7. Hukuk Dairesi 2021/327 E. , 2021/1688 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ...Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ :...Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 21/04/2016 tarihinde verilen dilekçeyle tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın reddine dair verilen 13/03/2018 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. ...Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine, temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 11/10/2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY
Davacı vekili, müvekkilinin halihazırda oturduğu konutun, 1971 ile 1974 yılları arasında yapılan afet evlerinden olduğunu, yapılan konutların afetzedelere tahsis edildiğini, daha sonra bu afetzedelerden bazılarının harici yollarla konutlarını sattıklarını veya zilyetlik yolu ile devrettiklerini, müvekkilinin dava konusu yeri sonradan satın aldığını, bu satın almanın üzerinden 25 yılı aşkın bir sürenin geçtiğini, buna rağmen 2015 yılında yapılan kadastro çalışmalarında afetevinin müvekkilinin adına tescil edilmesi gerekirken maliye hazinesi adına yolsuz bir şekilde tescil edildiğini belirterek taşınmazın tapusunun iptali ile müvekkil adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi tarafından, davacının dava konusu taşınmazın afet zedelerin kullanımı için yapılmış olan afet evi statüsüne ilişkin dayanak belge sunmadığı, afet evinin ne zaman yapıldığı, hangi kurum tarafından, hangi kişiye, hangi amaçlarla sınırlı olarak tahsis edildiği ve tahsisin hangi işlem ile yapıldığına dair bir bilgi ya da belgenin de sunulmadığı, bu kapsamda, ancak söz konusu bilgi ve belgelerin varlığı halinde davacının dava konusu taşınmazı afetzede kişiden satın aldığı ve söz konusu afet evi statüsündeki bir taşınmazın devrinin mümkün olup olmadığının irdelenebileceği anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmiş ve davacının istinaf talebi de Bölge Adliye Mahkemesi tarafından esastan reddedilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan deliller yetersiz olup varılan karar da isabetli değildir.
Uyuşmazlığın 7269 sayılı Afetler Kanununun öngördüğü hükümler çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Somut olayda; dava konusu taşınmazın afet evi olduğu ve bu amaçla davacıya /bayiine onaylanan kura sonucu tahsisle temlik edildiği sabittir.. 7269 sayılı Kanunun 23.maddesi uyarınca, birçok aileye yardım metodu devreye sokularak evleri yapılmış ve tapuları verilmiştir. Davacının tevzii listesinde ismi bulunmasa bile keşfen yeri belirlenerek tevzii haritası uygulanmalı ve kime isbet ettiği saptanarak gerekirse husumet o kişiye de yöneltilmeli ve bir şekilde davacı veya hak sahibi adına tescile karar verilmeliydi.Davacı kendi imkanlarıyla evini yapmıştır. Halen de içinde oturmaktadır. Afetin olduğu 1971 yılından bu yana azımsanmayacak uzun bir süre geçmiştir. Ama henüz tapusunu almamıştır.Bu olaylar silsilesi ortada bir sosyal yaranın bulunduğunu ve bir çözümsüzlüğün olduğunu göstermektedir. İdari birimlerde çözümü bulamayan davacı, son çare olarak yargıya başvurmak suretiyle, sorununa çözüm aramak zorunda bırakılmıştır. Şu halde, halkın en son çözüm yeri olarak başvurduğu yargının bu soruna bir çözüm bulması zorunluluğu vardır.
Kaldı ki,taşınmaz, Hazine adına tapulu olmakla beraber afet evlerinin yapılması için Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğüne tahsis edildiği bir gerçektir. Hazine adına tapuya bağlanmasındaki gerçek amaç da afetzedelere ev yapmak içindir. Yoksa Hazinenin özel mülkü olması gibi bir niyet ve amaç bulunmamaktadır. O nedenle, yapılan tahsisle bir bakıma taşınmazın fiilen (eylemli olarak) Hazinenin mülkiyetinden çıktığının ve kayda değer bir hakkının kalmadığının da kabulü gerekir. 7269 sayılı Kanunun 21/1.madde ve fıkrası, bedelsiz arsa tahsis ve temlikini, 23/1.madde ve fıkrası ise, hak sahiplerine kura çekilerek arsaların verileceğini ve teknik yardım yapılacağını öngördüğüne göre, bu şekilde yapılan tahsisin fiilen (eylemli olarak yapılan) bir tahsis ve temlik olduğunda da duraksamamak gerekir. 7269 sayılı Kanunun 40/1.madde ve fıkrası ile ek 9. madde ile getirilen hükümler de yukarıdaki somut olguyu destekler biçimdedir.
Tüm bu açıklamalar karşısında, davacı davasını kanıtladığına göre, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ve yasada öngörülmediği halde yönetmelik hükümlerine de dayanılarak uygun olmayan gerekçelerle davanın reddine ilişkin kararın bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan değerli çoğunluğun onama kararına katılamıyorum.