4. Hukuk Dairesi 2016/11877 E. , 2018/7519 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 03/09/2014 gününde verilen dilekçe ile hakısz şikayet nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17/03/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, avukat olduğunu, davalının görevi kötüye kullanma iddiası ile hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, şikayetin dayanağını vekalet sözleşmesi gereğince verilen görevleri yapmamasının oluşturduğunu, oysa davalının da oluru ile ...1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2009/55 esas sayılı dosyasının yürütülmesi için Avukat ...n"a yetki belgesi verdiğini, 31/05/2010 - 30/09/2010 tarihindeki duruşmalara bizzat katıldığını, geri kalan duruşmalara yetki belgesi ile görevlendirilen Avukat ..."ın katıldığını, anılan dosyada mahkemenin hukuk mahkemesindeki dosyayı bekletici mesele yaptığını, bu duruşmaların tamamında diğer dosyanın beklenmesi nedeniyle hiçbir gelişme yaşanmayıp yalnızca gelecek duruşma tarihinin öğrenildiğini, dolayısıyla davalının hiçbir hakkının zedelenmediğini, halihazırda kusuruyla kaybedilmiş bir dava olmadığını, suçun maddi ve manevi unsurları oluşmadan haksız olarak savcılığa şikayet edildiğini, davalının tamamen vekalet ücretini ödememek adına kötülemeye ve zor durumda bırakmaya çalıştığını belirterek uğradığı manevi zararın giderilmesini istemiştir.
Davalı, davacının meslek onur ve saygınlığına yakışmayan güven sarsıcı birtakım davranışlar sergilemesi nedeniyle azledildiğini, ... 1. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin 2009/55 esas sayılı dosyasında dokuz kez duruşmaya katılmadığını, şikayetinde hukuka aykırı bir durum bulunmadığını, tamamen somut iddia ve suçlamaların bulunduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalının duruşmalara bizzat davacı avukat tarafından girilmemesi nedeniyle davacının görevini ihmal ettiği yönündeki iddiasının somut delillere dayanmadığı, davalı şikayetinin uzak ihtimallere ve yetersiz araştırmaya dayanan bir şikayet olduğu, hak arama özgürlüğü ile uyumlu olmadığı, şikayetin davacının kişilik haklarına hukuka aykırı bir saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Dosya kapsamından, davalının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği 25/06/2013 tarihli şikayet dilekçesinde, davacının ... 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2009/55 esas sayılı dosyasında dokuz kez duruşmaya mazeretsiz olarak katılmadığı, kendisini mağdur ettiği, vekalet ücretinin tahsili için de icra takibi başlattığı iddialarına yer vererek yaşanan sürece ilişkin olayları anlattığı, davalının davacıyı zararlandırma kastıyla hareket etmediği, Anayasal şikayet ve dilekçe hakkını kullandığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davalının şikayetinin somut olay üzerine yapıldığının ve hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığının kabul edilerek istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, hukuki konularda bilirkişi incelemesi yapılamayacağına ilişkin HMK"nın 266. maddesi hükmü de ihlal edilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 03/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.