3. Hukuk Dairesi 2017/14047 E. , 2018/1219 K.
"İçtihat Metni"Davacılar ... vd. ile davalılar ... ve ... aralarındaki tazminat davasına dair ... 2.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 15/07/2015 günlü ve 2014/355 E.-2015/331 K. sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 18/05/2017 günlü ve 2016/278 E.-2017/7462 K. sayılı ilama karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, muris ..."ın 08.04.2009 tarihinde işveren... isimli işyerinde çalıştığı sırada kullandığı iş makinasının davalı ... ait elektrik akım tellerine değmesi nedeniyle elektrik akımına kapılarak vefat ettiğini, davalı ... Valiliğinin elektrik akım tellerinin riski nedeniyle ruhsat verilmemesi gereken işyerine ruhsat vermesi nedeniyle, davalı ..."ın ise kum ocağının ruhsatına karşı çıkmadığı gibi bakım ve kontrol yükümlüğünü yerine getirmeyerek murisin ölümünden sorumlu oldukları gerekçesiyle fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir davacı için ayrı ayrı 2.500 TL manevi tazminat ile yine ayrı ayrı 50 TL destekten yoksun kalma tazminatı olmak üzere toplam 10.200 TL tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar talep sonucunu 15/06/2015 tarihinde 37.079.14- TL yükseltmişlerdir.
Davalılar, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece; üçlü bilirkişi kurulundan alınan 12.03.2013 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle, Elektrik Tesisleri Proje Yönetmeliğine göre 36.000 votluk enerji nakil hatlarının altından araç geçmesine elverişli köy ve şehir içi yollarda iletkenin yere mesafesinin 7 metre olması gerektiği, ..."a ait enerji nakil hattının kum ocağı faaliyetinden önce yapıldığı ve hat direklerinin boylarının normal olarak seçildiği, ... Ocağının yaptığı çalışmalar neticesinde 7 metre olması gereken güvenlik mesafesinin 5,35 metreye düşürüldüğü, işverence çalışma ortamında işgüvenliği ile ilgili hiçbir uyarı levhasının kullanılmamış olmasının işverenin kusurundan kaynaklandığı, ölüm olayının meydana gelmesinde davalıların kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Anılan karar Dairemizin 2013/13400 Esas – 2013/16886 Karar sayılı ve 28/11/2013 tarihli kararı ile ; " ... Enerji nakil hattı sahibi bulunan davalı ... tehlike arzeden bu yapı eserinin fena yapılmasından, bakım ve eksiklerinden sorumludur. Bu
sorumluluk hukuki niteliği itibariyle kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluktur. Davalı ağır özen yükümlülüğü doğuran bir hizmet yürütmektedir. Yaptığı iş nedeniyle her türlü önlemi alması gerekir. Davalının sürekli gözetim ve denetim sorumluluğu bulunduğu kuşkusuzdur.
Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2003 gün ve 2003/4-144 Esas; 2003/161 Karar sayılı kararında “…Yapım bozukluğu, bir inşaatın kötü yapılmasını, imal ve inşaat zamanında uyulması gerekli olan teknik kurallara uyulmamış olmasını ifade eder. Bir yapı eserinin maliki, bunların hiç kimse ve hiçbir şey için tehlike taşımayacak şekilde yapılmasını ve işlemesini garanti etmekle yükümlüdür. Bu nedenle, bir yapı eserinde herhangi bir yapım bozukluğu olmasa bile, ek güvenlik ve koruma tertibatının bulunmaması, yine de bir yapım eksikliği sayılır. Bakımsızlık ve koruma eksikliği ise, bir inşaatın kullanmaya uygun ve tehlikeleri önleyecek biçimde korunmamasını ifade eder. Bakım eksikliği biçiminde açıklanabilecek olan bu durum, yapının tamamlanmasından sonra ortaya çıkar. Yapının tamamlanmasından sonra kendini gösteren ek güvenlik tertibatı ihtiyacının giderilmemesi de bir bakım eksikliği…(Prof. Dr. ..., Tehlike Sorumluluğu Kavramı ve Türk Hukukunda Tehlike Sorumluluklarının Düzenlenmesi Sorunu, Batider 1979, Cilt: X, sayı: 2, sayfa: 291-322)…” olduğu belirtilmiştir.
Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği’nin 4, 44 ve 67. maddelerine göre ağır özen yükümlülüğü doğuran bir hizmet yürüten davalı ..., yaptığı iş itibariyle her türlü önlemi almak gerekli güvenlik uzaklıklarına uymak, dava dışı şahıslar ya da kurumlarca güvenlik uzaklıklarının ihlal edilmesi halinde gerekli denetim ve koruma önlemlerini almakla yükümlüdür.
