Davacı vekili, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, boşta geçen süre ücret ve diğer haklar ile işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminatın belirlenmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının yetersizliği, uyumsuzluğu, şirket çalışma ortamına ve kurallarına uygun düşmeyen tavır ve davranışları sebebiyle kendisiyle çalışılamayacağının bildirilmesi üzerine işten ayrıldığını, çalışma süresinin kayıtlara uygun bildirildiğini, davanın yasal şartlarının oluşmadığını ileri sürerek, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın süresinde açıldığı, davacının 6 aydan fazla kıdeminin olduğu, işyerinde 30 dan fazla işçi çalıştırıldığı ve davanın ön koşullarının olduğu, davacının iş akdinin, haklı ve geçerli neden gösterilmeden, yazılı savunması alınmadan,odayı boşaltın anahtarları teslim edin şeklindeki talimatla sona erdirildiği, yazılı fesih bildirimi yapılmadığı nedenleriyle feshin geçersiz olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında davacının altı aylık kıdeminin bulunup bulunmadığı ve dolayısıyla iş güvencesi hükümleri kapsamına girip girmediği uyuşmazlık konusu olup, normatif dayanağı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesidir.
4857 sayılı Kanun’un 18. maddesinin birinci fıkrasına göre iş güvencesi hükümleri kapsamına girmek için en az altı aylık kıdeme sahip olmak gerekir. Aynı maddenin dördüncü fıkrasına göre altı aylık süre aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde geçen süre birleştirilerek hesaplanır. Sözü edilen maddenin ikinci fıkrasına göre altı aylık kıdemin hesaplanmasında aynı Kanun"un 66’ncı maddesindeki süreler dikkate alınır. Altı aylık kıdem şartını öngören hüküm nispi emredici olduğundan, daha az kıdem şartını öngören sözleşme hükümleri geçerli kabul edilmektedir.
Altı aylık kıdem işçinin fiilen çalışmaya başladığı tarih ile fesih bildiriminin işçiye ulaştığı tarih arasında geçen süreye göre belirlenir.
Dosya içeriğinden, davacının SGK kayıtlarına göre 06.12.2006-01.06.2007 tarihleri arasında 6 aydan az süre ile davalıya ait işyerinde sekreter olarak çalıştığı, yazılı fesih bildirimi yapılmadığı, SGK Müfettişinin 29.11.2007 tarihli raporunda, davacı 09.05.2005-01.06.2007 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığını, SGK bildiriminin 06.12.2006/01.06.2007 tarihleri arası için yapıldığını, tazminatlarının, 6 günlük ücretinin ve yıllık izin ücretinin ödenmediğini ileri sürerek 07.08.2007 tarihinde şikayette bulunduğu, Müfettişçe, İşyerinde 33 işçi çalıştığı, davacının SGK girişinin 06.12.2006 tarihinde yapıldığı, sekreter ve yardımcı işlerde çalıştığı, 01.06.2007 tarihinde çıkışının yapıldığı, işten çıkış ile ilgili belge düzenlenmediği, ücret bordrolarının imzalı olduğu, İşverenin, davacının işyerinde çalışma usul ve esasları ile disiplin kurallarına aykırı davranışlarda bulunduğu ve bu konuda çalışan diğer işçilerle ilişkileri ile ilgili olarak uyarıldığını, davacının bunun üzerine davacının işyerini terk ettiğini, müracatı halinde ihbar tazminatı ve ücret alacağının ödeneceğini bildirdiği, sonuç olarak, davacının çalışmasının 1 yıldan az olduğu nedeniyle kıdem tazminatı ve izin ücreti alacağına hak kazanmadığı, ücret alacağının ve iki haftalık ihbar tazminatının ödenmesi gerektiği, 09.05.2005-06.12.2006 dönemine ilişkin çalışma iddiası yönünden yargıya başvuru yapması gerektiği hususlarının belirtildiği anlaşılmıştır.
Somut olayda SGK kayıtları ve müfettiş raporuna göre davacının davalı işyerindeki çalışma süresinin 06.12.2006-01.06.2007 tarihleri arasında 6 aydan az olduğu, davacının dava dilekçesinde 04.04.2006-06.08.2007 tarihleri arasında çalıştığını iddia ettiği, müfettişe verdiği beyanında 09.05.2005-01.06.2007 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığını, SGK bildiriminin 06.12.2006/01.06.2007 tarihleri arası için eksik yapıldığını beyan ettiği, davacı tanıklarının davacının 2006 yılının 5. ayı ile 10.08.2007 tarihleri arasında çalıştığını bildirdikleri anlaşılmış olup, 6 aylık kıdem süresinin tesbiti yönünden davacının kendi beyanları arasındaki çelişkinin ve tanık beyanları ile SGK kayıtları arasındaki çelişkinin giderilmesi için, davacıdan varsa yazılı delillerini sunması istenerek, davacının çalıştığını iddia ettiği tarihlerde davalı işyerinde çalışan dönem bordrolarında kayıtlı tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurulması, bordolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği takdirde, zabıta, maliye ve meslek Odası aracılığı ve Muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanları; yoksa işyeri sahipleri araştırılarak çalışmanın hangi tarihler arasında geçtiğinin tesbit edilmesi, tesbit edilecek çalışma süresinin son günü dikkate alınarak davanın hakdüşürücü süre içinde açılıp açılmadığı belirledikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.