Esas No: 2021/10639
Karar No: 2022/9022
Karar Tarihi: 14.06.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/10639 Esas 2022/9022 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/10639 E. , 2022/9022 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava iş kazasına uğrayan sigortalının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince verilen bozma ilamına uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen karara karşı, davalı vekilinin süresi içerisinde temyiz başvurusunda bulunduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olayda uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için asıl işveren-alt işveren kavramlarının açıklanması gerekmektedir.
4857 sayılı Kanun'un 2.maddesine göre bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir.
İş Kanunu'nun 2.maddesinin 7.fıkrasına göre bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
5510 sayılı Kanun'un 12/6.maddesi ile de asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile sorumlu tutulmuştur.
4857 sayılı Kanun'un 2/7.maddesi ile işçilerin İş Kanunu'ndan, sözleşmeden ve toplu iş sözleşmesinden doğan hakları, 5510 sayılı Kanun'un 12/6.maddesi ile de Kurumun alacakları ve işçinin sosyal güvenlik hakkı daha geniş koruma-güvence altına alınmak istenmiştir. Aksi halde, 4857 veya 5510 sayılı Kanun'dan kaynaklanan yükümlülüklerinden kaçmak isteyen işverenlerin işin bölüm veya eklentilerini muvazaalı bir biçimde başka kişilere vermek suretiyle yükümlülüklerinden kaçması mümkün olurdu.
Asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu "müteselsil sorumluluktur". Asıl işveren, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte İş Kanunu'nun 2.maddesinin 6.fıkrası gereğince alt işverenin işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek hastalığına veya iş kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilirler.
Alt işverenden söz edebilmek ve asıl işvereni, aracının borçlarından sorumlu tutabilmek için bir takım zorunlu unsurlar bulunmaktadır.
a) İşyerinde işçi çalıştıran bir asıl işveren bulunmalıdır. Sigortalı çalıştırmayan “işveren” sıfatını kazanamayacağı için, bu durumdaki kişilerden iş alanlar da aracı sayılmayacak ve anılan madde kapsamında dayanışmalı sorumluluk doğmayacaktır.
b) Bir başka işveren, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde iş almalı ve sigortalı çalıştırmalıdır.
c) İşverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırılması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Bu kişinin diğer bir takım işyerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi bulunmamaktadır.
d) İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte olmamalıdır, aksi halde iş alan kimse aracı değil, bağımsız işveren niteliğinde bulunacaktır.
e) İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, iş anahtar teslimi verildiğinde veya işveren kendi iştigal konusu olmayan bir işi kendisi sigortalı çalıştırmaksızın bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır.
f) Alt işverenin aldığı iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi yada yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin bütünleyici, yardımcı parçası olup olmadığıdır. İş yerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi halinde, alt işverenden söz etme olanağı kalmayacak, ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.05.1995 gün ve 1995/9-273-548 sayılı kararı da aynı yöndedir.)
Somut olayda İlk Derece Mahkemesince verilen 31.03.2016 tarihli ilk kararın Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince “davacıya olayın iş kazası olup olmadığına dair tahkikat yapılması için Kurum'a başvuruda bulunması, giderek Sosyal Güvenlik Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine “iş kazasının tespiti” davası açması için önel vermek, tespit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak çıkacak sonuca göre, davalının ve ... Tekstil İşl. A.Ş.nin ana sözleşmeleri ile ve yine ... Tekstil İşl. A.Ş.den ve ...İnş. Prefabrik Tur. Nak. İth. Ve İhr. San. Tic. A.Ş.nden ve ... Enerji Elektrik Üretim Ticaret Limited Şirketinden işin yapımına dair sözleşmelerin celbedilerek holding şirket yapılanmasının olay tarihinde yürürlükte olan Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin de gözönünde bulundurulması suretiyle davalıya husumet düşüp düşmediği değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi” yönünden bozulduğu, bozma sonrası yapılan yargılamada SGK tarafından olayın iş kazası olarak kabul edilip davacının %0 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı iş kazası nedeniyle geçici iş göremezliğinin bulunduğunun tespit edildiği, Davalı şirket ile dava harici ... Tekstil İşletmeleri AŞ’na ait ticaret sicil kayıtları getirildiği ancak işin yapılmasına dair sözleşmelerin temin edilemediği halde davalı Holdingin, dava harici ... Tekstil İşletmeleri AŞ ile organik bağının bulunduğu kabul edilerek tazminat alacaklarından sorumluluğuna karar verilmiş ise de varılan sonucun eksik incelemeye dayandığı anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar doğrultusunda mahkemece yapılacak iş, davacının davalı ... bünyesinde olduğunu belirttiği dava harici “... Tekstil İşletmeleri AŞ”ne ait fabrika inşaatı işinin yüklenicisi olduğu iddia olunan “...İnşaat Prefabrik Turz. Nakl. İth İhr San Tic AŞ”nden iş üstlendiğini belirttiği “... Enerji Elek. Üretim Tic Ltd Şti” işçisi olduğunu bu şirket nezdinde çalışması sırasında olay günü yine aynı davalı ... bünyesinde olduğunu belirttiği “... Çimento ve Beton San. Tic. A.Ş.”ne ait beton mikserinin geri manevrası sırasında kendisinin üzerinde bulunduğu iskeleye çarpması ile iskeleden düşerek iş kazası geçirdiğini iddia etmiş olması karşısında, dava harici “... Tekstil İşletmeleri AŞ”nden fabrika inşasına dair ...İnşaat Şirketi ile onun alt işvereni olduğu belirtilen ... Enerji Şirketine ait sözleşmeler ile ... Beton AŞ’den beton teminine dair sözleşmeleri dosya içerisine getirtmek, bu kapsamda yapılacak inceleme sonucunda, anılan şirketlerin asıl alt işveren ilişkilerini, holding - şirket yapılanması kapsamında olay tarihinde yürürlükte olan Türk Ticaret Kanunu hükümlerini de göz önünde bulundurarak davalı Holdinge atfedilebilecek bir kusur bulunup bulunmadığının belirlemesi açısından A Sınıf İş Güvenliği Uzmanı 3 kişilik bilirkişi heyetinden alınacak raporla kusur oranlarını tespit ettirerek sonucuna göre davalı ...’e kusur verilmesi halinde davacı tarafın kararı temyiz etmemiş olması nedeniyle davalı taraf lehine oluşan usuli kazanılmış hakları da gözeterek sorumluluğuna karar vermek, kusurunun ve sorumluluğunun bulunmaması halinde ise davalı hakkında davanın reddine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu aşamada temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harçlarının istem halinde davalıya iadesine, 14.06.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.