Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/5297
Karar No: 2022/8812
Karar Tarihi: 09.06.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/5297 Esas 2022/8812 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2022/5297 E.  ,  2022/8812 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
    İlk DereceMahkemesi : ... 25. İş Mahkemesi

    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
    Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacı, eski eşiyle fiilen birlikte yaşamadığı gerekçesi ile kararın bozulmasını istemiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Dava, davacının hak sahibi sıfatıyla aldığı ölüm aylığının yeniden bağlanması istemine ilişkindir. Hakkında verilen boşanma kararı 2002 yılında kesinleşen davacıya, hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının 06.02.2013 tarihli denetmen raporuna istinaden boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davalı Kurumca kesildiği, ilgili Kurum işleminin iptali için açılan davanın reddedildiği ve bu red kararının Yargıtay ilgili Dairesince onanarak kesinleştiği görülmektedir. Eldeki dava ise davacının 04.07.2018 tarihinde tekrar ölüm aylığı bağlanması talebinin davalı kurumca reddedilmesi üzerine, ilgili kurum işleminin iptaliyle kendisine yeniden ölüm aylığı bağlanması istemine ilişkindir. 506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci (son) fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96'ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Öncelikle belirtilmelidir ki, inceleme konusu hükmün Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle yapılan başvurunun, Anayasa Mahkemesi'nin 15.12.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.04.2011 gün ve 2009/86 Esas – 2011/70 Karar sayılı kararı ile reddedildiği, dolayısıyla iptal edilmeyen fıkranın yürürlükte olduğu belirgindir. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa'nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıklar ile Kurum raporunda belirtilen komşularının tespit edilerek ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, adres hareketleri ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, özellikle Kurum Rapor’u öncesi döneme ilişkin seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden geniş kapsamlı Emniyet Müdürlüğü araştırması yapılmalı, uyuşmazlık konusu dönemde boşanan eşlerin kayıtlı oldukları adresleri yönünden anılan yerde görev yapmış/yapmakta olan, mahalle/köy muhtar ve azalarından kanaat edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır. İnceleme konusu davaya ilişkin olarak eldeki kayıtlar incelendiğinde; davacının 04.07.2018 tarihli tahsis talebine istinaden davalı kurumca herhangi bir araştırma yapılmadığı ve konuya ilişkin bir denetmen raporu hazırlanmadığı anlaşılmakla, mahkemece davacının, davaya konu yeni tahsis talebi uyarınca, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma yapılarak elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1. maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, Üyeler ... ve ...'ın muhalefetlerine karşı, Başkan Vekili ..., üyeler ... ile ...'nın oyları ve oy çokluğuyla, 09/06/2022 gününde karar verildi.

    KARŞI OY GEREKÇESİ
    1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık, “daha önce fiili birlikteliği nedeni ile kız çocuğu hak sahibi sıfatı ile murisinden aldığı aylığın mahkeme kararı ile kesilmesi üzerine, kuruma birlikte yaşanmadığı, ayrı yaşandığı belirtilerek yeniden aylık bağlanması başvurusu üzerine, kurumun önceki mahkeme kararına dayanarak aylık bağlamama işleminin hukuka uygun olup olmadığı, bu konuda kurumca araştırma yapılmadan hak sahibi kız çocuğunun mahkemeye başvurarak karar almasının gerekip gerekmediği, kurumun araştırma yapmadığı durumda mahkemenin bu araştırmayı yapıp yapmayacağı, kısaca maddi olguya dayalı ve denetim raporu ile sadece davadan önceki fiili birlikteliği saptayan raporun aylık bağlamama koşulları içinde yer alıp almadığı” noktasında toplanmaktadır.
    2. Sosyal Güvenlik Hakkının niteliği: Anayasa’nın 60. Maddesi uyarınca “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar”. Belirtmek gerekir ki; Sosyal devlet olmanın bir gereği ve sonucu, sosyal güvenlik hakkının tüm bireylere sağlanması ve güvence altına alınmasıdır. Sosyal güvenlik hakkı vazgeçilmez bir anayasal haktır ve kamu düzenindendir.
    3. 5510 sayılı Kanunu’nun 34/.b.3 maddesine göre “Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının, her birine % 25'i oranında aylık bağlanır”. Hak sahiplerinin aylıklarının başlangıcı, kesilmesi ve yeniden bağlanmasını düzenleyen 35. Maddesinde ise “Hak sahiplerine bağlanan aylıklar 34 üncü maddede belirtilen şartların ortadan kalktığı tarihi takip eden ödeme dönemi başından itibaren kesilir” ve “Aylığın kesilmesine yol açan sebebin ortadan kalkması halinde, 34 üncü maddede belirtilen şartlar saklı kalmak kaydıyla, müracaat tarihini takip eden aybaşından itibaren yeniden aylık bağlanır” düzenlemesi yer almıştır.
