
Esas No: 2017/3719
Karar No: 2022/2180
Karar Tarihi: 30.03.2022
Danıştay 8. Daire 2017/3719 Esas 2022/2180 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2017/3719 E. , 2022/2180 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/3719
Karar No : 2022/2180
DAVACI : ...
VEKİLİ : Av. ...
DAVALILAR : 1- ...Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. ...
2- ...Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müş. ...
DAVANIN KONUSU :
1- Polis Amirleri Eğitim Merkezi öğrencisi olan davacının, Polis Amirleri Eğitim Merkezi Yönetim Kurulu'nun 13/04/2017 tarihli, 2017/22 sayılı kararı ve Polis Akademisi Başkanlığı'nın 21/04/2017 tarihli Oluru ile Eğitim Merkezinden ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlem ile,
2- Bireysel işlemin dayanağı olan Polis Akademisi Başkanlığı Polis Amirleri Eğitim Merkezi Giriş ve Eğitim-Öğretim Yönetmeliği'nin 9. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin 8 numaralı alt bendinde yer alan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi" ibaresinin iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI :
Davacının “şantaj” suçundan dolayı “1 yıl 15 gün hapis" cezası ile cezalandırıldığı ve bu ceza hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verildiği ve 5 yıl denetim süresine tabi tutulduğu, ilişik kesmeye ilişkin tutanakta dava konusu Yönetmeliğin 9. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (7) numaralı alt bendinin gösterildiği, söz konusu alt bende yer alan şartları taşıdığı, dava konusu bireysel işlem ve dayanağı düzenlemenin masumiyet ilkesine aykırı olduğu, HAGB kararının kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olarak değerlendirilemeyeceği, kanun koyucu tarafından hukuki bir sonuç doğurmayan bu kurumun dava konusu Yönetmelik maddesiyle sonuç doğurur hale getirildiği, HAGB kararlarının ilgili mevzuat gereği ancak soruşturma ve kovuşturma ile ilgili olarak savcı ya da mahkemece istenebileceği, dava konusu işlemin soruşturma ve kovuşturma kapsamında olmadığından hukuka aykırı şekilde söz konusu verinin elde edildiği, ayrıca söz konusu verinin kişisel veri olması nedeniyle kanunilik ilkesine aykırı olarak özel hayata müdahale edildiği ileri sürülmektedir.
DAVALI İDARELERİN SAVUNMALARI:
...BAKANLIĞI'NIN SAVUNMASI :
Dava konusu Yönetmelik hükmünün üst hukuk normlarına uygun olduğu, davacının ilgili Yönetmelikte yer alan şartları taşımadığından ilişiğinin kesildiği, tesis edilen ilişik kesme işleminin hukuka uygun olduğu savunulmaktadır.
...GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NÜN SAVUNMASI:
Davacı hakkında yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucu davacının “şantaj” suçundan dolayı “1 yıl 15 gün hapis" cezası ile cezalandırıldığı ve bu ceza hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verildiği ve 5 yıl denetim süresine tabi tutulduğunun tespit edildiği, Polis Akademisi Başkanlığı Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Giriş ve Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinin 9. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin 8 numaralı alt bendinde “8) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile, adayın kendisinin ve evli ise eşinin; kasten işlenen bir suçtan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm olmamak, affa uğramış veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık veya cinsel dokunulmazlığa karşı suçlardan dolayı mahkûm olmamak veya bu suçlardan dolayı devam etmekte olan bir soruşturma veya kovuşturma bulunmamak veya kovuşturması uzlaşma ile neticelenmemiş olmak,” hükmünün yer aldığı, ilgili Yönetmelikteki şartları taşımayan davacının ilişiğinin kesilmesinin hukuka uygun olduğu savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Düzenleyici işlem yönünden davanın reddi, ilişik kesme işlemi yönünden işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : ...
DÜŞÜNCESİ : Dava; Ankara Gölbaşı PAEM öğrencisi olan davacının, Eğitim Merkezinden ilişiğinin kesilmesine dair Polis Amirleri Eğitim Merkezi Yönetim Kurulunun ...gün ve ...sayılı kararı ve Polis Akademisi Başkanlığının 21.04.2017 tarihli Oluru ile bu işlemin dayanağı olan Polis Akademisi Başkanlığı Polis Amirleri Eğitim Merkezi Giriş ve Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinin 9'ncu maddesinin 1'nci fıkrasının (b) bendinin 8 numaralı alt bendinde yer alan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi" ibaresinin iptali istemiyle Emniyet Genel Müdürlüğü ile İçişleri Bakanlığına karşı açılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; sınavlarda başarılı olması sonucunda Ankara Gölbaşı PAEM'e geçici olarak kaydı yapılan davacının, idarece yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda "şantaj" suçundan .... Asliye Ceza Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K;...sayılı kararı ile 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılıp, 5271 sayılı CMK'nın 231/5 maddesi uyarınca Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakıldığının tespit edilmesi üzerine Polis Akademisi Başkanlığı Polis Amirleri Eğitim Merkezi Giriş ve Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinin dava konusu edilen hükmü uyarınca Eğitim Merkeziyle ilişiğinin kesildiği, diğer yandan, bahse konu mahkeme kararının 06.03.2014 tarihinde kesinleşmesinden sonra, .... Asliye Ceza Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K;...sayılı kararı ile "hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının" kaldırılarak "kamu davasının düşürüldüğü" ve bu kararın da istinafa gidilmeden 16.04.2019 tarihinde kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı incelendiğinde;
4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanununun 30. Maddesinin (c) bendinde, Akademiye alınacak öğrencilerde aranacak şartlar, istenecek belgeler, kayıt, sınav ve kabul işlemlerine ait esas ve usulleri Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği hükmü getirilmiştir.
Yukarıda anılan hüküm uyarınca 16.07.2015 tarih ve 29418 sayılı Resmî Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren Polis Akademisi Başkanlığı Polis Amirleri Eğitim Merkezi Giriş ve Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinin "adaylarda aranılan şartlar" başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin 8 numaralı alt bendinde; "26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile, adayın kendisinin ve evli ise eşinin; kasten işlenen bir suçtan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm olmamak" PAEM’e başvuru yapacak adaylarda anılacak şartlar arasında sayılmış; 23. Maddesinde güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması olumsuz olan adayların dosyalarının Müdürlük onayı ile işlemden kaldırılacağı; 41. Maddesinin 2. Fıkrası ç) bendinde, PAEM’e giriş ile ilgili nitelikleri taşımadıkları veya kaybettikleri öğrenimleri sırasında anlaşılanların, yönetim kurulu kararı, Müdürün teklifi ve Başkanın onayı ile PAEM’den ilişiklerinin kesileceği düzenlenmiştir.
Genel bir emniyet görevlisi olarak polislere, toplumun her anlamda huzur ve güvenliğini sağlamak, korumak ve devam ettirmek konusunda yetki, görev ve sorumluluklar tanınmıştır. Yürüttükleri hizmetin niteliği ve sahip oldukları yetki ve sorumluluklar, polislerin güvenilir ve disiplinli kişiler olmasını gerektirmektedir. Bu doğrultuda bu mesleğe alınacak ve devam edeceklerde bazı özel niteliklerin aranması amacına yönelik düzenlemeler yapılmasının kamu yararı ve hizmet gereği olduğu tartışmasızdır.
Dava konusu edilen ibarelerin, yargılaması ile bağlantısı olması nedeniyle uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için özelde ceza yargılaması, genelde hukukun temel ilkeleri açısından bazı kavramların irdelenerek açıklanması gerekmektedir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun "Hükmün Açıklanması ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması" başlıklı 231. Maddesinin 5. Fıkrasında; “Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder.” hükmü; anılan maddenin 8. Fıkrasında “.(Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. (Ek cümle: 18/6/2014-6545/72 md.) Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak... yerine getirmesine karar verilebilir." hükmü; 10. Fıkrasında; “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.” hükmü; 13. Fıkrasında “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından, istenmesi halinde bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.” hükmü yer almaktadır.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının koşulları Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinde;
1- Sanığın Sübut Bulan Fiili karşılığında Takdir Edilen Ceza Miktarının İki Yılı Geçmemesi veya Adli Para Cezasına Hükmedilmesi
2- Sanığın Daha Önceden Kasıtlı Bir Suçtan Mahkûm Olmamış Olması
3- Suç Nedeniyle Mağdurun veya Kamunun Uğradığı Zararın Aynen İade, Suçtan önceki Hale Getirme veya tazmin Suretiyle Tamamen Giderilmesi
4-Mahkeme Tarafından Sanığın Yeniden Suç İşlemeyeceği Yönünde Bir Kanaate Ulaşılması
5-İşlenen Suçun Anayasa’nın 174. maddesinde Sayılan İnkılâp Kanunlarının Korunmasına İlişkin Kanunlarda Yer Alan Suçlardan Olmaması
6. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Karar Verilmesini Sanığın Kabul Etmesi, olarak belirlenmiştir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.(CMK 231/5) Yani denetim süresi olan beş yıl boyunca kasten bir suç işlenmemesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranılması durumunda, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verilecektir. Böylece suçlu hiç yargılanmamış gibi olacak ve suçu sabıka kaydında görülmeyecektir. Sanığı mümkün oldukça damgalamamak ve özelikle çocuk suçlular bakımından onları topluma sağlıklı ve normal bireyler olarak tekrar kazandırmak kurumun en temel amacıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması belli koşullara tabi olduğu gibi, hükmün açıklanması geri bırakıldığında da belli sonuçlar doğurmaktadır. Yine aynı kanun maddesine göre; bu sonuçlar şu şekilde sıralanabilir:
1. Dava Zamanaşımının Durması
2. Denetim Süresinin Kasıtlı Bir Suç işlemeden Geçirilmesi Zorunluluğu
3. Denetimli Serbestlik Tedbirleri Uygulanmasına Karar Verilmesi Gerekliliği
4. Tecil ve Seçenek Yaptırımın imkânsızlığı
5. Hükmün Açıklanması
Beş yıllık denetim süresi içinde suçlunun kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme beş yıllık sürenin sonunu beklemeksizin hemen hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen denetimli serbestlik yükümlülüklerini veya kamunun veya mağdurun uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünü yerine getiremeyen suçlunun durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.
Dolayısıyla beş yıllık süre içinde koşulları sağlamayan kişiye verilen ceza açıklanır ve bu halde de; kişi hakkında gerekli işlemlerin her zaman tesis edilmesinin mümkün olduğu da şüphesizdir.
Kaldı ki; davacının yargılandığı suç nedeniyle hakkında verilen 1 yıl 15 günlük hapis cezasının 5 yıllık deneme süresinin sonunda yine mahkeme kararı ile ortadan kaldırılarak kamu davasının düşürülmüştür.
Bu halde; davacının yargılandığı suçun niteliği gereği, 1 yıl 15 gün verilen hapis cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi (5 yıllık sürede aksi bir karar verilmediği sürece) durumunda; artık PAEM öğrenciliğine engel olacak nitelikte bir suçun varlığından söz edilemeyeceğinden; bahse konu düzenlemedeki dava konusu ibarede ve bu ibareye dayanılarak tesis edilen ilişik kesme işleminde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; Polis Akademisi Başkanlığı Polis Amirleri Eğitim Merkezi Giriş ve Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinin 9'ncu maddesinin 1'nci fıkrasının (b) bendinin 8 numaralı alt bendinde yer alan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi" ibaresi ile bireysel işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince duruşma için taraflara önceden bildirilen 30/03/2022 tarihinde, davacı vekili Av. ...'ın ve davalı İçişleri Bakanlığı vekili Hukuk Müşaviri Bülent Doğan, davalı Emniyet Genel Müdürlüğü vekili Av. ...'nün geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ SÜREÇ :
Dava konusu Yönetmelik, 25/4/2001 tarihli ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanununun 30. maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Polis Amirleri Eğitim Merkezine geçici kaydı yapılan davacının, hakkında yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması neticesinde, davacı hakkında .... Asliye Ceza Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararı ile "şantaj" suçundan "1 yıl 15 gün hapis" cezası ile cezalandırıldığı ve bu cezanın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiğinin tespit edilmesi üzerine, Polis Amirleri Eğitim Merkezi Yönetim Kurulu'nun ...tarihli, ...sayılı kararı ve Polis Akademisi Başkanlığı'nın 21/04/2017 tarihli Oluru ile Eğitim Merkezinden ilişiğinin kesilerek dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında; herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, bu hakkın, kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı, kişisel verilerin, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği, kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği hükmüne yer verilmiştir.
25/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun “Amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesinde; “Bu Kanun, kesinleşmiş ceza ve güvenlik tedbirlerine mahkûmiyete ilişkin bilgilerin otomatik işleme tâbi bir sistem kullanılarak toplanmasına, sınıflandırılmasına, değerlendirilmesine, muhafaza edilmesine ve gerektiğinde en seri ve sağlıklı biçimde ilgililere bildirilmesine dair usul ve esasları belirler.”, ”Diğer bilgilerin kaydı” başlıklı 6. maddesinde; “ (1) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak mahkeme, hâkim veya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenmesi halinde verilmek üzere kaydedilir. (2) (Ek:2/7/2012-6352/103 md.) Karşılıksız yararlanma suçunda etkin pişmanlıktan yararlanması dolayısıyla şüpheli, sanık veya hükümlü hakkında verilen kararlar adlî sicilde bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Onbeş yıl süreyle muhafaza edilen bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından istenmesi halinde verilebilir.” hükümleri yer almaktadır.
26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 1. maddesinde; “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması; kamu kurum ve kuruluşlarında, yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile askeri, emniyet ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel hakkında yapılır.
Devletin güvenliğini, ulusun varlığını ve bütünlüğünü iç ve dış menfaatlerinin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgeler ile gizlilik dereceli kamu personeli ile meslek gruplarının tespiti, birim ve kısımların tanımlarının yapılması, güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının usul ve esasları ile bunu yapacak merciler ve üst kademe yöneticilerinin kimler olduğu Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulacak yönetmelik ile düzenlenir.” hükmü yer almakta iken 18/10/2018 tarihli ve 7148 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 29. maddesiyle söz konusu maddeye ikinci fıkra olarak “Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden bilgi ve belge almaya, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesinin beşinci ve 231 inci maddesinin onüçüncü fıkraları kapsamında tutulan kayıtlara ulaşmaya, Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturma sonuçlarını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile kesinleşmiş mahkeme kararlarını almaya yetkilidir.” hükmü eklenmiş ve söz konusu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru neticesinde Anayasa Mahkemesinin 19/2/2020 tarih ve E:2018/163, K:2020/13 sayılı kararı ile ilgili hüküm iptal edilmiştir.
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun “Kamu davasını açmada takdir yetkisi” başlıklı 171. maddesinin 5. fıkrasında; “(5) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.”, “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231. maddesinde; “(13) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.” hükmü yer almaktadır.
07/04/2021 tarih ve 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu'nun "Amaç ve kapsam" başlıklı 1. maddesinde; "Bu Kanun, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkeleri, kimler hakkında yapılacağını, araştırma konusu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğunu, bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağını, hangi mercilerin soruşturma ve araştırma yapacağını, Değerlendirme Komisyonunun oluşumu ve çalışma usul, esaslarını, veri güvenliği ile verilerin saklanma ve silinme sürelerini düzenlemektedir.", "Hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacaklar" başlıklı 3. maddesinde; "(1) Arşiv araştırması, statüsü veya çalıştırma şekline bağlı olmaksızın ilk defa veya yeniden memuriyete yahut kamu görevine atanacaklar hakkında yapılır. (2) Kurum ve kuruluşlarda, yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları hâlinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, jandarma, emniyet, sahil güvenlik ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ile ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışacak öğretmenler, üst kademe kamu yöneticileri, özel kanunları uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına tabi tutulan kişiler ile milli güvenlik açısından stratejik önemi haiz birim, proje, tesis, hizmetlerde statüsü veya çalıştırma şekline bağlı olmaksızın istihdam edilenler hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması birlikte yapılır.", "Arşiv araştırması" başlıklı 4. maddesinde; "(1) Arşiv araştırması; a) Kişinin adli sicil kaydının, b) Kişinin kolluk kuvvetleri tarafından hâlen aranıp aranmadığının, c) Kişi hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığının, ç) Kişi hakkında kesinleşmiş mahkeme kararları ve 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesinin beşinci ve 231 inci maddesinin onüçüncü fıkraları kapsamında alınan kararlar ile kişi hakkında devam eden veya sonuçlanmış olan soruşturma ya da kovuşturmalar kapsamındaki olguların, d) Hakkında kamu görevinden çıkarılma ya da kesinleşmiş memurluktan çıkarma cezası olup olmadığının, mevcut kayıtlardan tespit edilmesidir.", "Güvenlik soruşturması" başlıklı 5. maddesinde; "(1) Güvenlik soruşturması, arşiv araştırmasındaki hususlara ilave olarak kişinin; a) Görevin gerektirdiği niteliklerle ilgili kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerindeki olgusal verilerinin, b) Yabancı devlet kurumları ve yabancılarla ilişiğinin, c) Terör örgütleri veya suç işlemek amacıyla kurulan örgütlerle eylem birliği, irtibat ve iltisak içinde olup olmadığının, mevcut kayıtlardan ve kişinin görevine yansıyacak hususların denetime elverişli olacak yöntemlerle yerinden araştırılmak suretiyle tespit edilmesidir.", "Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yapacak birimler" başlıklı 6. maddesinin 1. ve 2. fıkrasında "(1) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahalli mülki idare amirlikleri tarafından yapılır. (2) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler, kendilerine iletilen taleple sınırlı olarak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden gerekli bilgi ve belgeler ile bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi kapsamındaki karar ve kayıtları almaya yetkilidir." hükümlerine yer verilmiş, ayrıca söz konusu Kanun'un 7. maddesinde, yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda elde edilen verilerin değerlendirilmesi amacıyla Değerlendirme Komisyonu kurulmasına ve bu komisyonun çalışma esaslarına ilişkin kurallara, "Kişisel Verilerin Korunması" başlıklı Üçüncü Bölümünde, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında erişilen bilgilerin ne şekilde işleneceği, korunacağı, güvenlik önlemlerinin alınacağı, ne kadarlık bir zaman dilimi sonrasında silinip, yok edileceği gibi düzenlemelere yer verilmiştir.
16/07/2015 tarihli ve 29418 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Polis Akademisi Başkanlığı Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Giriş ve Eğitim-öğretim Yönetmeliğinin "Adaylarda aranılan şartlar" başlıklı 9. maddesinde "(1) PAEM’e başvuru yapacak adaylardan; ...b) Emniyet mensubu olmayan adaylarda aşağıdaki şartlar aranır:...8) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile, adayın kendisinin ve evli ise eşinin; kasten işlenen bir suçtan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm olmamak, affa uğramış veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık veya cinsel dokunulmazlığa karşı suçlardan dolayı mahkûm olmamak veya bu suçlardan dolayı devam etmekte olan bir soruşturma veya kovuşturma bulunmamak veya kovuşturması uzlaşma ile neticelenmemiş olmak,..." hükmüne yer verilmiştir.
Polis Akademisi Başkanlığı Polis Amirleri Eğitim Merkezi Giriş ve Eğitim-Öğretim Yönetmeliği'nin 9. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin 8 numaralı alt bendinde yer alan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi" ibaresi yönünden yapılan inceleme:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi çerçevesinde sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, esas itibariyle bünyesinde iki karar barındırmakta olup, ilk karar teknik anlamda hüküm sayılan, ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle hukuken varlık kazanamayan bu nedenle hüküm ifade etmeyen, koşullara uyulması halinde düşme hükmüne dönüşecek, koşullara uyulmaması halinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmü, ikinci karar ise, bu ön hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıdır.
Öte yandan söz konusu karar hukuken varlık kazanamadığından hüküm ifade etmese de bu karar beraat anlamına gelmemekte, belirtilen süre içerisinde sanık denenmektedir. Denetim süresi sonunda beklenilen gibi davranması halinde, beraat kararının hüküm ve sonuçları doğacaktır.
Diğer taraftan polisin; toplumun asayişini, kişilerin, tasarruf emniyetini ve konut dokunulmazlığını korumak, halkın ırz, can ve malını muhafaza ve halkın istirahatini sağlamakla görevli ve genel bir emniyet görevlisi olması nedeniyle bu mesleğe girecek ve sürdürecek olanların da hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde güvenilir, onurlu, iyi ahlaklı ve disiplinli kişiler arasından seçilmeleri gerekmektedir.
Bu durumda, polislik mesleğinin yukarıda aktarılan özelliği gereği, bu mesleğe alınacaklarda diğer memurlardan farklı olarak bazı özel niteliklerin aranması gerektiği açıktır. Her ne kadar hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kesinleşmiş bir hüküm ifade etmese de polislik mesleğinin özellikleri dikkate alındığında dava konusu yönetmelikte yer alan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi" ibaresinin azami titizlik gösterilerek hazırlandığı anlaşılmakta olup, söz konusu ibarede kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davacının ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlem yönünden yapılan inceleme;
Uyuşmazlık konusu olayda; davacıya ilişkin .... Asliye Ceza Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararı ile verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar kayıtlarının Samsun Valiliği tarafından Polis Amirleri Eğitim Merkezi Müdürlüğüne bildirildiği ve bu kayıtlar dikkate alınmak suretiyle davacının ilgili Yönetmelikte yer alan şartları taşımadığından bahisle Eğitim Merkezi Müdürlüğünden ilişiğinin kesildiği anlaşılmaktadır.
Dava dosyasını çözebilmek için öncelikle aydınlığa kavuşturulması gereken konu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler tarafından görülüp görülemeyeceği hususudur.
4045 sayılı Kanun'un ilk halinde HAGB kararını güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların görebileceğine ilişkin herhangi bir hüküm yer almamakta iken, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda ise söz konusu kararların ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak mahkeme, hâkim veya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenmesi halinde verilmek üzere kaydedileceği belirtilmektedir. Bu durumda 4045 sayılı Kanun'un ilk halinde güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların HAGB kararlarını görmeye yetkili olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Diğer taraftan 4045 sayılı Kanun'un 1. maddesine 7148 sayılı Kanun'un 29. maddesiyle eklenen fıkra ile güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimlere HAGB kararlarını görebilme yetkisinin verildiği görülmektedir. Bu durumda 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu'nda HAGB kararlarının kimler tarafından ve ne zaman görüleceği düzenlediğinden 5352 sayılı Kanun'daki hüküm ile 4045 sayılı Kanun'a eklenen hüküm arasında bir çelişki/çatışma ortaya çıkmaktadır.
Bilindiği üzere hukuk kuralları arasında ortaya çıkan çatışmalarda çözüme ulaşabilmek için üç ilkeden yararlanılır. Bunlar; “üst kanun alttaki düzenlemeyi, sonraki kanun öncekini ve özel kanun genel kanunu ilga eder” ilkeleridir.
Uyuşmazlık konusu olayda iki kanun arasındaki çelişki çözülmeye çalışıldığından sonraki kanun öncekini ve özel kanun genel kanunu ilga eder ilkelerinden yararlanmak gerekmektedir. 5352 sayılı Kanun'un 6. maddesinde HAGB kararlarının ne şekilde kaydedileceği ve kimlerin görebileceği düzenlenmiş iken 4045 sayılı Kanun'a eklenen madde ile güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimlerin, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bu bilgileri görebileceğine yönelik 5352 sayılı Kanun'un 6. maddesine oranla daha özel bir düzenleme getirildiğinden ve ayrıca sonraki tarihli bir düzenleme olduğundan 4045 sayılı Kanun'a eklenen maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimlerin HAGB kararlarını görme yetkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan 4045 sayılı Kanun'a eklenen madde Anayasa Mahkemesi tarafından 19/2/2020 tarihinde iptal edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 153. maddesinde iptal kararlarının geriye yürümeyeceği düzenlenmiş olduğundan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimlerin HAGB kararlarını görme yetkisi Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçerli olacaktır.
Kanun koyucu tarafından kabul edilen 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu'nun 4. maddesinde 4045 sayılı Kanun'la verilen yetkinin iptal kararında belirtilen hususlar gözetilerek yeniden düzenlendiği görülmekte olup, yukarıda belirtilen iptal kararının verildiği tarih ile 7315 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihler arasında da HAGB kararının güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler tarafından görülemeyeceği açıktır.
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 03/06/2021 tarih ve E:2020/24, K:2021/39 sayılı kararında " İtiraz konusu kuralların da yer aldığı 4045 sayılı Kanun 7/4/2021 tarihli ve 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu’nun 13. maddesinin (8) numaralı fıkrasıyla yürürlükten kaldırılmıştır. Başvuran Mahkemede bakılmakta olan davalara konu işlemler itiraz konusu kuralların yürürlükte olduğu dönemde bu kurallar uyarınca tesis edilmiştir. 7315 sayılı Kanun, kuralların dayanak teşkil ettiği işlemlerin hukuki etkilerine dair geçmişe yönelik herhangi bir özel hüküm içermemektedir. Hukuka uygunluk karinesinden yararlanan ve iptal edilmediği ya da yürürlükten kaldırılmadığı sürece hukuk aleminde varlığını ve etkilerini devam ettiren idari işlemlerin hukuki denetimi, tesis edildiği dönemde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilmektedir..." yer alan gerekçesiyle 7315 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmeden önce tesis edilen işlemlere uygulanamayacağını belirtmektedir.
Özet olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler tarafından 18/10/2018 tarihli ve 7148 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 26/10/2018 tarihinden öncesinde ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının tarihi olan 19/2/2020 tarihi ile 7315 sayılı Kanun'un yürürlük tarihi olan 17/04/2021 tarihi arasında tesis edilen işlemlerde görülemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
Davacının Polis Amirleri Eğitim Merkezine öğrenci adayı olarak geçici kaydının yapıldığı, hakkında yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması neticesinde,davacı hakkında .... Asliye Ceza Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararı ile "şantaj" suçundan "1 yıl 15 gün hapis" cezası ile cezalandırıldığı ve bu cezanın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiğinin tespit edilmesi üzerine, Polis Amirleri Eğitim Merkezi Yönetim Kurulu'nun ...tarihli, ...sayılı kararı ve Polis Akademisi Başkanlığı'nın 21/04/2017 tarihli Oluru ile Eğitim Merkezinden ilişiğinin kesilerek dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verildiği anılan işlemin davacıya tebliği üzerine de bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık konusu olayda ilişik kesme işleminin 21/04/2017 tarihinde gerçekleştirildiği görülmekte olup, işleme dayanak olarak elde edilen HAGB bilgisinin yukarıda belirtilen güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler tarafından HAGB kararlarını görme yetkisinin olmadığı zamanda elde edildiği görülmektedir.
Bu durumda davacı hakkında yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması neticesinde davacının "şantaj" suçundan dolayı almış olduğu HAGB kararına hukuka aykırı bir şekilde ulaşıldığı anlaşıldığından bu şekilde elde edilen bilgi çerçevesinde tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Öte yandan dava konusu uyuşmazlık temyiz aşamasında iken, 7315 sayılı Kanun'un Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe konulduğu, Kanun'un 13. maddesinin 8. fıkrası ile 4045 sayılı Kanun'un yürürlükten kaldırıldığı ve 14. maddesiyle, 4045 sayılı Kanun'a yapılan atıfların bu Kanun'a yapılmış sayılacağı düzenlemesine yer verilmiş olduğu hususları gözetildiğinde; davalı idarece, 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu'nda öngörülen temel ilkelere, usul ve esaslara uygun olarak, davacı hakkında yeniden bir güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılabileceği de açıktır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Polis Akademisi Başkanlığı Polis Amirleri Eğitim Merkezi Giriş ve Eğitim-Öğretim Yönetmeliği'nin 9. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin 8 numaralı alt bendinde yer alan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi" ibaresi yönünden DAVANIN REDDİNE oybirliği ile
2. Davacının ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlem yönünden dava konusu işlemin İPTALİNE oyçokluğu ile,
3. Dava kısmen ret, kısmen iptal şeklinde sonuçlandığından aşağıda dökümü yapılan yargılama giderlerinin yarısı olan ...TL'nin davacı üzerine bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için öngörülen ...TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine; yargılama giderlerinin diğer yarısı olan ...TL'nin ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için öngörülen ...TL vekalet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere,
30/03/2022 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
(X) Dava, Polis Amirleri Eğitim Merkezi öğrencisi olan davacının, Polis Amirleri Eğitim Merkezi Yönetim Kurulu'nun ...tarihli, ...sayılı kararı ve Polis Akademisi Başkanlığı'nın 21/04/2017 tarihli Oluru ile Eğitim Merkezinden ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağı olan Polis Akademisi Başkanlığı Polis Amirleri Eğitim Merkezi Giriş ve Eğitim-Öğretim Yönetmeliği'nin 9. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin 8 numaralı alt bendinde yer alan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi" ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.
