Esas No: 2022/6919
Karar No: 2022/10515
Karar Tarihi: 14.09.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/6919 Esas 2022/10515 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/6919 E. , 2022/10515 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : Susurluk Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili; Davacı ile davalının evli olup, davalının ilk açığı eczanede 26/03/2001 tarihinde başlamak üzere aralarında boşanma davası açılan güne kadar davalıya ait iş yerinde kesintisiz çalıştığını, davalının, müvekkilini 30/06/2017 tarihinde işten çıkartığını, bu tarihten önce de 5-6 ay kadar bir sürede müvekkiline maaş ödediğini, ücret alacakları ve tüm işçilik alacakları hakkında dava haklarını saklı tuttukların, müvekkilinin neredeyse 10 yıl sigorta kaydı olmaksızın çalışmasının müvekkilinin çok ciddi bir biçimde mağduriyetine neden olduğunu, müvekkilinin 26/03/2001-18/02/2009 tarihli arasında davalının sahibi ve mesul müdürü olduğu ... Eczanesinde (değişik ilçe ve adreslerde) kesintisiz olarak çalıştığının tespiti ve ödenmeyen primlerinin SGK tarafından işverenden tahsilini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Feri Müdahil SGK vekili; Eldeki davanın 506 sayılı Yasanın 79/10. Maddesi ile 5510 sayılı yasa kapsamında; 5 yıllık hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçmiş olması nedeniyle reddi gerektiğini, talep edilen dönemlere ilişkin hak düşürücü süre çoktan geçtiğini, davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu hususlar gerçeği yansıtmadığını, davacının adı geçen işyerinde çalıştığı hususunun sabit olmadığını, davacının talepte bulunduğu dönemde Sosyal Yardımlaşma Kurumundan yardım alıp almadığı hususunun araştırılması gerektiğini, müvekkil kurumun bu tür davalarda kamu düzeninin sağlanabilmesi bakımından şekli hasım olup, ilgili yerleşik ve kökleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre bu tür iddialarda çalışma olgusunun hiçbir kuşku ve duraksamaya meydan vermeyecek tarzda ispatlanması gerektiği şeklinde olduğunu, hizmet akdinin en önemli unsuru ücret olduğundan çalışıldığı iddia edilen sürelerde alınan ücretle ilgili belge aranması gerektiğini, davacının tespitini istediği sürelere ilişkin olarak Bağkur ve vergi kaydının olup olmadığı araştırılması gerektiğini, bildirilen süreler ile çalışıldığı iddia edilen süreler arasında çakışma olması halinde davanın reddi gerektiğini, hukuki mesnetten yoksun davanın reddini talep etmiştir.
Davalı vekili; Davanın süresinde açılmadığını, 5510 sayılı kanunun maddesine göre davanın 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, davacının 26/03/2001-18/02/2009 tarihleri arasında geçen hizmetlerinin tespitini istemesi nedeniyle süresi içinde açılmayan davanın süre yönünden reddinin gerektiğini, dava 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun henüz yürürlükte olduğu döneme ilişkindir. 506 Sayılı Kanunun Ek. 20. Maddesinde " Bu Kanunun 2. Maddesine göre sigortalı sayılanlar, çalışmaya başladıklarını işe başladıkları tarihten itibaren 30 gün içinde kuruma bildirirler. " denildiğini, kanun koyucunun çalışanlara yüklediği bu ödevin davacı tarafından yerine getirilmediğini, iddia edildiği şekilde bir çalışma/ hizmet bulunmadığını, 506 sayılı kanunun ek 20. Maddesi ile kişinin sigortasız çalıştırılmasının önüne geçmek amaçlandığını, işçiye tanına böyle bir imkan/hak bulunmasına rağmen kullanılmamış olması art niyet göstergesi olduğunu, öncelikle zamanaşımı itirazlarının değerlendirilmesini, Mahkeme zamanaşımı hususunda aksi kanaatte ise yargılama ile haksız ve mesnetsiz ikame edilen davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerin bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davacının istinaf başvurusunun HMK'nin 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine,
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddeleri olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
Hizmet tespiti davalarının amacı, hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır. Hizmet akdine dayalı çalışma olgusunun ispatında delil sınırlandırması yoksa da davacının Kurum sicil dosyası, işyeri özlük dosyası temin edilip işyerinin Kanunun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlendikten sonra iddia edilen çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, hangi işyerinde ne iş yapıldığı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği, prime esas kazanca tabi ücretin ne olduğu, çalışmanın sürekli, kesintili, mevsimlik olup olmadığı eksiksiz bir şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Taraf tanıklarının sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenilmeli, re’sen araştırma kapsamında sadece taraf tanıkları ile yetinilmeyip mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve postabaşı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
Somut olayda;davacı ve davalının evli oldukları, aralarındaki boşanma davasının henüz derdest olduğu ve kesinleşmediği, davacının, davalı işveren yanından 18/02/2009-30/06/2017 tarihleri arasında hizmet bildiriminin yapıldığı görülmüştür.
İlk Derece mahkemesince yapılan yargılamada, 506 Sayılı Yasanın 2. Maddesine göre hizmet akdine dayanarak işveren tarafından çalıştırılan sigortalı sayılacağı, yasanın 3/1-B maddesine göre işverenin ücretsiz olarak çalışan eşinin sigortalı olamayacağı, eşler arasındaki çalışanın niteliği saptanırken tarafların sosyal ve ekonomik durumları , iş yerinin özellikleri, çalışma koşullarının değerlendirilmesi gerektiği, gerçek bir hizmet akdinin varlığı zorunlu olduğu, ancak davacı tarafça dosyaya sunulan hizmet sözleşmesinde imzanın bulunmadığı ve üzerinde herhangi bir tarih belirtilmediği anlaşıldığı, dinlenen tanık beyanlarından davacının çalışma saatlerinin esnek olduğu ve sabi bir çalışma düzenine (gün/saat) tabi olmadığı, ücret hususunun ise ; gerek davacının dava dilekçesinde ; "...Davalı 2017 yılında evi terk etmiş, 29/06/2017 tarihinde boşanma davası açılmış ve vekil edeni 30/06/2017 tarihinde işten çıkartmıştır. Bu tarihten önce de 5-6 ay kadar bir sürede vekil edene maaş ödemiştir... Bu nedenle ücret alacakları ve tüm işçilik alacakları hakkında dava hakkımızı saklı tutuyoruz." şeklindeki yazılı beyanından anlaşılacağı üzere davacının işbu davada 26/03/2001-18/02/2009 tarihleri arasında davalıya ait iş yerinde ücretli çalışmadığının ikrarı niteliğinde olduğu ve gerekse davacının ücretli olarak çalıştığının resmi ve iş yeri kayıtları ile de ispatlanamadığı, ayrıca davacının yukarıda belirtilen tarihler arasında sigortalı olmadığı gerekçeleri ile sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiş ise de karar eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Davacının, davalı işyerinden 18/02/2009-30/06/2017 tarihleri arasında bildirimlerinin bulunması karşısında talep edilen dönem öncesi 26/03/2001-18/02/2009 tarihinin aile içi yardımlaşma görülerek reddedilmesi hatalıdır.
Mahkemece yapılması gereken iş; öncelikle talep edilen dönemde, davalıya ait eczaneye ilişkin olarak, ilgili kurumdan “ işveren tarafından verilen nöbetçi listesi” getirtilerek, davacının talep ettiği dönemler içerisinde, davalıya ait eczanede nöbetçi kalıp kalmadığı, kaldı ise kaç gün nöbetçi kaldığı tespit edilmeli, yine davalı işyerinden bildirimleri bulunan bordro tanıklarından, dinlenilmeyen tanıkların adreslerinin tespiti ile bunların da bilgi ve görgüsüne başvurulmalı, davalı işveren eczanesine komşu eczane tespiti halinde, bu komşu eczane sahibinin ve bordro çalışanlarının da ifadelerine başvurulmalı, mahkemece dinlenen tanıklardan, eczanenin karşısındaki takside çalıştığını iddia etmeleri bir kısım tanıkların ise Hastanede çalıştıklarını beyan etmeleri karşısında bunların da çalışma belgelerinin dosya içerisine alınarak ve gerekirse tekrar ifadelerine başvurulmak suretiyle, önce dinlenen tanık beyanlarıda gözetilip, davacının işveren nezdinde çalışıp çalışmadığı bütün deliller toplandıktan ve birlikte değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme sonucu, yeterli olmayan tanık beyanına istinaden, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak; İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 14/09/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.