    4. Anılan kanunun 56. Maddesindeki “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır” hükmü istisnai bir hükümdür. 34 üncü madde hakkın kötüye kullanılmasını önlemek amacıyla kanun sistematiğine sonradan eklenmiş, tartışmalara karşı olan bir kesme nedenidir. Aylık bağlanma işleminden sonra Kurum denetim elemanları aracılığıyla yapılan denetim sonucunda boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı tespit edilen eşin aylığı kesilmektedir. Bu birliktelik fiili bir durum olup boşanan kadının aylığını tamamen ortadan kaldıran bir neden değildir. Fiili birlikteliğin sona ermesinden sonra başvuru halinde aylık derhal bağlanmalıdır. Aylık bağlanma koşullarında boşanma kararı hukuki geçerliliğini koruduğundan, davacının ilk defa aylık bağlanma işlemlerinden farklı bir işlem yapmasına gerek yoktur. Bunun aksine işlemler kanun koyucunun iradesi dışında ayrı bir aylık bağlama nedeni ihdası olup, bu yargının görevi değildir. Kanun koyucu aylık bağlama koşulları içinde 34 üncü maddede “dul kalan kızların kocaları ile birlikte yaşamama” saymamıştır. Esas olan aylığın hemen bağlanmasıdır.
    5. Belirtmek gerekir ki, fiili birlikteliği belirleyen, maddi olguya dayalı mahkeme kararı ile belirlenmesi bir tespit niteliğinde olup, sadece kendi dönemi için dikkate alınır ve güçlü delil niteliğine taşır. Mahkeme kararına konu dönemden sonra gerçekleşecek fiili durumları kapsamaz.
    6. Diğer taraftan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun aylık bağlama koşulları arasında, “boşandığı eşi ile fiili birlikte yaşama” sayılmamış, aksine anılan kanunun 56. maddesinde bu bir kesilme nedeni olarak sayılmıştır. Anılan kanunda, kesilmeden sonra bağlanması için başvuru halinde yeniden bağlanma için bu koşul sayılmadığı gibi mahkemenin bu konuda bir kararının gerektiği de düzenlenmemiştir. Örneğin kız çocuğu olarak hak sahibi kadının fiili birlikte yaşadığı saptanan eşinin ölümü halinde, kurum önceki karara dayanarak aylık bağlamayacağını belirtemeyecektir. O halde kız çocuğu hak sahibi olarak ayrı yaşadıklarını belirterek aylık bağlanmasını talep ettiğinde, bu istemi de doğrudan reddedilmelidir. Kurum aylık bağlamalı, ancak fiili birlikteliğin devam ettiği yönünde bir inceleme ve denetimden sonra aylık bağlama işlemini iptal etmelidir.
    7. Ayrıca belirtmek gerekir ki kurumun idari nitelikte bir işlemdir. Temel hak ve özgürlükleri sınırlayan, onlara müdahale niteliği taşıyan işlemlerde ve verilmiş bir hakkı, izni veya yetkiyi geri alan işlemlerde bu işlemlerin başvuranlar yönünden ağır sonuçlar doğuracağı hususu dikkate alındığında, kurumun 5510 sayılı mevzuat hükümlerine uyarak işleminde yasal mevzuat içinde kalarak gerekçe yükümlülüğüne uyması gerekmektedir. Zira kurum, davacı hak sahibi kadının aylık bağlama talebi üzerine bağlamama işlemini, gerçek ve hukuka uygun, sebep ya da sebeplere dayandırmak zorundadır. Kurumun dayandığı sebebin gerçek olması, usulüne uygun olarak yapılan tespitlerle ortaya konulmuş bulunmasını anlatır. Hak sahibi kadın karardan sonra da boşandığı eşi ile ayrı yaşadığını iddia ediyor ve murisinden dolayı yetim aylığı bağlanmasını talep ediyor ise kurumun daha önceki kararı dayanak yaparak aylık bağlanmayacağı işlemine gitmesinin ve araştırma yapmamasının yasal mevzuat içinde bir yeri bulunmamaktadır. Bu kurumun işlemini neden ve gerekçe açısından, hukuka aykırı kılacaktır.
    8. Somut uyuşmazlıkta, daha önce fiili birlikteliği mahkeme kararı ile sabit olan davacı, ayrı yaşadığını belirterek aylık bağlama koşullarını tekrar taşıdığını, ayrı yaşadığını belgelendirerek kuruma başvurmuştur. Kurumun sosyal güvenlik hakkını ortadan kaldıracak şekilde aylık bağlama şartları içinde yer almayan ve önceki maddi olguyu saptayıp, kesin hüküm teşkil etmeyen karara dayanarak aylık bağlanması işlemini reddetmesi hukuka aykırıdır. Kararın bu gerekçe ile bozulması gerekirken, aylık bağlanma şartı olmayan ve kurumca kesme nedeni olarak araştırılması gereken fiili birlikteliğin, mahkemece araştırılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerektiği şeklindeki bozma gerekçesine katılınmamıştır.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi