Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/10382
Karar No: 2012/14748

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2012/10382 Esas 2012/14748 Karar Sayılı İlamı

22. Hukuk Dairesi         2012/10382 E.  ,  2012/14748 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İstanbul 10. İş Mahkemesi
    TARİHİ : 01/03/2010
    NUMARASI : 2008/51-2010/90

    Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde şoför işçi olarak çalışmakta iken iş sözleşmesinin sağlık nedeniyle askıya alındığını ve davacıya malullük aylığı bağlandığını, müvekkilinin malullüğü sona erince işe iadesini talep ettiğini ancak davalı işverenin yasaya aykırı olarak bu talebi kabul etmediğini, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 30. maddesi ve toplu iş sözleşmesi hükümleri gereğince davacıya iş verilmesi ve o andaki şartlarla yeniden eski işine başlatılması gerektiğini, işverenin başka işçileri işe aldığı halde müvekkilini işe almaktan imtina ettiğini iddia ederek müvekkilinin işe iadesine, işe iade kararı verilmediği takdirde işe iade talep ettiği tarihteki aylık ücret esas alınarak altı aylık ücreti tutarında tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davacının 27.02.1989 tarihinde idarede otobüs şoförü olarak göreve başladığını, 15.08.1996 tarihli dilekçesi ekinde 3025 sayılı rapora istinaden çalışma gücünün 2/3"ünü yitirdiğinin tespitiyle 15.08.1996 tarihi başlangıç alınmak üzere davacıya malullük aylığı bağlanmış olduğunu bildirir 24.07.1996 tarihli SGK Genel Müdürlüğü Sağlık Dairesi Başkanlığı" nın yazısını sunduğunu ve buna istinaden davacıya kıdem tazminatı ödenerek 15.08.1996 tarihinde işyeri kaydının kapatıldığını, 19.07.2007 ile 06.09.2007 tarihlerinde vermiş olduğu dilekçeler ile 01.08.2003 tarihi itibariyle kendisine bağlanan aylıkların kesildiğini belirterek ile 4857 sayılı Kanun"un 30. maddesi gereğince tekrar işe alınmasını talep ettiğini, davalı idarenin 20.09.2007 tarihli cevabi yazısı ile Belediye ve Bağlı Kuruluşları İle Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına İlişkin Esaslara ait 2005/9809 karar sayılı Bakanlar Kurulu Kararı gereğince Genel Müdürlüklerinde münhal kadroların iptal edildiğini, bu nedenle şoför kadro münhali bulunmadığından iş talebi hakkında yapılacak bir işlem bulunmadığının ilgiliye bildirildiğini, davacının talebinin İş kanunu ve toplu iş sözleşmesi hükümlerine uygun olmadığını  savunarak davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece, uyuşmazlığın 4857 sayılı Kanun"un 30. maddesinin 8. fıkrasının uygulanmasından  kaynaklandığı,  davacının  davalı  kurumda  çalışırken malüliyet nedeni ile                                                                         ayrıldığının   her   iki   tarafça   kabul   edildiği,   15/08/1990   tarihinde  malülen emekli olan
    davacının 01/08/2003 tarihinde emekliliğinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yeni alınan sağlık kurulu raporuna göre durdurulduğu, yasada  davacının davalı kuruma  başvuruda bulunması halinde işe almak zorunluluğu getirildiği, davalı tarafın davacıyı kanunun amir hükmüne rağmen işe başlatmadığı değerlendirilerek, talep hüküm altına alınmıştır. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dosya içeriğine göre, davalı işveren nezdinde şoför olarak çalışmakta olan davacıya, çalışma gücünün 2/3’ünü yitirdiğinin belirlenmesi üzerine kıdem tazminatı ödenerek 15.08.1996 tarihinde işyeri kaydının kapatıldığı, 01.08.2003 tarihinde ise maluliyetinin sona erdiği belirtilerek, maaşının kurum tarafından kesildiği uyuşmazlık dışıdır. Davacı işçi bunun üzerine 19.07.2007 tarihinde işverene başvurarak, maluliyetinin son bulduğunu bildirmek suretiyle işe iadesini talep etmiş, talebi işverence kabul edilmemiştir. Özürlü ve eski hükümlülerin istihdamı ile ilgili 4857 sayılı Kanun"un 30. maddesi kapsamında belirtilen düzenleme getirilmiştir. İlgili maddede işçinin başvuru süresiyle ilgili bir belirleme yer almamaktadır. Ancak bu başvurunun iş hukukuna hakim olan genel ilkeler çerçevesinde düşünüldüğünde makul süre içinde yapılması gerektiği kabul edilmelidir. Davacı işçinin malullük aylığı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 01.08.2003 tarihinde kesilmiş, bunun nedeni kendisine sağlık işleri genel müdürlüğünün 25.02.2004 tarihli yazısı ile bildirilmiştir. İşçinin durumu öğrendikten sonra makul süre içinde işe iadesi için işverene başvurduğu aradan geçen sürenin uzunluğu dikkate alındığında söylenemez. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hatalı gerekçeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Hükmün açıklanan nedenlerle  BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.06.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.  
                                                                  MUHALEFET ŞERHİ
    Malulen işten ayrılmak zorunda kalan ve zamanla maluliyeti ortadan kalktığı için eski işyerine dönmek isteyen işçinin bu işyerine makul süre içinde başvurması gerektiği, maluliyetin sona erdiği tarihten itibaren uzunca bir süre geçtikten sonra işe iade için başvuruda bulunmanın dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği doktrindeki bir kısım yazarlarca da belirtilmekte ise de söz konusu yorum şekli ve bakış açısı, işçinin haklarını korumayı temel edinen ve açık hüküm bulunmayan durumlarda işçi lehine yorum ilkesi ile bu temeli güçlendiren İş Kanununun amacına ve ruhuna aykırıdır.
    İş Kanunu"nun 30. maddesinin 5. fıkrasına göre; “Bir işyerinden malulen ayrılmak zorunda kalıp da sonradan maluliyeti ortadan kalkan işçiler eski işyerlerinde tekrar işe alınmalarını istedikleri takdirde, işveren bunları eski işleri veya benzeri işlerde boş yer varsa derhal, yoksa boşalacak ilk işe başka isteklilere tercih ederek, o andaki şartlarla işe almak zorundadır. Aranan şartlar bulunduğu halde işveren iş sözleşmesi yapma yükümlülüğünü yerine getirmezse, işe alınma isteğinde bulunan eski işçiye altı aylık ücret tutarında tazminat öder.”
    Kanunun 30. maddesinde yer alan düzenlemenin son derece açık olmasına ve kanunun herhangi bir maddesinde  işçinin hakkını  makul sürede  kullanması gerektiğine dair  açık bir hüküm bulunmamasına rağmen, iş hukukuna hâkim olan ilkelerin gerekçe gösterilerek işverenin herhangi bir menfaati zarar görmediği ve hukukça korunmuş bir hakkı ihlal edilmediği halde işçi aleyhine yorum yapılması hem anılan gerekçeye hem de iş hukukunun genel ve temel ilkelerine aykırıdır. Kanun koyucu gerek 30. maddede ve gerekse buna benzer düzenlemelerde “makul süre” veya bu anlama gelen bir ifade kullanmamıştır. Kanun koyucu tarafından konulmayan bir sınırlamanın yorumla işçi aleyhine konulması İş Kanununun amacı ve ruhuyla çelişir. “Makul süre” kavramı altında ve dürüstlük kuralı çerçevesinde hak düşürücü süre ihdası iş hukukunun amacı ile bağdaşmaz. İş hukukunun ortaya çıkış nedeni işçinin korunmasıdır ve gelişimi de hep bu eksen üzerinedir. Salt geç başvuruda bulunmayı “makul süre” çerçevesinde ele almak ve geç yapılmış bir başvuruyu başkaca bir incelemeye girmeksizin reddetmek adil de değildir. Bu gibi durumlarda işçinin geç başvuruda bulunmasının haklı ve makul gerekçeye dayanması da araştırılmamakta, uzun süre geçmiş olması işçinin işe dönme talebinin reddi için yeterli görülmektedir. Bir yandan kanunun aramadığı ve bir koşul olarak ortaya koymadığı “makul süre” ölçütü uygulanırken diğer yandan geç başvurmanın haklı ve makul nedenini araştırmamak da bir eksikliktir.
    Doktrinde bir kısım yazarların, maluliyetin kalktığı tarihten itibaren makul süre içinde eski işe başvurmamayı dürüstlük kuralına aykırılık telakki etmeleri dürüstlük kuralının hatalı bir yorumudur. Türk Medeni Kanununda da yer aldığı üzere, herkesin, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu tartışmasızdır. Dürüstlük, bir kimsenin diğer tarafın zararına veya aleyhine olacak şekilde hareket etmemesi, davranmaması, haklarını kullanırken veya borçlarını yerine getirirken bu sınırlar içinde kalmasıdır. Başka bir deyişle, hakkını kötüye kullanmayan, hakkını kullanırken başkasına bir zarar vermeyen veya onun durumunu kötüleştirmeyen kimse dürüst hareket etmiş sayılır. Somut olayda davacı işçi, maluliyetin kalktığı tarihten çok sonra işe başlamak için başvuruda bulunmuş ise de anılan işçiyi işe başlatmakta işverenin bir zararı yoktur. Kanunda söz konusu kişilerin işe başlatılma koşulları işverenin hakları da düşünülerek düzenlenmiştir. Buna göre işverenin, malulen işten ayrıldıktan sonra maluliyeti ortadan kalkan bir işçiyi işe alması için; öncelikle işçinin talebinin bulunması, ikinci olarak işçinin eski işinde veya benzeri bir işte boş pozisyon bulunması, son olarak da bu pozisyonun gerektirdiği niteliklerin işçide bulunması gerekir. İşverenin böyle bir pozisyonda çalıştıracağı işçinin niteliklerini belirleme ve zaman içinde değiştirme hak ve yetkisi vardır. Aynı veya benzer işte o işin gerektirdiği nitelikleri taşımak ve işverenin beklentilerini karşılamak koşuluyla maluliyeti kalkan işçinin işe alınmasında tercih edilmesi işverene ek bir yük getirmemekte, kanun, işin gerektirdiği nitelikleri taşıyan kimseler arasından eski işçiye öncelik verilmesini emretmektedir. İşe başlatılma koşulu boş kadro bulunmasına bağlanmıştır. İşveren, belli kadrolar için zaten işçi alacaksa bu pozisyon için gerekli özellikleri ve koşulları taşıyan eski işçinin alınmasında makul sürede başvuru koşulunu aramak işin, işletmenin ve iktisadi düzenin gerekleri ile işçinin korunması ilkesine aykırılık söz konusudur. İşveren için önemli olan husus, boş kadrolar için alınacak işçilerde öngördüğü niteliklerin ve koşulların işe dönmek isteyen kimsede bulunup bulunmadığıdır. Kanun koyucu, basit bir şekilde “işe alacağın kimseler arasından maluliyeti kalktığı için işe dönmek isteyen işçiyi terci et” demektedir. İş için aranan tüm koşulları taşıdığı halde makul sürede başvurmadığı için bir işçinin işe alınmaması tutarlı ve isabetli değildir.
    Yukarıda belirtilen nedenlerle, sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 06.09.2012

                                                           
                                                                                                                            



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi