3. Hukuk Dairesi 2017/8212 E. , 2019/4151 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; aile hekimi olarak görev yaptığını, davalı kuruma ait taşınmazı sağlık hizmetlerinde kullanmak üzere 05/12/2007 tarihinde kiraladığını, kira sözleşmesinin bu tarihten sonra yenilendiğini ve en son davalı ile aralarında 26/04/2010 başlangıç tarihli 3 yıl süreli kira sözleşmesinin düzenlendiğini, kira süresinin 25/04/2013 tarihinde sona erdiğini, ancak davalı idare ile kira bedeli hususunda anlaşamadıklarını, aile hekimliği görevinin devam etmesi nedeniyle kira süresi sona ermesine rağmen taşınmazı kullanmaya devam ettiğini, yeni kira sözleşmesi imzalanıncaya kadar toplam 243 gün kira ödemeden taşınmazı kullandığını, davalı idare tarafından sözleşme maddesi gerekçe gösterilerek, bu süre kapsamında toplam 10.601,80 TL cezai şart bedelinin ödenmesinin talep edildiğini, daha öncesinde ödemiş olduğu 3.086,10 TL kullanım bedeli düşülmek suretiyle 7.813,89 TL yi 03/09/2014 tarihinde davalı kuruma ödemek zorunda kaldığını, davalının hem kullanma bedeli hem de cezai şart bedeli talep edemeyeceğini ileri sürerek; davalı idareye ödemiş olduğu 7.813,89 TL cezai şart bedelinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; Maliye Hazinesi"ne ait taşınmazın 25/12/2013 başlangıç tarihli 3 yıl süreli kira sözleşmesiyle aile hekimi olan davalıya kiraya verildiğini, davacı ile davalı idare arasında imzalanan sözleşmenin 14. maddesinde; kira süresinin sona ermesi veya sözleşmenin feshi halinde taşınmaz idareye teslim edilmezse, geçen her gün için, cari yıl kira bedelinin yüzde biri oranında cezanın itirazsız olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığını, cezai şartın getiriliş amacının kamu mallarını korumak olduğunu; davacının ısrarla yeni kira sözleşmesi teklifini kabul etmediğini, bu süreçte herhangi bir kira ödemesi yapmadığını, taşınmazı da tahliye etmediğini savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; Türk Borçlar Kanunu"nun 346. maddesi gereğince, kiracıya kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğünün getirilemeyeceği, bahse konu düzenlemenin kamu düzenine ilişkin olduğu, davacının tacir olmaması nedeniyle cezai şarta ilişkin düzenlemenin geçersiz hale geldiği, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin karşılıklı rıza ile devam ettiği, cezai şartın istenemeyeceği gerekçesiyle, davanın kabulüne, 7.813,89 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; cezai şart bedelinin istirdadı istemine ilişkindir.
Somut olayda; taraflar arasında 25/12/2013 başlangıç tarihli 3 yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşemeye konu taşınmaz, aile hekimliği hizmet binası olarak kullanılmak üzere davacıya 2886 sayılı Yasa hükümleri uyarınca kiraya verilmiştir. Sözleşmenin 14. maddesinde; kira süresinin sona ermesi veya sözleşmenin feshi halinde taşınmaz idareye teslim edilmezse, geçen her gün için, cari yıl kira bedelinin yüzde biri oranında cezanın itirazsız olarak ödeneceğine dair düzenlemeye yer verilmiştir. Kira sözleşmesinin 14. maddesindeki bu hüküm TBK"nın 179 ve devamı maddelerinde düzenlenen cezai şart niteliğindedir. Cezai şart, geçerli bir borcun hiç yerine getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi ya da belirli bir zamanda yerine getirilmemesi durumunda, borçlunun ödemesi gereken bir edimdir. Tarafların serbest iradesi ile kararlaştırılan bu cezai şart da geçerli olup, tarafları bağlar.
Ancak; Türk Borçlar Kanunu"nun 182/son maddesi uyarınca, hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.
O halde, mahkemece; tarafların serbest iradeleri ile kararlaştırılan cezai şartın geçerli olduğu dikkate alınarak, TBK"nın 182/son maddesi gereğince makul oranda takdiri indirim yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken ,yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 06.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.