş gücü (efor) kaybı nedeniyle 70.000,00 TL maddi, duymuş olduğu acı ve elem nedeniyle 10.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 80.000,00 TL tazminatın zararın kesinleştiği 15/05/2006 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; Mahkemenin maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının Danıştay Onuncu Dairesinin 10/11/2015 tarih ve E:2012/1781, K:2015/4835 sayılı kararı ile manevi tazminat yönünden gerekçeli onanması, maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının bozulması üzerine bozma kararına uyularak, dava konusu olay sonucunda davacının, vazife malülü olarak 29/09/2006 tarihinde emekliye ayrıldığı, davacının uğradığını ileri sürdüğü maddi zararının efor (iş gücü) kaybından değil, meydana gelen olay nedeniyle halen görevde bulunan emsali polis memurunun yasal emeklilik yaşından önce, bir başka ifade ile erken emekli olmuş olmasından kaynaklandığı, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun "Malul olanlarla aylığa müstehak dul ve yetimlere yardım" başlıklı 21. maddesinde; malul olanlara, bağlanacak aylığın toplam tutarının, görevde olan emsallerinin almakta oldukları aylıklardan az olamayacağı hükme bağlandığı, davacıya bağlanan vazife malullüğü aylığının da 3713 sayılı Kanun hükümleri uyarınca bağlanmış olduğunun Mahkemenin 17/06/2016 tarihli ara kararına verilen cevaptan anlaşıldığı, bu itibarla davacının maddi gelirinde bir azalma olmayacağı gerekçesiyle davacının maddi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİASI : Davacı tarafından; maddi tazminat isteminin erken emeklilikten değil dava konusu olay neticesinde oluşan daimi maluliyeti nedeniyle harcamak zorunda kaldığı fazladan güç (efor) tazminatına ilişkin olduğu, Mahkemece maddi tazminat isteminin reddine dair karar verildiği halde davalı idare lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından davacının temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Dava konusu maddi tazminat, terör saldırısı neticesinde daimi maluliyeti olan davacının iş gücü kaybı (efor) tazminatına ilişkin olarak açılmıştır. Davacının, dava konusu olay tarihinden emekliye ayrıldığı tarihe kadar olan dönem için görev yerinde ve elde ettiği gelirde herhangi bir değişiklik olmasa da emsali polis memurlarına nazaran fazladan güç sarf edeceğinin kabulü ile maluliyet oranın görev aylığına uygulanması suretiyle aktif dönem iş gücü kaybı zararının belirlenmesi, emekliye ayrıldığı tarihten muhtemel ömür sonuna kadar olan dönem için de maluliyet oranın asgari ücretin net tutarına uygulanması suretiyle pasif dönem iş gücü kaybı zararının belirlenmesi gerekmekte olup, davacının temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesinin maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı tarafından, ... Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapmakta iken 30/04/2005 tarihinde teröristlerce konulan bombanın patlaması sonucu yaralandığı ve aktif polislik yapamayacağının Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 15/05/2006 tarihli raporu ile belirlendiği ileri sürülerek iş gücü (efor) kaybı nedeniyle 70.000,00 TL maddi, duymuş olduğu acı ve elem nedeniyle 10.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 80.000,00 TL tazminatın zararın kesinleştiği 15/05/2006 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu'nun … tarih ve … sayılı raporuyla davacının %20 oranında ve sürekli şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği belirlenmiştir.
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının … tarih ve … sayılı yazısında, davacının 29/09/2006 tarihinde vazife malulü olarak emekliye ayrıldığı, 5434-2330 ve 3713 sayılı Kanunlara göre 6. derece vazife malüllüğü aylığı bağlanarak tütün ikramiyesinin tahakkuk ettirildiği bildirilmiştir.
İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı yazısından da, vazife malullüğü aylığının 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 21. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendine göre bağlandığı belirtilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Tazminat hukukunda, çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla, kişinin uğramış olduğu kalıcı bedensel sakatlığının sebep olduğu iş gücü kaybının mevcut işini yürütmesine engel olmamasına bağlı olarak gelirinde ve mal varlığında bir eksilme olmamış olsa dahi "güç (efor) kaybı tazminatı" olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiği kabul edilmiştir. İşgücü kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını sürdürebilmesi ve mevcut işini yapabilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu "fazladan sarf edilen gücün" oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patrimuanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan toplam zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir.
Bakılan davada, dava konusu olay neticesinde aktif polislik yapamayacağı, idari polislik yapabileceğine dair rapor verilen, seçim hakkını kullanarak 29/09/2006 tarihinde vazife malulü olarak emekliye ayrılan davacının, günlük yaşamını daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdüreceği, bu fazladan sarf edilen efordan kaynaklanan maddi zararın en fazla net asgari ücret tutarı kadar olacağı, %20 oranında meslekte kazanma gücü kaybına uğrayan davacının aktif dönemdeki (zarar tarihinden yasal olarak emekliye ayrılacağı tarihe kadar olan dönemdeki) efor kaybı zararının, (2022 yılına kadar asgari geçim indirimi dahil) net asgari ücrete yukarıda belirtilen meslekte kazanma gücü kaybı oranı uygulanmak suretiyle hesaplanması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Ayrıca, güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminatın hesabında, davacının yasal olarak emekliye ayrılacağı tarihten TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel bakiye yaşam süresinin sonuna kadar geçen pasif devrede de, işgücü kaybı nedeniyle daha fazla efor sarf ederek yaşamını devam ettirmesi söz konusu olacağından, pasif dönem zararının da aynı usulle (asgari geçim indirimi hariç net asgari ücret tutarına % 20 meslekte kazanma gücü kayıp oranının uygulanması suretiyle) hesaplanması gerekmektedir.
Aktif dönemin işleyecek devre zararı ile pasif dönem zararı hesaplanırken, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarı, her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmelidir.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının aktif ve pasif dönemde efor (güç) kaybından kaynaklanan maddi zararının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Nitekim, sağlık kurulu raporuna göre %20 oranında çalışma gücü kaybına uğrayan bir kişinin güç (efor) tazminatı ödenmesi istemiyle açtığı davanın, olaydan sonra kişinin aynı yerde, aynı görev unvanıyla çalışmaya devam ettiği, maaş ve özlük haklarında herhangi bir değişiklik olmadığı gerekçesiyle İdare Mahkemesince reddi yolunda verilen karardan sonra yapılan bireysel başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, … tarih ve Başvuru No:… sayılı kararıyla, ilk derece mahkemesi tarafından ulaşılan sonucun başvurucunun fiziksel bütünlüğünü korumak bakımından etkisiz kaldığı, başvuranın Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.
Öte yandan, Dairemiz bozma kararı dikkate alındığında, yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonrası düzenlenecek rapora göre maddi tazminat istemi hakkında yeniden bir karar verilmesi gerektiğinden, hükmedilecek maddi tazminat tutarındaki değişikliğin taraflarlar lehine hükmedilecek vekalet ücretini de değiştirecek olması nedeniyle davacının reddedilen maddi tazminat istemi nedeniyle davalı idare lehine hükmedilen vekalet ücretine ilişkin temyiz istemine dair bu aşamada karar verilmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin KABULÜNE,
2. Temyize konu ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/04/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.