Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/7486
Karar No: 2018/1786

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/7486 Esas 2018/1786 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2016/7486 E.  ,  2018/1786 K.

    "İçtihat Metni"

    .....

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı, 10/02/2011 günlü dilekçesinde, ..... köyünde yapılan genel arazi kadastrosunda 180 ada 3 sayılı parselin kendisi adına, bitişiğindeki 101 ada 11 sayılı parselin orman niteliğiyle Hazine adına tesbitinin yapılıp kesinleştiği, orman olarak kesinleşen 101 ada 11 sayılı parselin bir kısmının kendi zilyedliğinde bulunduğunu iddia ederek, 11 sayılı parselin bir kısmının tapusunun iptali ile adına tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
    Mahkemece, çekişmeli taşınmazın muristen kaldığı, tüm mirasçıların katılımıyla dava açılması gerektiği gerekçesiyle Medenî Kanunun 701. maddesi gözönünde bulundurularak davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle Dairenin 11/03/2014 gün 1541-3001 sayılı kararı ile bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “İncelenen dosya kapsamına, toplanan delillere göre mahkemenin değerlendirilmesi yerinde değildir. Şöyle ki; davacı dava dilekçesinde kendi zilyedliğinde olan yer için tescil davası açmış olup, dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarından bu yerin babasından kaldığının bildirilmesi üzerine, her nekadar mahkemece Medeni Kanununun 701. maddesi gereğince tüm mirasçıların birlikte dava açması gerektiği gerekçesiyle dava reddedilmiş ise de, bu husus davacıya sorulup açıklattırılmadığı gibi, muristen kalıp paylaşım yapılıp yapılmadığı da açıklattırılmamıştır.
    Ayrıca, çekişmeli taşınmaz orman niteliği ile Hazine adına tapuda kayıtlı olup, bu tapu kaydının iptali istendiğine göre, kanun gereği tapu kaydı iptali davalarının tapu maliki aleyhine açılması gerektiği, bu bağlamda Hazinenin de davaya dahil edilip taraf teşkili sağlandıktan sonra, tarafların delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözardı edilerek yazılı olduğu gibi davanın reddi yolunda hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.” denilmiştir.
    Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sonunda dava konusu 101 ada 11 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile fen bilirkişi rapor ve krokisinde (A) harfiyle gösterilen 3.262,93 m2 yüzölçümündeki bölümünün ayrı bir parsel numarası verilerek tarla vasfıyla davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, kadastro sonucu oluşan tapu kaydının, kadastro öncesi nedene dayalı olarak iptali ve tescil istemine ilişkindir. İptali istenen 101 ada 11 sayılı parselin yapılan genel arazi kadastrosu sırasında orman niteliğiyle Hazine adına tesbit edilip, 2008 yılında itirazsız kesinleştiği anlaşılmaktadır.
    .....
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde ilk orman kadastrosu 1945 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmıştır. Ayrıca 2008 yılında 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman kadastrosunda, çekişmeli parsel orman olarak tespit ve tescil edilmiştir.
    Mahkemece, çekişmeli taşınmazın davaya konu (A) harfli bölümünün orman sayılmayan yerlerden olduğu ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek hüküm kurulmuş ise de yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir.
    Şöyle ki; Dairenin 11/03/2014 tarihli bozma kararı öncesinde mahkemece 2013 yılında mahallinde yapılan keşifte hazır bulunan orman bilirkişisi, sadece taşınmazın 1945 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosuna göre orman sınırları dışında bırakıldığını tespit etmiş, mahkemece verilen hüküm Daire tarafından esasa girilmeden taraf teşkili yönünden bozulmuş, bozma sonrasında ise yeni keşif yapılmaksızın daha önce yapılan keşifte hazır bulunmayan farklı bir orman bilirkişisine resen dosya tevdi edilerek taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı 1960 ve 1993 tarihli memleket haritaları üzerindeki konumlarına göre incelenmiştir. Keşifte hazır bulunmayan orman bilirkişisinden dosya üzerinden alınan raporun hükme dayanak yapılması usul ve kanuna aykırıdır. Kaldı ki, söz konusu orman bilirkişi raporunda sadece taşınmazın 1960 ve 1993 tarihli memleket haritasındaki konumu incelenmiş ve orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlenmiş ise de, 3116 sayılı Kanuna göre yapılan tahditte orman sınırları dışında bırakılan ancak daha sonra 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan tahdit sırasında orman sınırları içinde bırakılan dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve hukuki durumu eski tarihli resmi belgelere göre saptanacağından, eski tarihli hava fotoğrafları üzerinde inceleme yapmayan orman bilirkişisinin raporu da bu haliyle eksik, yetersiz ve hüküm kurmaya elverişli görülmemiştir.
    Hal böyle olunca, sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için; öncelikle mahkemece en eski ve kadastro tespitinden 15-20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları, bu hava fotoğraflarından yararlanılarak üretilen memleket haritaları ve varsa amenajman planı ve fotogometri yöntemiyle kadastro çalışmalarına altlık olarak düzenlenen kadastro paftası ilgili yerlerden getirtilip, halen .....ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis, bir fen elemanı ve ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi aracılığıyla mahallinde yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, eğimi, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ve hava fotoğrafının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafı ölçeğine çevrildikten sonra, bu haritalar komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle,çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte aynı haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, bilirkişilere hava fotoğrafları ve dayanağı haritaları stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip, raporlarında taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, taşınmaz üzerinde bulunan bitki örtüsünün niteliği, ağaçların yaşları ve dağılımları ile ilgili açıklama yapmaları istenmelidir.
    ....
    Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı, zilyetlik yoluyla kazanılabilecek yerlerden olduğu belirlendiği takdirde, bu kez, kadastro tespitinden 15-20 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğrafları, memleket haritaları ile fotogrametri yöntemiyle düzenlenmiş 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orjinal fotokopi örneği ve kadastro paftası ziraat mühendisi, fen elemanı ve orman mühendisi ile birlikte ölçekleri eşitlenip çakıştırıldıktan sonra mahalline uygulanmalı, hava fotoğrafları stereoskop aletiyle incelenmeli, taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğünün ve fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı yönünde krokili rapor alınmalı, bu araştırmalar sonucu bilirkişiler tarafından taşınmaz üzerinde tam olarak hangi tarihten itibaren zilyetliğin başladığı belirlenmeli, ziraat bilirkişiden kültür arazisi olup olmadığı yönünden rapor alınmalı, zilyetlik olgusunun maddi olaylara dayalı olmasından hareketle, maddi olayların ancak tanık, bilirkişi ve benzeri anlatımlarla kanıtlanacağı gözetilmeli (H.G.K. 30/03/1994 gün ve 1993/8 - 939 - 1994/176 sayılı kararı), komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları ile kadastro tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; kadastro tespitine kadar davacı kişi yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı ile eklemeli zilyetler yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden senetsiz belgesiz araştırması yapılıp, sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği 40/100 dönüm sınırlamasının aşılıp aşılmadığı saptanmalı, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
    Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 14/03/2018 günü oy birliği ile karar verildi.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi