Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/2669
Karar No: 2022/6562
Karar Tarihi: 27.04.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/2669 Esas 2022/6562 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2022/2669 E.  ,  2022/6562 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

    Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı Kurum vekili ile davalılar ... ve ... vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince, istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı Kurum vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Sosyal Güvenlik Kurumu sigortalısı olan ...’in 14.09.2012 tarihinde davalı ... İşletmesi 2. Bölge 23. Şube şefliğinde işçi olarak çalışmaktayken tren kazası nedeniyle vefat ettiğini, hazırlanan müfettiş raporlarına göre olayın iş kazası olduğunu, davalı işverenin ve diğer davalı işçilerin kusurlu olduklarının tespit edildiğini, ... Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/167 Esas 2014/105 Karar sayılı dosyasında davalılar ... ve ...’ın asli kusurlu ...’nın ise tali kusurlu oldukları yönünde Adli Tıp Kurumu raporu buunduğunu, alınan rapor hakkında davalı şahıslara hapis cezası verildiğini, davacı ... Kurumunca iş kazası nedeniyle ilk peşin sermaye tutarı olan olarak sigortalı yakını ...’e 15.688,52 TL, ...’e 19.037,01 TL ve ...’e 219.265.62 TL toplamda 253.991,15 TL ölüm aylığı ödemesi yapıldığını, Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişleri tarafından düzenlenen inceleme raporu sonucunda kazanın bir iş kazası olduğunun ve davalıların kurumun uğramış olduğu zararından sorumlu olduklarının tespit edildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakkı saklı tutmak kaydıyla 253.991,15 TL olan ilk peşin sermaye bedelinin gelir bağlama onay ve tahsis onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ..., ... ve ...’ın dava değerinin %50’sinden sorumlu olmak kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davacı vekili birleşen dosyada dava dilekçesinde özetle; sigortalı ...'in 14/09/2012 tarihinde ... İşletmesi 2. Bölge 23. Şube Şefliğinde işçi olarak çalışmakta iken tren kazası nedeniyle vefat ettiğini, kaza sonrası hazırlanan müfettiş raporlarında olayın iş kazası olduğu, işverenin ve diğer işçilerin kusurlu olduklarının tespit edildiğini, müfettiş raporlarında ve ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/212 E. ve 2013/224 E. sayılı dosyalarında bulunan ve Mahkeme tarafından kusura esas alınan bilirkişi raporlarında işveren ... 'nin %50 oranında kusurlu, 3. kişi sıfatındaki işçiler ..., ..., ... ve ... 'un ayrı ayrı %12,5 oranında kusurlu olduklarının tespit edildiğini, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/293 E. sayılı dosyasında ...., ..., ..., ...'ya karşı rücu davası açıldığını ancak davalı ... adına ceza davasından beraat etmesi nedeniyle dava açılmadığını, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/212 E. ve 2013/224 E. sayılı dosyalarında bulunan ve kusura esas alınan kusur raporu gereğince davalı ...'a karşı birleştirme talepli olarak iş bu davayı açma zorunluluğu doğduğunu, 3. kişi niteliğinde olan Kurum müfettişlerince hazırlanan raporlarda, mahkeme tarafından alınan kusur raporlarında kusurlu oldukları sabit olan ..., ... ve ... ve ...'un kusur oranları doğrultusunda, müvekkili kurumca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri olan dava değerinin yarısından sorumlu olduklarını, işveren ... İşletmesi Genel Müdürlüğü'nün de 3. kişi niteliğindeki davalı şahısların işvereni niteliğindeki davalı şahısların işvereni niteliğinde olduğundan ve kusuru bulunduğundan çalıştıran sıfatı ile sorumlu olduğunu belirterek miktar ve kusur yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalının sorumluluğuna karşılık tespit edilen 15.874,45 TL'lik ilk peşin sermaye bedelinin gelir bağlama onay ve tahsis onay tarihlerinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalıdan tahsiline, konusu ve tarafları aynı olan ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/294 E. sayılı dosyasında işbu dosyanın birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    II-CEVAP
    Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın husumet yokluğuyla reddinin gerektiğini, davanın iş kazası olması sebebiyle davalının yalnızca Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları olması gerektiğini, daha sonra davalı kurumun işçilere rücu etmesi gerektiğini, kaza sonrası hazırlanan müfettiş raporlarında ...’nın tali kusurlu olduğunun tespit edildiğini, davalının tren teşkil işçisi olduğunu, olayda kusuru bulunmadığını, tren teşkil işçilerinin istasyonlardaki manevra işlemlerini yaptıklarını, istasyona gelen trenlere sinyal vererek ilgili yola alınmalarını sağladıklarını, hareket kabiliyeti sağlamaya yönelik herhangi bir görev ve yükümlülüğünün bulunmadığını, davalının kendisine verilen talimat doğrultusunda makasın değişmesini sağladığını, davalıya sorumluluğunda olmayan görevlerin yükletilerek kusur izafe edilmeye çalışıldığını, davalının sorumlulukları nedeniyle bir ihmalinin bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline husumet yöneltilmesinin doğru olmadığını ve esas yönünden de davanın haksız olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini talep etmiştir.
    Birleşen dosya davalısı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; husumet ve zamanaşımı itirazında bulunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    "Asıl dava yönünden;
    Davanın kısmen kabulü ile, 190.493,25 TL tazminatın (126.995,50 TL'sinden sorumlu olmak üzere davalılar ..., ..., ... ) gelir bağlama onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
    Birleşen dava yönünden;
    Davanın kabulü ile, taleple bağlı kalınarak 15.874,45 TL tazminatın gelir bağlama onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'tan alınarak davacıya verilmesine," karar verilmiştir.
    Davacı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı ... Genel Müdürlüğünün tazminatın tamamından sorumlu olduğunu ve 253.991,15 TL'nin adı geçen davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğini, diğer davalıların da 126.995,50 TL'den sorumlu olması gerektiğini, kısmen kabul kararı verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
    Davalı ... Genel Müdürlüğü vekili istinaf dilekçesinde özetle; sigortalının ölümüne sebep olan olayın, müvekkilinin görevlilerinin görevleri sırasında yaptıkları hareket sonucunda meydana geldiğini, müvekkilinin hem prim ödemek hem de tazminat ödemek zorunda kalmasının Kurum açısından sebepsiz zenginleşmeye neden olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
    Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin kamu görevlisi olduğunu, bu nedenle husumet yöneltilemeyeceğini, dava konusu alacağın müvekkili yönünden zamanaşımına uğradığını, ön inceleme duruşmasının usulüne uygun olarak yapılmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
    Bölge Adliye Mahkemesince, davacı Kurum vekili, davalı ... İşletmesi Gen. Müd. vekili ve davalı ... vekilinin istinaf istemlerinin 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacı Kurum vekili ve davalı ... İşletmesi Gen. Müd. vekili istinaf dilekçe içeriklerini tekrarla kararın temyizen bozulmasını talep etmişlerdir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Davacı Kurum, 14/09/2012 tarihinde meydana gelen iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir nedeniyle oluşan kurum zararının tahsili istemli eldeki davayı açmış olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanununun 211 ve 21/4. maddeleridir.
    Davanın gelirler yönünden yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanun'un 21. maddesinin 1. fıkrasında, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir davranışı sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği, 4. fıkrasında, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle gerçekleşmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edileceği belirtilmiştir. Anlaşılacağı üzere 21/1. madde işverenin, 21/4. madde üçüncü kişinin rücu alacağından sorumlulukları düzenlenmiş olup bu maddelere göre açılan rücuan tazminat davalarında işveren ile üçüncü kişi arasında müteselsil borçluluk ilişkisi bulunduğundan konuya ilişkin olarak 818 sayılı Borçlar Kanununun irdelenmesi de gerekmektedir.
    Söz konusu Kanun'un 141 – 148. maddelerinde müteselsil borçlara yer verilmiş olup 141. maddede, alacaklıya karşı, her biri borcun tümünden sorumlu olma yükümü altına girdiklerini beyan eden birden çok borçlu arasında teselsül bulunduğu, böyle bir beyanın yokluğunda teselsülün ancak kanunun belirlediği durumlarda olacağı, 142. maddede, alacaklının, müteselsil borçluların tümünden veya birinden borcun tamamen veya kısmen ödenmesini istemekte serbest olduğu, borç tamamen ödeninceye dek borçluların tümünün sorumluluklarının devam edeceği, 145. maddede, yaptığı ödeme veya takas ile borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmiş olan müteselsil borçlulardan birinin, sona eren borç oranında diğer borçluları borçtan kurtarmış olacağı, 146. maddede, borcun niteliğinden aksi anlaşılmadıkça, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ödemeden birbirine eşit birer payı üzerine almak zorunda olduğu ve payından çok ödeme yapanın, fazla tutar yönünden diğer borçlulara rücu hakkının bulunduğu, 147. maddede, rücu hakkından yararlanan müteselsil borçlulardan her birinin, ödediği tutar oranında alacaklının haklarına halef olacağı bildirilmiştir. Diğer taraftan Kanunun haksız eylem yönünden müteselsil sorumluluğa ilişkin 50. maddesinde, birden çok kimseler birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri takdirde, önayak olan (kışkırtan) ile asıl gerçekleştiren ve yardımcı olanların, ayırım gözetilmeksizin müteselsilen sorumlu olacakları, hakimin, bunların birbiri aleyhinde rücu hakları olup olmadığını takdir ve gerektiğinde bu rücunun kapsamının derecesini saptayacağı belirtilmiş, çeşitli nedenlerin birleşmesi bakımından müteselsil sorumluluğa dair 51. maddesinde, birden çok kimseler çeşitli nedenlere (haksız eylem, sözleşme, kanun) dayanarak sorumlu oldukları takdirde haklarında, birlikte bir zarara sebebiyet veren kimselere ilişkin hükümlere göre işlem yapılacağı, kural olarak haksız bir eylemi ile zarara sebebiyet vermiş olan kimsenin en önce, tarafından hata gerçekleşmemiş ve üzerine borç alınmamış olmasına karşın yasal olarak sorumlu olan kimsenin de en sonra, zarar ile yükümlü tutulacağı açıklanmıştır.
    Müteselsil borç, birden çok borçlunun alacaklıya karşı borcun tümünden sorumlu olduğu, alacaklının tamamen veya kısmen edayı her bir borçludan isteyebildiği, eda tamamen yerine getirilinceye dek borçluların sorumluluklarının süregeldiği, her borçlunun iç ilişkideki payına bakılmaksızın borcun tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, borçlulardan birinin borcu ödemesi durumunda diğerlerinin de alacaklıya karşı borçtan kurtulduğu, borcun, her bir borçlu yönünden tali değil asli nitelik taşıdığı, alacaklı karşısında birden çok borç ve borçlunun bulunduğu borç ilişkisidir. Bu ilişkide ifa, asıl alacağı ortadan kaldırmayıp alacak hakkı, ödeme yapmak suretiyle rücu hakkını kazanan borçluya geçtiğinden, anılan borçlu, alacaklının halefi olarak diğerlerine rücu edebilmektedir. Bununla birlikte, rücua konu olan borcun müteselsil niteliği bulunmadığından, sorumluluktan kurtulmak için her borçlunun borcun tümü yerine, kendine düşen payını ödemesi yeterli olmaktadır ki burada kanundan doğan halefiyet söz konusudur. Kuşkusuz, ödeme yapan borçlu ile alacaklının öncesinde, halefiyeti ortadan kaldırıcı sözleşme yapmak yetkileri de bulunmaktadır. Öğreti ve yargı kararlarında, borçların aynı sebepten doğması durumuna “tam teselsül” denilmekte ve değinilen 50. maddenin bunu karşıladığı ifade edilmekte, borçların farklı nedenlerden (kanun, sözleşme, haksız eylem) doğması halinde ise “eksik teselsül”ün varlığından söz edilerek 51. maddenin de bunu tanımladığı kabul edilmektedir. 50. maddede, aynı zarardan dolayı birden çok kişinin birlikte müteselsilen sorumlu tutulmaları, birden çok kişinin ortak kusurlarıyla zarara birlikte sebebiyet vermiş olmaları koşuluna bağlanmıştır. 51. maddede ise, müteselsil sorumluluk, ortak kusur yerine farklı hukuksal nedenlere bağlanmıştır ve bunlar kanun, sözleşme veya haksız eylemdir. Birden çok kişi, kanun, sözleşme veya haksız eylem nedeniyle aynı zarar için, zarara uğrayana karşı sorumlu iseler, bunlar arasında, bir zarara ortaklaşa sebep olanlar hakkındaki dönmeye (rücu) ilişkin kurallar uygulanmakta, kural olarak ilk önce, haksız eylemiyle zarara yol açan sorumlu tutulmakta, en son olarak da kusuru olmaksızın ve sözleşme gereği sorumluluğu olmadığı halde kanun hükmü gereğince sorumlu tutulan kişiye başvurulmaktadır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 gün ve 2013/9-1559 Esas - 2013/1461 Karar, 15.05.2015 gün ve 2013/17-2267 Esas - 2015/1352 Karar, 19.06.2015 gün ve 2013/10-2281 Esas - 2015/1727 Karar, 24.06.2015 gün ve 2014/13-19 Esas - 2015/1743 Karar sayılı ilamlarında aynı görüşlere yer verilmiştir.
    Önemle vurgulanmalıdır ki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda eksik ve tam teselsül ayırımına son verilmiş, 61. maddede, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanacağı, 62. maddede, tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğunun göz önünde tutulacağı, tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olacağı bildirilmiştir.
    İşveren veya üçüncü kişiye karşı açılan davalarda 5510 sayılı Kanunun 21. maddesine göre rücu alacağından sorumluluk belirlenirken kural olarak, işveren yönünden 1. fıkraya göre gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutar esas alınmalı, üçüncü kişi bakımından 4. fıkra gereğince gerçek zarar gözetilmeksizin gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı benimsenmeli ve bunlara kusur oranları uygulanmalı ise de işveren ve üçüncü kişinin birlikte taraf olarak yer aldığı, başka anlatımla aynı anda 1. ve 4. fıkralara dayalı uyuşmazlıklarda, fıkralarda yer alan hükümlerin nasıl anlaşılması ve giderek ne şekilde uygulama yapılması gerektiği önem arz etmektedir.
    Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla neden olmaları durumunda, anılan 50. ve 51. maddeler (6098 sayılı Kanunun 61. ve 62. maddeleri) gereğince teselsül hükümleri kapsamında bu kişilerin birlikte sorumlulukları vardır ve 146. maddeye (6098 sayılı Kanunun 62. maddesine) göre, kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına karar verilmelidir. İş kazası veya meslek hastalığına birlikte sebebiyet veren sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda ise, işverenden istenebilecek gerçek zararı aşmayan gelirin ilk peşin sermaye değerinin müteselsil sorumluların toplam kusuruna düşeninden işveren, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısının müteselsil sorumluların toplam kusuruna karşılık gelen tutarından da üçüncü kişi sorumlu tutulmalıdır. Daha açık anlatımla, işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olmalı, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygundur.
    Eldeki dava dosyası incelendiğinde, 14.09.2012 tarihinde meydana gelen iş kazasında sigortalı da dahil olmak üzere iki kişi vefat etmiş, 9 kişi de yaralanmış olup Mahkemece ayrı bir kusur raporu alınmayıp sigortalı hak sahipleri tarafından açılan tazminat davasında alınan kusur raporunda belirlenen ... 'nin %50 oranında kusurlu, 3. kişi sıfatındaki işçiler ..., ..., ... ve ...'un ayrı ayrı %12,5 oranındaki kusur oranlarının esas alınarak karar verildiği anlaşılmıştır.
    Mahkemece, kazada vefat eden ve yaralanan sigortalılarla ilgili varsa tazminat ve rücu dosyaları araştırılarak, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman başka bir bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınarak, diğer tazminat ve rücu davalarındaki kusur oranları ile aralarında oluşması halinde çelişki de giderilerek; hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
    O hâlde, davacı Kurum ve davalı ... İşletmesi Gen. Müd. vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının, HMK'nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 27.04.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi