Esas No: 2022/5940
Karar No: 2022/7793
Karar Tarihi: 25.05.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/5940 Esas 2022/7793 Karar Sayılı İlamı
Özet: (Bu özet Yapay Zeka tarafından yazılmıştır. Hukuki olarak geçerliliği yoktur.)
Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi, hizmet tespiti istemine ilişkin bir dava sonucunda, işçinin hangi dönemde hangi işyerinde çalıştığına dair yeterli araştırma yapılmamış olması nedeniyle, mahkeme kararını bozmuştur. 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi gereği, hizmet tespitine dair davaların, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerektiği belirtilmiştir. Bu süre, işveren tarafından verilmeyen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde geçerli değildir. Mahkemenin kararı bu kurala uygun olsa da sonraki dönem yönünden uygun araştırma yapılmadığı için karar bozulmuştur. Kanun maddelerinin detaylı açıklaması ise yazının son bölümünde yer almaktadır.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
No : 2021/2560-2022/348
İlk Derece
Mahkemesi : Ergani 1. Asliye Hukuk (İş)Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın redine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiş olup, kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; dairemizce bozma kararı verilmiştir.
Uyulan bozma ilamı sonrası; Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili, 2005-2011 yılları arasında hizmet akdine dayalı çalışmaların tespitini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili, davacının müvekkil işyerinde çalışması olmadığını belirterek haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, talep edilen yıllar arasında davacının başka şirketlerde çalışması olduğu görüldüğünden, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini beyanla istinaf talebinde bulunmuştur.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak; dava tarihinin 14.5.2015 olması karşısında, 2008/1 ay öncesi çalışması yönünden talebin hak düşürücü süre nedeni ile reddine; 2008/1 ile 2011 tarih aralığındaki talep yönünden ise ispatlanamayan davanın reddine dair karar tesis edilmiş olup, iş bu kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dairemizce, karar “...öncelikle davacının dava konusu dönemde davalı şirket nezdinde sürekli çalışıp, çalışmadığı sorularak bu kapsamda hizmet cetveli irdelendiğinde talep döneminde dava dışı işyerlerinden bildirimler olduğu saptandığından, bu işyerlerindeki çalışmalarının iptalinin de talep edilip edilmediği de açıklığa kavuşturulmalıdır. Şayet davacının iptal talebi varsa, iş bu husus dava dışı şirketlerin de hak alanını ilgilendirdiğinden HMK m. 124 gereğince usulüne uygun bir biçimde husumet yöneltmesi için davacıya mehil verilip, davaya dahil edilerek, deliller toplandıktan sonra hak düşürücü süre ve hizmetlerin tespiti noktasında karar verilmeli; öte yandan hizmetlerin tespiti noktasında; yapılacak araştırma kapsamında dava dışı şirketlerden ve davalı şirketten dönem bordroları celp edilerek, bodro tanıkları dinlenilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir. ...” şeklinde bozulmuş olup; bozma ilamı sonrası, ilgili dairece; davacının davalı şirket tarafından yapılan inşaatlarda çalıştığının iddia edildiği ancak nizalı döneme ilişkin davalı şirketin yaptığı işlerle ilgili işyeri kaydının olmadığı, buna göre davacı ile birlikte çalışan kişilerin tespit edilememesi, çalışılan inşaatların adreslerinin net olarak bildirilememesi nedeni ile komşu işyeri çalışanının tespitinin mümkün olmadığı anlaşılmış olup, davacı adına nizalı dönemde 2005/9,10,12, 2006/1, 2008/1, 2010/7,8. aylarda dava dışı işyerlerinden bildirim yapılmış olduğu, 2008/1. ay öncesi çalışmaları yönünden, çalışmalarının bittiği yılı takip eden yıldan itibaren beş yıllık dava açma süresi içerisinde dava açılmadığından, bu süreler yönünden davanın hak düşürücü süre yönünden reddine, 2008/1. ay sonrası dönem yönünde ise yapılan araştırmalara neticesinde fiili ve gerçek çalışma olgusunun ortaya konulamaması gerekçeleriyle; davanın reddine dair karar tesis edilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı, kararının bozulmasına dair karar verilmesini talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Hizmet tespitine ilişkin davaların yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79 ve 5510 sayılı Yasanın 86/9. maddesi bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında vurgulandığı gibi davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiğinden, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekir.
506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
Eldeki davada, yukarıda izah edilenler kapsamında, hak düşürücü süre yönünden mahkeme kararı yerinde ise de; sonraki dönem yönünden araştırma yeterli değildir. Bu kapsamda önceki bozma ilamında da belirtilen şekilde; öncelikle davacının hangi inşaat işinde, hangi adresteki inşaatta; hangi süre zarfında çalıştığına dair davacının beyanı alınmak suretiyle; bu tespitten sonra; tespit edilen davalıya ait çalıştığı iddia edilen sicilli işyerinden dönem bordroları celp edilerek, bodro tanıkları dinlenilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmeli iken; eksik inceleme ve araştırma ile karar tesisi yerinde görülmemiştir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nun 373/2. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, 25.05.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.