1. Hukuk Dairesi 2016/10047 E. , 2019/3733 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ:TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.Davacılar, dava dışı kardeşleri ..."ün eşi olan davalı ..."un, mirasbırakan ..."in yaşlılığından ve bakıma muhtaç olmasından faydalanarak ara malik kullanmak suretiyle mirasbırakana ait 83 parsel sayılı taşınmazı adına tescil ettirdiğini, işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakanın dava konusu taşınmazı tapusu yokken 1991 yılında kendisi ve eşine bağışladığını, bu sebeple de zilyetliğini kendisi ve eşine devrettiğini, zilyedi oldukları taşınmazı borçları karşılığında ablasının oğlu olan dava dışı ..."a devrettiklerini, taşınmaz üzerindeki hacizler kaldırılamayınca ..."un satıştan dönerek taşınmazı iade ettiğini, muvazaanın sözkonusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın malvarlığını paylaştırma kastı ile hareket ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden 1929 doğumlu mirasbırakan ...’in 27.12.2013 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak çocukları olan davacılar ...ile dava dışı ..., ..., ... ile kendisinden önce ölen oğlu ...’den olma torunları ... ve ...’yı bıraktığı, mirasbırakanın 83 parsel sayılı taşınmazını 23.01.2012 tarihinde dava dışı ...’a, ...’ın da 26.08.2014 tarihinde mirasbırakanın damadı olan davalı ...’e (...’ün eşi) satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; her ne kadar mahkemece temlikin paylaştırma kastı ile yapıldığı kabul edilmiş ise de mirasçı olmayan davalıya yapılan devrin paylaştırma iradesi ile yapıldığı kabul edilemeyeceği gibi esasen mirasbırakan tarafından yapılan bir paylaştırmanın da olmadığı, toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazı mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak ara malik kullanmak suretiyle davalıya temlik ettiği sonucuna varılmaktadır.Hâl böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.