Ancak; mahkemece; 12.03.2013 tarihli bilirkişi raporu hükme dayanak yapılmak suretiyle dava dışı, ... Ocağının yaptığı çalışmalar neticesinde 7 metre olması gereken elektrik akım tellerinin yerden yüksekliğinin 5,35 metreye düşürülmesi, işverence çalışma ortamında işgüvenliği ile ilgili hiçbir uyarı levhasının kulanılmamış olması nedeniyle, ölüm olayının meydana gelmesinde davalı ..."ın kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi cihetine gidilmiştir. Yerleşik Yargıtay kararları ve yukarıda yapılan açıklamalar karşısında davacıların murisinin ölüm olayının gerçekleşmesinde davalı ..."ın tamamen kusursuz olduğundan söz edilemez. Öte yandan tespit dosyasında alınan bilirkişi raporunda da davalı ...’ın denetim ve gözetim görevini yerine getirmediğinden sorumlu olduğu belirlenmiştir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş; mahallinde üç kişilik bilirkişi kurulu heyetiyle keşif icrasıyla, bilirkişi raporları arasındaki çelişki(tespit raporu ile 12.03.2013 tarihli heyet raporu) giderilerek, davalı ...’ın kusur oranı belirlendikten sonra varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme yapan bilirkişi raporu esas alınarak davalı ... yönünden davanın tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Diğer davalı ... hakkında verilen red kararının temyiz itirazına gelince: Davacılar, davalı Valiliğin ruhsat verilmemesi gereken işyerine ruhsat vermesi nedeniyle sorumlu olduğunu ileri sürerek, davalı Valiliğin hizmet kusuru niteliğindeki eylemine dayandıklarına göre bu tür isteklerin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince idari yargı yerinde tam yargı davası olarak ileri sürülmesi gerekir. Şu durumda, davalı Valilik hakkındaki dava yönünden, yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeyerek işin esasının incelenmiş olması doğru olmadığından karar bu nedenle de bozulmalıdır..." gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyulmuş, bilirkişi raporları hazırlatılmış, davacılar talep sonuçlarını 15/06/2015 tarihinde 37.079.14.-TL"ye yükseltmişler, mahkemece;
Maddi tazminat talebi bakımından davalı ... yönünden açılan davanın kabulü ile, davacı ... için 32.096,49 TL destekten yoksun kalma tazminatının, davacı ... için 4256,53 TL destekten yoksun kalma tazminatının ve davacı ... için 876,12 TL destekten yoksun kalma tazminatının haksız fiil tarihi olan 08/04/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... kurumundan alınarak davacılara verilmesine,
Davacı ... yönünden açılan maddi tazminat talebine ilişkin davanın reddine,
Davalı ... yönünden açılan davaya bakmakla idari yargının görevli olduğu anlaşılmakla mahkememizin yargı yolu bakımından görevsizliğine,
Manevi tazminat talebine ilişkin açılan davanın kısmen kabulü ile; davacılar ..., ..., ... ve ... için ayrı ayrı 2.000,00"er TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 08/04/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... kurumundan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 2016/278 Esas – 2017/7462 Karar sayılı ve 18/05/2017 tarihli kararı ile onanmıştır .
Onama ilamına karşı davalı ... vekili tarafından kararın düzeltilmesi talep edilmiş olmakla yeniden yapılan incelemede;
Islah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK"nun 176. Maddesinde ıslah; “taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir" olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanun"un müteakip 177.maddesinde ise, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilme ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Nitekim, 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; "ıslah" ın; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay"ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmış, 06.05.2016 gün ve 2005/1 Esas 2006/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile de; "bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve 04.02.1948 gün ve 04.02.1948 gün ve 1944/10 Esas 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiştir.
Yine, Hukuk Genel Kurulunun 15.3.2006 tarih ve 2006/9-21E-2006/72K sayılı kararı ile; Mahkemece tüm deliller toplanıp, bilirkişi incelemesi yaptırılıp ve dosya esas yönünden de karar vermeye hazır hale getirildikten sonra yerel mahkemece verilen karar Yargıtay Dairesince bozulmuş ve bozmadan sonra da herhangi bir tahkikat yapılmamışsa artık ıslahın açıklanan nedenlerle kabulünün mümkün olmayacağı belirtilmiştir.
Somut olayda, davacılar 28/11/2013 tarihli bozma kararından sonra 15/06/2015 tarihinde davayı ıslah etmiş, mahkemece davacıların ıslah ettiği miktara göre dava kabul edilmiştir. Ne var ki; Dairemiz tarafından bu durumun gözden kaçırıldığı, anılan nedenle bozulması gereken hükmün yanılgı ile onandığı yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşılmıştır. Bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı konusu değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile, Dairece verilen 18/05/2017 tarih ve 2016/278 Esas, 2017/ 7462 Karar sayılı onama kararının kaldırılmasına, hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı ... yararına BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde düzeltme isteyene iadesine, 19.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.