Kamu görevlilerinin sadakat, tarafsızlık ve devlete bağlılık yükümlülüğü çerçevesinde devleti temsil eden ve millî güvenlik bakımından hassasiyet içeren bazı kamu görevlerine atanacak kişiler bakımından daha sıkı nitelikler aranması ve birtakım sınırlamaların getirilmesi doğaldır. Bu şekilde aranan nitelikler ve kanunlarda öngörülen kısıtlamalar, kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacına yöneliktir. Silahlı kuvvetler, emniyet gibi millî güvenlik açısından önem arz eden kurumlara personel alımında ilgili kamu hizmeti niteliği gereği bazı özel koşulların aranması gerektiği açıktır.
Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, devletlerin milli güvenliğin korunması amacını gerçekleştirmede sahip oldukları takdir yetkisinin geniş olduğunu kabul etmektedir. AİHM, Sözleşme'ye taraf devletin milli güvenliği korumak için yetkili ulusal makamlarına ilk olarak kişiler hakkında bilgi toplama ve halka açık olmayan siciller tutma, ikinci olarak milli güvenlik bakımından önemli kadrolarda çalışmak isteyen adayların bu işe uygunluğunu takdir ederken bu bilgiyi kullanma yetkisi veren kurallara sahip olmaları gerektiğinde kuşku bulunmadığını belirtmektedir. (Leander/İsveç, B.No: 9248/81, 26/3/1987, § 59).
Belirli kamu kurum ve kuruluşlarda görev yapacak personel alımlarında uygulanacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının usul ve esasları dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan 4045 sayılı Kanun uyarınca yapılmaktadır.
18/10/2018 tarihli ve 7148 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 29. maddesiyle 4045 sayılı Kanun'un 1. maddesine ikinci fıkrası olarak “Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden bilgi ve belge almaya, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesinin beşinci ve 231 inci maddesinin onüçüncü fıkraları kapsamında tutulan kayıtlara ulaşmaya, Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturma sonuçlarını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile kesinleşmiş mahkeme kararlarını almaya yetkilidir.” hükmü eklenmiştir.
Söz konusu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru neticesinde Anayasa Mahkemesinin 19/2/2020 tarih ve E:2018/163, K:2020/13 sayılı kararında yer alan "11. Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarında belirtildiği üzere “...adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil; telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler…” kişisel veri olarak kabul edilmektedir (AYM, E.2013/122, K.2014/74, 9/4/2014; E.2014/149, K.2014/151, 2/10/2014; E.2014/74, K.2014/201, 25/12/2014; E.2014/180, K.2015/30, 19/3/2015; E.2015/32, K.2015/102, 12/11/2015). 12. Bu bağlamda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla elde edilen veriler kişisel veri niteliğindedir. Dava konusu kural, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler tarafından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında kişilerin kişisel veri niteliğindeki özel hayatı, iş ve sosyal yaşamıyla ilgili bilgilerinin alınmasına, hakkındaki suç işlediğine dair iddiaların değerlendirildiği Cumhuriyet savcılığı, hâkim veya mahkeme kararlarının tutulduğu kayıtlara ulaşılmasına ve bu kayıtların kullanılmasına imkân tanıması nedeniyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sınırlama getirmektedir. 13. Anayasa’nın 20. maddesi uyarınca kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Anayasa’nın 13. maddesinde de “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” hükmüne yer verilerek temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği ifade edilmiştir. Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri uyarınca kişisel verilerin korunmasını isteme hakkını sınırlamaya yönelik kanuni bir düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kuralların keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerekir. 14. Esasen temel hakları sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olması, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir. Hukuk devletinde, kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Kanunda bulunması gereken bu nitelikler hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunludur. Zira bu ilke hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM, E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017, §§ 153, 154). Dolayısıyla Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanunilik, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanmalıdır. 15. Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrasında memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülükleri düzenlenmiştir. Belirtilen husus gözetilerek kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesi kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Ancak bu alanda düzenleme öngören kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve muhtemel kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerekir. 16. Kuralda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu kapsamda kişisel veri niteliğindeki bilgilere ulaşması öngörülmüşken Kanun’da bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir kanuni güvenceler belirlenmeksizin, kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu soruşturma ve araştırma kapsamında kişisel veri niteliğindeki bilgileri almakla yetkili oldukları belirtilmiştir. 17. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmamaktadır." gerekçesiyle ilgili hükmün iptaline karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi söz konusu iptal kararından öncede 7/02/2019 tarih ve 2014/7256 başvuru numaralı "Fatih Saraman" ve 29/05/2019 tarih ve 2014/15365 başvuru numaralı "Turgut Duman" kararları ve benzer nitelikli diğer kararları ile 657 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (A) bendinin (8) numaralı alt bendinin iptali istemiyle açılan davada 4045 sayılı Kanunun kanunilik şartını sağlamadığı sonucuna ulaşmıştır.
Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararları ve yukarıda belirtilen iptal kararı gerekçeleri de dikkate alınarak 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu kabul edilmiş ve bu Kanun 17/04/2021 tarih ve 31457 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu Kanunun genel gerekçesinde "Bu Kanunun hazırlanmasındaki temel gerekçe, oluşan hukuk boşluğunun Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarında gösterdiği gerekçeler de dikkate alınarak adil ve tarafsız bir güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sisteminin kurularak giderilmesidir. Kanun hazırlanırken Anayasa Mahkemesi iptal kararları, mevcut uygulama tecrübeleri, diğer ülke mevzuatları yargı kararları incelenip dikkate alınmış ve düzenlemenin değişiklik taslağı yerine yasa yapım tekniğine daha uygun olacağı düşünülerek müstakil bir kanun olarak yapılması tercih edilmiştir." ifadesine yer verilmiş ve Kanunda Anayasa Mahkemesinin vurgulamış olduğu kişisel verilerin korunmasına ilişkin temel ilkeler, kişisel veri güvenliği ve gizliliği, kişisel verilerin silinmesi ve yok edilmesi ile bunlara aykırı davrananlara ilişkin cezai hükümler düzenlenmiştir.
Uyuşmazlık konusu olayın çözüme kavuşturulması için Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce tesis edilen işlemlere karşı açılan ve halen görülmekte olan davaların Anayasa Mahkemesi kararlarından ve 7315 sayılı yeni düzenlemeden nasıl etkileneceğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Bilindiği üzere Anayasa'nın 153. maddesinin 5. fıkrasında iptal kararlarının geriye yürümeyeceği, 6. fıkrasında ise yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı düzenlenmiş olup, sadece hüküm fıkrasının değil gerekçesinin de hüküm fıkrasıyla bir bütün oluşturmasından dolayı bağlayıcı olduğu sonucuna ulaşılabilir. Nitekim, Anayasa Mahkemesi de yerleşik içtihat haline gelen birçok kararında gerekçelerinin bağlayıcı olduğunu belirtmiştir (AYM 24/05/1988 tarih ve E:1988/11, K:1988/11 sayılı ve 27/10/2011 tarih ve E:2011/60, K:2011/147 sayılı vb. kararları).
Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen karar gerekçelerinde kamu görevine alınmada öngörülen güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönündeki iradenin hukuka aykırı olduğuna ilişkin herhangi bir gerekçenin yer almadığı, kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesinin kanun koyucunun takdirinde olduğunun belirtildiği, ancak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkelerin saptanmadığının vurgulandığı görülmekte olup, kanun koyucu tarafından, Anayasa Mahkemesinin kararlarında yer alan gerekçeler dikkate alınmak suretiyle 4045 sayılı Kanun'da değişiklik yapmak yerine 7315 sayılı Kanun'un hazırlandığı ve yürürlüğe konulduğu görülmektedir.
Bu durumda, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarındaki kanuni düzeyde eksik düzenleme bulunduğu yolundaki gerekçeler dikkate alınmak suretiyle kanun koyucu tarafından 7315 sayılı Kanun'la yeni düzenleme yapılarak bu konudaki eksiklikler giderildiğinden; kişisel verilerin güvenliğinin sağlanması ve özel hayatın gizliliğinin korunması amacına yönelik anılan Kanun ile getirilen çerçeve de dikkate alınarak, uyuşmazlığın esasının tekrar incelenmesi gerekmektedir.
Nitekim Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 05/11/2020 tarih ve Yd itiraz no:2021/303 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Uyuşmazlık konusu olayda, Emniyet Genel Müdürlüğü birimlerince güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapıldığı, bu kapsamda arşiv araştırmasının konuları arasında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına ilişkin bilgi ve belgelere dair kayıtların elde edildiği ve elde edilen bu bilgilerin mesleğe alınma noktasında ayrı bir merci olarak öncelikle Polis Akademisi Başkanlığı Polis Amirleri Eğitim Merkezi Müdürlüğü Yönetim Kurulunda değerlendirildiği, yapılan nesnel ve gerekçeli değerlendirme üzerine davacının eğitimine son verilmesi gerektiği yolunda teklifte bulunulduğu, bunun üzerine Polis Akademisi Başkanlığının 21/04/2017 tarihli işlemi ile davacının ilişiğinin kesildiği, dolayısıyla, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yapan birim ile elde edilen verileri değerlendiren birimin farklı şekilde teşkil edildiği anlaşılmakla, bu uygulamaların, 7315 sayılı Kanun'da öngörülen güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasında izlenecek yol ve yöntemler ile elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkelere ve bu kapsamda anılan Kanun'da yer alan kişisel verilerin güvenliğine ve özel hayatın gizliliğinin korunmasına ilişkin düzenlemeler ile uyumlu olduğu görülmüş olup, ilgili mevzuata uygun olarak tesis edilen bireysel işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bu durumda hukuka uygun olan Yönetmelik hükmüne dayanılarak tesis edilen bireysel işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından davanın bu kısmının da reddedilmesi gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.