Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/4892
Karar No: 2020/1495
Karar Tarihi: 05.03.2020

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2019/4892 Esas 2020/1495 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2019/4892 E.  ,  2020/1495 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : ... İş Mahkemesi
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    K A R A R

    A)Davacı İstemi:
    Dava, sigorta başlangıç tarihinin 01/02/1985 tarihi olarak tespiti istemine ilişkindir.
    B)Davalı Cevabı:
    Davalı ... vekili, 5 yıllık hak düşürücü süre itirazında bulunarak, davacının çalıştığını iddia ettiği dönemlerde reşit olmadığını, bu nedenle çırak olması sebebiyle uzun vadeli sigorta kolları için değil kısa vadeli sigorta kollarına tabi olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
    Davalı Kurum vekili; işe giriş bildirgesinin verilmesinin tek başına yeterli olmadığını, işe giriş bildirgesinin verildiği tarihte davacının 15 yaşında olduğunu, dava dilekçesinde de çırak olarak işe girdiğini belirttiğini, Yargıtay içtihatları gereği üretime katılacak şekilde çalışmasının mümkün olmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
    C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
    İlk Derece Mahkemesince ; “ Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde, bildirgenin yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmesi ve içeriğindeki kimlik bilgilerine göre davacıya aidiyetinin belirlenmesi, 506 sayılı Kanun"un bildirgenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan 9. maddesinde yer alan, işverenin, çalıştırdığı sigortalıları, bildirgelerle en geç bir ay içinde Kuruma bildirmek zorunda olduğu yönündeki düzenlemeye göre, 4447 sayılı Kanun"un yürürlük tarihi öncesinde Kuruma sunulan bildirgenin çalışma olgusunun karinesini oluşturması ve davacı yararına oluşan bu yasal karinenin aksini ortaya koyacak herhangi bir kanıtın Kurumca ileri sürülmemesi, işyerinin, uyuşmazlık konusu tarihi kapsar biçimde 506 sayılı Kanun kapsamında faaliyetinin bulunması, işe giriş tarihindeki yaşına karşın bildirgede davacının çıraklık konumuna ilişkin ibarenin yer almayıp yasal düzenlemelere uygun çıraklık sözleşmesi ve ilgili Mesleki Eğitim Merkezi Müdürlüğü kaydının da bulunmaması, yasal yönteme uygun olarak gerçekleştirilen bildirgeye dayalı tescilin Kurumca çekişmesiz sürdürülmüş olması, bildirgenin düzenlendiği tarihten itibaren süregelen dönemde prim ödemesi gerçekleştirmeyen işveren hakkında, sigortalıların sosyal güvenlik haklarını koruma anayasal yükümlülüğü altındaki Kurum tarafından herhangi bir işlem yapılmamış olmasının sigortalı aleyhine sonuç doğuramayacağına ilişkin hukuksal gerçeklik, ayrıca bilgi ve görgülerine başvurulan tanıkların da iddiayı doğrulayan aydınlatıcı ve net anlatımları karşısında, taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu tarihte hizmet akdine tabi 1 günlük çalışma olgusunun varlığı belirgin bulunmakla, anılan tarihte hizmet akdine tabi olarak çalışıldığına, sigortalılık başlangıcının ise 18 yaşın doldurulduğu gün olduğuna karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle “Davanın KABULÜNE, davacının davalı işveren ...’ye ait 155360.35 sicil numaralı işyerinde 01/02/1985 günü 506 sayılı Kanun hükümleri kapsamında hizmet akdine tabi sigortalı olarak asgari ücretle çalıştığının, anılan 1 günlük sürenin prim ödeme gün sayısı olarak değerlendirilmesi gerektiğinin, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık başlangıç tarihinin ise 18 yaşın doldurulduğu güne karşılık gelen 05/04/1987 tarihi olduğunun tespitine,” karar verilmiştir.
    İstinaf Başvurusu;
    Davalı ... vekili, davacının dava dilekçesinde gösterdiği talep sonucu ile bağlı olması gerektiğini, hak düşürücü süre itirazlarının dikkate alınmadığını beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Kurum vekili; davacının iddiasını ispatlayamadığını, eksik araştırma ve inceleme sonucu yetersiz tanık anlatımlarına dayalı karar verildiğini beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
    Bölge Adliye Mahkemesince “İşyerinin, uyuşmazlık konusu tarihi kapsar biçimde 506 sayılı Kanun kapsamında faaliyetinin bulunması, yasal yönteme uygun olarak gerçekleştirilen bildirgeye dayalı tescilin Kurumca çekişmesiz sürdürülmüş olması, bildirgenin düzenlendiği tarihten itibaren süregelen dönemde prim ödemesi gerçekleştirmeyen işveren hakkında, sigortalıların sosyal güvenlik haklarını koruma anayasal yükümlülüğü altındaki Kurum tarafından herhangi bir işlem yapılmamış olmasının sigortalı aleyhine sonuç doğuramayacağına ilişkin hukuksal gerçeklik, ayrıca bilgi ve görgülerine başvurulan tanıkların da iddiayı doğrulayan aydınlatıcı ve net anlatımları karşısında, taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu tarihte hizmet akdine tabi 1 günlük çalışma olgusunun varlığı belirgin bulunduğu, işe giriş bildirgesinde çırak ibaresinin bulunmadığı, Merkezi Eğitim Müdürlüğünde çıraklık kaydının bulunmadığı, tanık anlatımlarından da çalışmanın çıraklık ilişkisi dahilinde olmayıp üretim faaliyetine katılmak suretiyle geçtiğinin anlaşıldığı, sonuç itibariyle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu tarihte hizmet akdine tabi 1 günlük çalışma olgusunun varlığı belirgin bulunmakla, davacının18 yaşını doldurduğu tarihi gözeterek anılan tarihin sigortalılık başlangıcı olduğuna yönelik mahkeme kararı yerindedir. ” gerekçesiyle
    “İzmir 1. İş Mahkemesi"nin 11.02.2019 tarih, 2017/152 Esas ve 2019/57 Karar sayılı kararına yönelik davalı ... vekili ve davalı SGK Başkanlığı vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,” karar verilmiştir.
