20. Hukuk Dairesi 2016/3729 E. , 2018/1848 K.
"İçtihat Metni".....
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Hazinenin müvekkili aleyhine açtığı davada..... Hukuk Mahkemesinin 2012/217 E. 2012/263 K. sayılı ilamı ile müvekkiline ait.... taşınmazın 184,24 m²"lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptaline karar verilmiş bu kararın 09/09/2014 tarihinde kesinleştiğini, dava sırasında yatırılan kamulaştırma bedelinin dava sonunda Karayolları Müdürlüğüne iade edildiğini ve müvekkiline bu kısımla ilgili hiçbir ödeme yapılmadığını ileri sürerek, mülkiyetin kaybedildiği 09/09/2014 tarihi itibariyle, müvekkilinin uğradığı 138.180,00 TL zararın iptal tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte Hazineden alınarak müvekkiline ödenmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu; davanın kısmen kabulü ile toplam 79.834,88 TL"nin 09/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile kısmen iptali nedeniyle 4721 sayılı Tük Medenî Kanununun 1007. maddesine göre açılan tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından ...... mahallesi 136 parselin 1981 yılında yapılan tapulama çalışmalarında dava dışı gerçek kişiler adına tapu kaydı uygulanarak 1200 m2 ve fındık bahçesi niteliğiyle tespit ve tescil edildiği, 103,61 m2"sinin 1998 yılında kamulaştırma nedeniyle yol için terkin edildiği, davacının taşınmazı 1096,39 m2 yüzölçümü ile 30/06/2006 tarihinde satış yoluyla ile edindiği, 04/10/2006 tarihinde Hazine tarafından açılan dava sonucu ise ..... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/09/2014 tarihinde kesinleşen 2012/217 E. - 2012/263 K. sayılı kararıyla taşınmazın 184,24 m2"lik kısmının tapu kaydının kıyı kenar çizgisinde kaldığından iptal edildiği, 19/12/2008 tarihinde ise taşınmazın tapu kaydının tamamı yola terk edilmek üzere kamulaştırıldığından kapatıldığı, iş bu davayı davacının 20/01/2015 tarihinde, taşınmazın kıyı kenar çizgisine kalan 184,24 m2"lik kısmının tapu kaydının iptali ve bu kısım yönünden kamulaştırma bedelinin de alınamaması sebebiyle uğradığı zararın tazmini için açtığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerledirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
.....
4721 sayılı TMK"nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerlerinin tespit edilmesi gerekmektedir.
Zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Somut olaya gelince kıyılar özel mülkiyete konu olamayacak ise de, genel arazi kadastrosu sırasında taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişiler adlarına oluşturulduğu, daha sonra satış yoluyla davacıya geçtiği, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararlarının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur.
Ancak çekişmeli taşınmaz kamulaştırıldığı halde mahkemece taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kaldığı için tapusu iptal edilen kısmı yönünden davacılara kamulaştırma bedeli ödenip ödenmediği yönünde araştırma yapılmadan bilirkişilerce belirlenen tazminatın tamamına hükmedilmiştir. Kıyıya terkin edilen taşınmazın tamamı kamulaştırılmış ve kamulaştırma bedeli ödenmiş ise davacıların zararından söz edilemeyecektir. Kamulaştırma bedeli ödenmemiş ise davacıların zararı, ................ Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/217 E. - 2012/263 K. sayılı kararının kesinleştiği 09/09/2014 tarihinde oluşmuş olup, mahkemece bu tarih itibariyle taşınmazın niteliğinin ve değerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Mahkemece hükme dayanak yapılan bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda; çekişmeli taşınmaz arsa vasfında kabul edilip, 09/09/2014 tarihindeki değeri belirlenmişse de, çekişmeli taşınmazın ve hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda emsal olarak incelenen taşınmazların 09/09/2014 tarihinde ve emsal taşınmazların satış tarihi itibariyle imar planı içinde olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının, imar planı dışında iseler belediye ve mücavir alan sınırları içinde olup olmadıkları, belediye hizmetlerinden faydalanıp faydalanmadıkları, etraflarının meskun olup olmadığı, bulundukları cadde veya sokak itibariyle emlak vergisine esas asgari m² değerleri belediye başkanlığından sorulmadığından, emsal alınan taşınmazların resmi satış akit tabloları tapu müdürlüğünden getirtilmediğinden hükme dayanak yapılan bilirkişi raporu da denetlenememektedir.
Bu durumda davaya konu taşınmazların niteliğinin ve değerinin yönetimine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez.
Hal böyle olunca öncelikle tazminat istemine konu taşınmazın kamulaştırma bedelinin davacıya ödenip ödenmediği yönünde gerekli araştırmalar yapılmalı, kamulaştırma dosyası getirtilerek dosya arasına alınmalı, kamulaştırılmakla birlikte kamulaştırma bedelinin ödenmediğinin tespit edilmesi halinde, Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı çerçevesinde çekişmeli taşınmazın arsa vasfında olup olmadığı araştırılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre 09/09/2014 tarihindeki gerçek değeri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 15/03/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.