20. Hukuk Dairesi 2016/7765 E. , 2018/1717 K.
"İçtihat Metni"....
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava konusu.....101 ada 2 parsel sayılı taşınmaz, 1980 yılında yapılan genel kadastro çalışmalarında, 280 parsel sayısı ve 235.900 m² yüzölçümü ile 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi ile Hazine adına orman sınırı dışına çıkartıldığı belirtilerek kullanıcıları beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle Hazine adına tesbit edilmiş ve .... Mahkemesinin 25.05.2000 gün ve 1987/287-97 sayılı kararı ile yüzölçümü 232.265 m² olarak düzeltilerek beyanlar hanesinde kullanıcıları ve kullanılan alanların yüzölçümü gösterilmek suretiyle 08.02.2001 tarihinde Hazine adına tescil edilmiştir.
Daha sonra yeni mahalle oluşması durumunda, yenilemenin tescili işlemi ile 12.04.2011 tarihinde 101 ada 2 parsel sayısı ve 228977,46 m² yüzölçümüyle tarla niteliği ile Hazine adına tapu siciline kaydedilmiş ve 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunla eklenen ek madde 4 uyarınca yapılan fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu, kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığının kadastro tutanağında açıklanmak ve beyanlar hanesinde gösterilmek amacıyla yapılan kadastro çalışmaları sırasında yüzölçümünün 231766,36 m² olduğu tespit edildiğinden yüzölçümü düzeltmesi yapılarak bu yönü ile 04.03.2011 ilâ 04.04.2011 tarihleri arasında ilân edilmiştir.
Davacı vekili, 10/08/2011 tarihli dilekçe ile, dava konusu taşınmazın 7370 m² bölümünün müvekkilinin kullanımında olduğu halde 6000 m² bölümünün kullanımında olduğunun belirtildiği, ancak davalı parselin kök kaydında kullanılan alanın 7370 m² olarak tapunun beyanlar hanesine şerh verildiği, eksik ölçülen 1370 m² bölümün orman içinde bırakıldığı iddiasıyla müvekkilinin kullanımında olan alanın yüzölçümünün 7370 m² olduğunun tespiti ile tesbit dışı bırakılan 1370 m² bölümün davacının kullanımında olduğunun tapunun beyanlar hanesinde gösterilmesi istemiyle asliye hukuk mahkemesinde dava açmış; mahkemece, davanın zilyetliğin korunması istemine dayandığı gerekçesiyle verilen görevsizlik kararı, Yargıtay 16. Hukuk Dairesi"nin 10.09.2012 gün 2012/3361-6255 sayılı kararı ile onanmak suretiyle kesinleşmekle, dava dosyası görevli sulh hukuk mahkemesine gönderilmiştir.
Sulh hukuk mahkemesince de, davadaki husumetin tapu maliki olan Hazineye yöneltilmemesi nedeniyle pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından, davalı idareleri Hazine vekili temsil ettiğinden tarafta yanılma hali bulunduğu gerekçesiyle temyiz edilmiştir.
.....
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesi"nin 06/05/2014 gün ve 2013/10439-2014/5194 E.K. sayılı kararında: “Dava edilen 1370 m² bölümün orman alanı içinde kaldığı belirtildiğinden, davanın saptanan bu niteliğine göre husumetin Hazine ve Orman Yönetimine yöneltilmesi zorunludur. Ancak; dava, .....Bakanlığına husumet yöneltilerek açılmıştır. Davacının asıl dava etmek istediğinin, kadastro müdürlüğü ve.... Bakanlığı değil Hazine olduğu belirgin olup; ortada belirgin bir biçimde temsilde yanılma hali bulunmaktadır. Ayrıca, davalarda ilgili idareleri Hazine vekili temsil etmiştir. Hal böyle olunca; bu durumun mahkemece re"sen gözetilmesi ve davanın usulünce gerçek hasımlara yönlendirilmesi için davacı tarafa olanak sağlanması ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile Bayındırlık ve İskan (Çevre ve Şehircilik) Bakanlığının davada taraf sıfatı bulunmadığından, aleyhlerine açılan davanın husumet nedeni ile reddi gerekirken aksi düşünce ile yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda,..... Bakanlığının davada taraf sıfatı bulunmadığından aleyhlerine açılan davanın husumet yönünden reddine, Hazine aleyhine açılan davanın esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, zilyetliğin tespitine ilişkindir.
Dava konusu taşınmazın bulunduğu .... köyünde 3116 sayılı Kanuna göre 1946 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1744 sayılı Kanuna göre 1980 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon, orman kadastrosu ve 2. madde uygulaması ile, 3302 sayılı Kanuna göre 1988 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması vardır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye kesinleşen orman kadastrosuna ait harita ve tutanaklar ile arazi kadastrosu paftasının uzman orman ve fen bilirkişiler tarafından uygulanması sonucu, davacı yanca dava konusu edilen (A), (B), (C) harfli taşınmazlardan (C) harfi ile gösterilen 5979,43 m2 miktarlı taşınmazın dava konusu 101 ada 2 parsel sayılı taşınmaz kapsamında kaldığı, taşınmazın beyanlar hanesinde davacı yanın kullanımda olan kısmın yüzölçümü ile tutarlı şekilde davacı lehine zilyetlik şerhi verildiği, (A) harfi ile gösterilen 1581,91 m2 miktarlı taşınmazın orman olan 112 ada 16 parsel, (B) harfi ile gösterilen 657,37 m2 miktarlı taşınmazın ise orman olan 112 ada 12 parsel sayılı taşınmaz kapsamında kaldığı, bu hali ile davacının dava ettiği bölümlerin orman alanı içinde kaldığı ve dava konusu ettiği (A) ve (B) harfi ile gösterilen taşınmazların kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı, 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinde öngörülen orman kadastrosunun iptali için öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gibi 3402 sayılı Kanunun 12. maddesine göre 10 yıllık hak düşürücü sürenin de dolduğu gözetilerek hüküm kurulduğuna göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 12/03/2018 günü oy birliği ile karar verildi.