    E)Temyiz:
    Davalı ... vekili, davacının dava dilekçesinde gösterdiği talep sonucu ile bağlı olması gerektiğini, hak düşürücü süre itirazlarının dikkate alınmadığını beyanla,temyiz yoluna başvurmuştur.
    Davalı Kurum vekili “ davacının iddiasını ispatlayamadığını, eksik araştırma ve inceleme sonucu yetersiz tanık anlatımlarına dayalı karar verildiğini beyanla temyiz yoluna başvurmuştur.
    F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
    Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 108.maddesinin 1. fıkrasında; " Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir." hükmü düzenlenmiştir.
    Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin Yasa"nın belirlediği biçimde (506 sayılı Yasa"nın 2. maddesi ve 5510 sayılı Yasa"nın 4/a maddesi) eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön 506 sayılı Yasa"nın 6. maddesi ile 5510 sayılı Yasa"nın 7/a maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 1999/21-549-555, 2005/21-437-448 ve 2007/21-306-320 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 05/04/1969 doğumlu davacının, 01/02/1985 tarihinde 16 yaşında olduğu, Mahkemece 506 sayılı yasanın 60/G maddesi gereği 18 yaşını doldurduğu 05.04.1987 tarihinin sigorta başlangıç tarihi olarak tespit edildiği, 01/02/1985 tarihli işe giriş bildirgesinin 155360 sicil numaralı davalı işyerinden 22/02/1985 tarihinde Kuruma verildiği, davacının hizmet cetvelinde 1986/3. dönem ile 1987/1. dönemleri arasında davalı işyerinde 150 günlük 4/a çalışmasının bulunduğu, davacının 18 yaşını ikmal ettiği 05.04.1987 tarihinde ve öncesinde zaten sigortalı hizmeti olması nedeniyle bu davayı açmakta hukuki yararı olup olmadığı hususu irdelenmeden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
    Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırma-malıdır. (...,...,; aktaran: Hanağası, ...: Davada Menfaat, ...2009, önsöz VII)
    Hukuk Genel Kurulu"nun 26.04.1992 gün ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E., 2001/458 K.sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir. (Rechts-schutzbedürfnis) Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır. Öte yandan, bu hukuksal yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir (Hanağası, ...: Davada Menfaat, ...2009, s.135)
    Mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu"nun yürürlükte olduğu dönem içinde öğreti ve yargısal kararlar, dava açarken hukuki yararın bulunması gereğini, “dava şartı” olarak kabul etmiştir. Bu şart, “dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri” olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan “olumlu dava şartları” arasında sayılmaktadır. Nitekim, aynı görüş, Hukuk Genel Kurulu"nun 24.11.1982 gün ve 1982/7-1874 E.-914 K., 5.6.1996 gün ve 1996/18-337 E.-542 K.; 10.11.1999 gün ve 1999/1-937 E.-946 K.ve 25.05.2011 gün ve 2011/11186 E.-2011/352 K.sayılı kararlarında da, benimsenmiştir.
    01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nda öğreti ve yargısal kararların bu uygulaması aynen benimsenerek, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1.fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır. Bir davada , hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır. Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olaya veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)"nin 6.maddesi ve 1982 Anayasası"nın 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır. Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın, ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan sözedilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez, H./Atalay, O./ Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, ...2011, s.297)
    Somut olayda; davacının tespitini istediği sigorta başlangıç tarihinin ( 01/02/1985 ) 18 yaşını tamamladığı tarihten önce olması nedeniyle tespiti mümkün olmadığından, 18 yaşını doldurduğu güne karşılık gelen 05.04.1987 tarihinden önce de, 1986/3. dönemde zaten sigortalı hizmetinin davalı Kurum"a bildirildiği anlaşıldığından, davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken aksi yönde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı ... ile davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    G)SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılardan ..."ye iadesine, 05/03/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.KARŞI OY
    Davacı sigorta başlangıç tarihinin 01/02/1985 olduğunun tespiti talebiyle dava açmış, yerel mahkemece yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesinde davacının ilk işe giriş tarihinin 01/02/1985 olduğunun tespitiyle 506 sayılı yasanın 60/G maddesi gereğince malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına esas olmak üzere sigorta başlangıcı olarak 18 yaşını ikmal ettiği 05/04/1987 tarihinin esas alınması gerektiğinin tespitine dair kurulan hüküm davalılar vekillerinin istinaf başvurusu üzerine verilen karar İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davalılar istinaf isteminin reddine karar verilmiş olup, istinaf kararının kurumca temyizi üzerine katılmadığımız Dairemiz çoğunluk görüşünce davacının 1986/3 döneminde sigorta hizmetinin işveren tarafından yöntemince davalı kuruma bildirildiği ve davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığından bahisle 6100 sayılı HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasına karar verilmiş ise de;
    Tüm dosya kapsamına göre 01/02/1985 tarihinin başlangıç olarak tespitinde bir günlük sürenin prim ödeme gün sayısına dahil edilecek olması karşısında davacının hukuki yararı bulunduğundan kararın onanması gerektiğinden çoğunluk görüşüne katılamamaktayım.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi