3. Hukuk Dairesi 2017/7376 E. , 2019/4140 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; davalı ile 01/01/2004 tarihinde kira sözleşmesi yaptıklarını ve kira sözleşmesi karşılığında ise miktar ve tarihi boş olmak üzere teminat senedi verdiklerini, daha sonra teminat senedinin ilgili yerlerinin doldurularak icra takibine konulduğunu, müvekkilinin mecuru 25/11/2011 tarihinde boşalttığını, takibe konu senedin teminat senedi olması nedeniyle borçlu olmadıklarının tespiti ile takibin iptaline ve davalının kötü niyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı; davacıların mecuru 25/11/2011 tarihinde teslim etmedikleri gibi kira ilişkisinin devam ettiğini 2013 yılı temmuz ayına kadar aidat ve kira ödemesi yaptıklarını, senede karşı senetle ispat gerektiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, dava konusu senet üzerinde malen kaydın bulunduğu, senedin teminat senedi olduğuna ilişkin davacıların iddiasından başka delil elde edilemediği, dava dilekçesinde de davacı tarafın yemin deliline başvurmamış olması nedeniyle sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kambiyo senedine dayalı olarak başlatılan icra takibi nedeniyle davacı- kiracıların senedin teminat senedi olduğu iddiası ile açtıkları menfi tespit davasıdır.
Davacılar; senedin kira sözleşmesine dayalı olarak verilen teminat senedi olduğunu iddia etmişler, davalı ise dava konusu senedin teminat amaçlı verilmediğini ileri sürmüştür.Bilindiği üzere kambiyo senedi ( bono ) sebepten mücerret olup, bono nedeni ile borçlu olmadığının ispatı ancak yazılı delille mümkündür.
Türk Medeni Kanunu"nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir (HMK madde 190). senede karşı ispat kuralı gereği iddia ancak yazılı delil ile ispat edebilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa davanın, ikrar (HUMK. md.236-...md.188) yemin (HUMK.md.344-...md227) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır.
Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf, o vakıayı başka delillerle ispat edemezse, diğer tarafa yemin teklifinde bulunabilir. Yemin, iddianın ispatı yönünden son başvurulacak bir ispat vasıtasıdır. Hakim, davacının iddiasını, yazılı delillerle ispat edemediği kanaatine vardığı takdirde, davacı tarafa, dava dilekçesinde dayandığı yemin delilini de resen hatırlatmalıdır. Aksi halde, davacının tüm delilleri toplanıp, değerlendirilmemiş olur.
Dava konusu senet kambiyo senedi niteliğinde olup, bono, belli bir borç ikrarını içermesi gerektiğinden bononun belli bir sebeple düzenlendiğini ve düzenlenme sebebinin gerçekleşmediğini veya bonoda yazılı borcun ödendiğini yasal delillerle ispat etme külfeti keşideci olan davacı taraftadır. Dava konusu edilen bonoda “malen” kaydı bulunmaktadır. Doğaldır ki bu kaydı değiştiren taraf ispat külfetini üzerine almış olacaktır. Davacılar bu bonoyu davalıya kira sözleşmesi gereğince teminat amaçlı verdiklerini ileri sürmekte, davalı ise bononun teminat amaçlı verilmediğini savunmaktadır. Bu iddia ve savunmalar kapsamında değerlendirme yapıldığında; senetteki edinme sebebini tadil eden keşideciler olduğundan ispat külfeti davacı taraftadır.
Bu açıklamalar ışığında temyiz incelemesi yapılan dosya ele alındığında;
Taraflar arasında 1 yıllık 01/01/2004 başlangıç tarihli kira sözleşmesi bakımından bir ihtilaf bulunmamaktadır. Sözleşmede kiracının İbrahim Bozkurt,ortak zincirleme kefilin ... ve kiraya verenin ... olduğu sözleşmenin 6. maddesinde; 1 adet boş senedin teminat olarak verildiğinin yazılı olduğu , senet miktarı ve niteliğinin belirtilmediği görülmektedir. Davanın konusunu oluşturan takip dosyasındaki kambiyo senedinde ise "malen kaydı" bulunduğu anlaşılmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; her ne kadar mahkeme gerekçesinde aksi belirtilmiş ise de, davacıların dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandıkları hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Mahkemece, senet üzerinde malen kaydı bulunduğundan senedin teminat amaçlı olarak verildiğinin ispatlanması amacıyla yazılı delillerle davasını ispat edemeyen davacılara senedin kira ilişkisine dayanılarak verildiği konusunda davalıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılmış, davalı ise “...dava konusu edilen senet teminat olarak tarafıma verilmemiştir, ödenmeyen kira borcundan dolayı tahsile koydum, kesinlikle teminat olarak boş olarak alınan senet değildir.” şeklinde yeminli beyanda bulunmuştur.
Bu haliyle; davalının beyanında senedi, ödenmeyen kira borcu nedeniyle tahsile koyduğunu ifade etmekle akti ilişki dışında başka bir hukuki ilişkiye dayanmadığından davacıların davasını ispat ettiği gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddi doğru olmamış, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK" un 428.maddesi uyarınca hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz eden davacılara iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"un 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.