3. Hukuk Dairesi 2016/13377 E. , 2018/1297 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; tapunun ... ada 3 parselinde kayıtlı taşınmazda bodruma yapılması gereken ortak alanın 1 ve 2 numaralı bağımsız bölümlerin planları uygulanarak daire şekline dönüştürüldüğünü ve birinin müvekkiline harici satış senedi ile satılarak teslim edildiğini, dairenin kıymetinin 80.000-TL olduğunu, anılan bedel için davalı aleyhine ... İcra Müdürlüğünün 2014/2452 sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, ancak borçlunun bu takibe itiraz ettiğini ileri sürerek, müvekkilinin davalıdan 80.000-TL alacaklı olduğunun tespitine, takip dosyasındaki itirazın kaldırılmasına, takibin devamına, inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, cevap dilekçesi vermemiş ve duruşmalara katılmamıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, davalının, ... İcra Müdürlüğünün 2014/2452 Esas nolu dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 35,000,00.- TL"lik asıl alacak olmak üzere toplam 35.000,00.-TL alacak miktarı üzerinden devamına, davacının 45.000,00 TL’lik asıl alacak ve 43.890,41 TL’lik işlemiş faize yönelik kısmının reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2) Uyuşmazlık, harici taşınmaz satım sözleşmesine dayalı alacağın sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili talepli icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı, davalı ile 20.08.2008 tarihli taşınmaz satım sözleşmesinin imzalandığını, satış bedelinin davalıya ödendiğini ileri sürerek; sözleşmenin yerine getirileceği inancıyla yapmış olduğu ödemenin davalıdan iadesini istemiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, ortak alandan imara aykırı olarak inşa edilen dairenin 20.08.2008 tarihli sözleşme ile davalı tarafından davacıya satıldığı ve bedelinin alındığı, sözleşme içeriğinde ise satım bedeli belirtilmediği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında yasanın aradığı şekil şartlarına uyularak resmi merciler önünde yapılmış bir satış sözleşmesi olmadığından yapılan taşınmaz satış işlemi TMK. nun 706, BK.nun 213, Tapu Kanununn 26. maddesi hükmüne göre geçersizdir. Bu nedenle, taraflar ancak verdiklerini isteyebilir.
Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder. Şu durumda; hukuken geçersiz sözleşmeler, sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye, karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde, kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır.
Satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın, işçi ücretlerindeki artış ve döviz kurlarındaki artış ortalamaları göz önünde tutulmalıdır.
Somut olayda, davacının ilamsız icra takibini 80.000,00 -TL üzerinden yapmasına ve 30.6.2015 tarihli raporda taşınmazın satış tarihi itibariyle değerinin 35.000,00 TL olduğunun belirtilmesine göre, çoğun içinde az da vardır kuralı gereği davanın, satış bedeli olan 35.000,00 TL"nin denkleştirici adalet ilkesi esas alınmak suretiyle tahsili talebine ilişkin olduğu kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca mahkemece; davacı tarafça, taraflar arasındaki harici taşınmaz satış sözleşmesi gereğince ödenen 35.000,00 TL satış bedelinin, satış tarihinden takip tarihine kadar enflasyon, üretici ve tüketici fiyatları endeksleri, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, hâkim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlemesi ve bu miktara hükmedilmesi gerekirken, bu yönler gözardı edilerek, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.2.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.