3. Hukuk Dairesi 2017/8946 E. , 2018/939 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, taraflar arasında 09/08/2012 başlangıç tarihli, 10 yıl süreli kira sözleşmesi düzenlendiğini, kira sözleşmesinin 09/05/2014 tarihinde davalı tarafından süresi dolmadan tek taraflı ve haksız olarak feshedildiğini, geriye kalan 100 aya ilişkin kira bedeli toplamı 39.978.750,00 TL"nin tahsili için takip başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, davalının Nisan 2014 kira bedelini ödemesi nedeniyle takibin 99 aylık kira bedeli olan 39.578.962,50 TL üzerinden devamına karar verilmesi gerektiğini, sözleşmenin 10 yıl sürmesini garanti altına almak için sözleşmenin 12. maddesinde erken fesih durumu için cezai şart hükmü öngörüldüğünü belirterek itirazın iptaline ve takibin devamına, alacağın % 20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, taşınmazın kiralanmasından sağlanacak amacın gerçekleştirilmesinin ve sağlık hizmeti sunumunun hukuki ve fiili olarak son derece güç, olağanüstü külfetli ve imkansız oluşu nedeniyle kiralanana bu haliyle ihtiyaç bulunmadığı ve sözleşme ilişkisinin devam ettirilmesinde kamu yararı ve hazine menfaati bulunmadığı sonucuna varıldığını, idarece bu hususun anlaşılması ile sözleşmenin derhal haklı olarak feshedildiğini, davacılar tarafından talep edilen cezai şartın haksız, geçersiz, hakkaniyete aykırı, yanlış hesap edilmiş ve fahiş olduğunu, talep olunan faiz türü, oranı ve faiz başlangıç tarihine ilişkin taleplerin usüle ve 3095 sayılı Yasaya aykırı olduğunu, alacağının likit alacak niteliği taşımadığını, sözleşmenin feshinin haklı sebepler dahilinde usulüne uygun olarak gerçekleştirildiğini, bu nedenle davacıların cezai şart talep hakkının bulunmadığını ancak taşınmazın benzer koşullarda kiraya verilebileceği makul bir süreye kadar olan kira bedellerinden sorumlu olduklarını, kiralananda kiraya verenin de muvafakat ettiği taşınmazın değerini arttırıcı faydalı masraflar ile imalat ve onarımlar yaptırdığını, bu yararlı giderlerin tespit edilmesi ve talep edilen miktardan tenkisi ve mahsup edilmesi gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davalı/kiracı Kurumun aleyhine ... . İcra Müdürlüğünün 2014/10017 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan icra takibinde asıl alacağın 23.724.877,50 TL.lık kısmına vaki itirazının iptaline, takibin 23.724.877,50 TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte devamına, davalının itirazın iptaline karar verilen miktar üzerinden % 20 icra inkar tazminatı ile yükümlü tutulmasına, davacıların fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-)Taraflar arasında 09/08/2012 başlangıç tarihli, 10 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinin 12. maddesinde, kiracının, herhangi bir uzlaşma sağlanmadan sözleşme süresinden önce kira sözleşmesini tek taraflı olarak feshe ve kiralananların tamamını tahliye etmesi halinde kalan aylar-yıllar kira bedelinin tamamını cezai şart olarak kiralayanlara ödeyeceği düzenlenmiştir. Davalı, kiracı tarafından kira sözleşmesinin süresinden önce feshedildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, kiracının tek taraflı olarak sözleşmeyi feshinin haksız olduğuna ilişkin değerlendirmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Ancak kiralananı süre bitmeden tek taraflı olarak tahliye etme hak ve yetkisi kendisine tanınmayan kiracının, kiraya verenin bilgisi ve rızası olmaksızın, haklı bir nedene de dayanmaksızın, kira süresinin bitiminden önce kiralananı tahliye etmesi sözleşmeye aykırı davranış (haksız fesih) sayılır; böylesi bir durumda kiracı, kiraya verenin bu yüzden uğradığı zararı tazminle sorumludur. Ne var ki, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 114. maddesi (... 818 Sayılı BK.nun 98.maddesi) göndermesi ile aynı Kanunun 52.maddesi (... BK.nun 44. maddesi) uyarınca, kiraya veren de, kiralananı aynı koşullarla yeniden kiraya vermek konusunda gereken çabayı göstermeli ve böylece zararın artmasına sebebiyet vermemelidir. Aksi takdirde, artmasına sebep olduğu zarar tutarını kiracıdan isteyemez. Bu durumda, davacının zararı tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye ilişkin kira parasından ibarettir. Mahkemece mahallinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak dava konusu yerin aynı şartlarda ne kadar sürede kiraya verilebileceği hususunda denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
3-) Kabule göre de; İcra İflas Kanunun 67. maddesindeki düzenlemeye göre davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi için davaya konu alacağın gerçek miktarın belli olması veya belirlenebilmesi için bütün unsurlarının borçlu tarafından bilinebilecek nitelikte bulunması, hakimin takdirine bağlı olmaması gerekir. Kiralanan taşınmazın tahliye edildiği tarihten itibaren yeniden kiraya verilebileceği makul süre yargılama sonunda belirlenebileceğinden alacak likit değildir. Mahkemenin kabulünde olduğu üzere alacağın cezai şart olarak değerlendirilmesi halinde dahi cezai şart alacağının miktarının tespitinde hakimin takdir hakkı mevcut olup, gerekirse cezai şart bedelinden indirim yapılabileceğinden takip tarihi itibariyle davalı tarafından hesaplanabilir ve likit bir alacağın söz konusu olmadığının kabulü gerekir. O halde davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde bu konudaki istemin de kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
4-) Kabule göre de; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 16/2.maddesinde "Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar." düzenlemesi yer almaktadır. Bu durumda, davalı tacir olmadığına göre avans faizi ile sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
5-) Bozma nedenine göre davacıların temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir .
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenler ile davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci, üçüncü ve dördüncü bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, beşinci bentte açıklanan nedenle davacıların temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.