21. Hukuk Dairesi 2017/1647 E. , 2018/7680 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici sebeplere, temyiz edenin sıfatına ve temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davalılar vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrsyan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, 30.000 TL maddi ve 15.000 TL manevi tazminatın 16/11/2004 tarihinden itibaren müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Dosya kapamındaki bilgi ve belgelere göre sigortalının 16.01.2004 tarihinde Tasfiye Halinde ... Tekstil San. Ve Tic. A.Ş.’nde tarak makinesinde işçi olarak çalışırken, geçirdiği iş kazası neticesinde %14,2 oranında malul kaldığı, iş kazasının gerçekleşmesinde davacı işçinin %30 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Dava dilekçesinde davalı olarak “Tasfiye Halinde” ... Tekstil San. Ve Tic. A.Ş. ile beraber şirketin Tasfiye Memuru olan ...’ün de davalı olarak gösterildiği, dava dilekçesinde mükerrer olarak davalı ...’ün adının yazılı olması nedeniyle 07/06/2011 tarihli celsede açılamada bulunan davacı vekilinin dava dilekçesinde iki kez “...” adı yazılmış ise de tek “...” yazılması gerektiğini, diğer Davalının ise Şirket olduğunu imzalı beyanı ile tasdik etmiş, yargılamanın devamında 14/10/2014 tarihli celsede bu beyanlarından rücu ile mükerrer olarak yazılan “...” ifadesinin aslen “...” olduğunu, bu davalıyı davaya dahil etmek istediklerini beyan ederek dahili dava dilekçesiyle iş bu davalıya husumetin yöneltilerek yargılamaya devam edildiği ve karar verildiği anlaşılmıştır.
Gerek karar gerekse işlem tarihinde geçerli olan 6100 sayılı HMK"da dahili dava diye adlandırılan bir müessese bulunmamaktadır. Açılmış bir davada üçüncü bir kişinin davalı olarak gösterilmesi istenirse harcı ödenerek o kimse hakkında usul hükümlerine uygun bir dava açılması gerekir. Dahili dava dilekçesinin birleştirme istemini de içeren yeni bir dava niteliğinde olduğunu düşünmek pek tabi mümkündür. Ancak bu durumda da bu niteliği ile de birleştirilen yeni davanın da harca tabi olduğu, diğer bir deyişle dahili dava dilekçesi ile birlikte yeni dava açılırken yapıldığı gibi başvurma ve peşin harcın yatırılması gerektiği ortadadır. Bunun yanında bir davada o davanın esası bakımından hüküm ancak davanın sujeleri yani davacı ile davalıları için verilebilir.
Hal böyle olunca da, hakkında usulüne uygun biçimde açılmış bir dava bulunmayan dahili davalı ... hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir
3- İş kazalarında olay, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik İlkeleri çerçevesinde değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır. İşverenin iş kazası sonucu meydana gelen zarar nedeniyle hukuki sorumluluğu yasa ve içtihatlarla belirlenmiş olan ayrık haller dışında ilke olarak iş aktinden oğan işçiyi gözetme ( koruma ) borcuna aykırılıktan kaynaklanan kusura dayalı sorumluluktur. İnsan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu olay tarihinde yürürlükte bulunan İş Kanunu"nun 77. maddesinin açık buyruğudur.
İş kazasından doğan tazminat davalarının özelliği gereği, İş Kanunu"nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle işverenin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü"nün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmelidir. (Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2004 gün ve 2004/21-365 E.-369 K.sayılı kararı da aynı yöndedir )
Somut olayda, şirketin bir müddet yönetim kurulu başkan vekili ve tasfiye memuru olarak görev yapan davalı ...’ün iş kazasının gerçekleşmesinde şahsi kusurunun olup olmadığı araştırılmaksızın; iş bu davalının şirketi temsil ve ilzama yetkili olması nedeniyle şirketin kusurundan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağına dair olayın oluşuna uygun düşmeyen ve somut değerlendirmeler içermeyen 31/08/2015 havale tarihli ek kusur raporuna itibarla karar verilmesi de hatalı olmuştur.
Bu açıklamlar doğrultusunda mahkemece yapılacak iş, hakkında usulüne uygun açılmış bir dava bulunmayan dahili davalı ... hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek ve davalı ...’ün iş kazasının gerçekleşmesinde şahsi kusurunun bulunup bulunmadığı hususunda deliller değerlendirilerek, olay tarihinde yürürlükte bulunan 4857 sayılı Kanunun 77. maddesi ve iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı hükümlerine göre iş güvenliği uzmanlarından teşkil edilecek heyetten olayın oluşuna uygun rapor alınarak, davalı ...’ün işveren şirketin kusurundan sorumlu olup olmadığını belirleyerek, bu davalının tazminat alacağından sorumlu olup olmadığı nokta bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, dahili davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle, BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 23.10.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.