10. Hukuk Dairesi 2018/7374 E. , 2020/1205 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
Dava, 13.06.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması aksi Kurum işleminin iptali ve ödenmeyen aylıklar için şimdilik 5000,00 TL’nin yasal faiziyle tahsili istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili; davacının yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin 13/06/2017 tarihli dilekçesine konu talebini red eden davalı kurumun 02/08/2017 tarih ve 24033795/703/ 16991715 sayılı işleminin iptali ile davacının başvuru tarihi olan 13/06/2017 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanması ve 13/06/2017 tarihinden itibaren ödenmeyen yaşlılık aylıklarından şimdilik 5000,00 TL"nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekili, davanın reddi gereğini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, ‘davacının 01/10/1986 tarihinin hizmet başlangıcı olarak kurum tarafından kabul edilmediği, bunun ayrı bir dava yoluyla tespitinin istenmediği, mevcut hizmet döküm cetveline göre de yaşlılık aylığı almaya hak kazanmadığı gerekçesiyle davanın reddinedair karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili, davacının, sigortalılık başlangıç tarihinde bir çekişme olmadığını dolaysıyla dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
İncelenen dava dosyasında, davacının, 01.10.1986 işe giriş tarihli işe giriş bildirgesinin mevcut olduğu ancak Kurum tarafından yapılan incelemede, işe giriş bildirgesinde yer alan iş yeri numarasının başka bir işyerine ait çıkması neticesinde, 01.10.1986 tarihinin sigorta başlangıç tarihi olarak esas alınmadığı buna göre de tahsis koşulları oluşmadığından, davacının 13.06.2017 tarihli tahsis başvurusunun reddedildiği anlaşılmaktadır.
Kurum ile sigortalı arasındaki ihtilaf, 01.10.1986 tarihli işe giriş bildirgesinin kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Bu konuda mahkemece araştırma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1. maddesi hükmünde yer alan düzenleme ile genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanun olduğu kabul edilmelidir.
506 sayılı Kanunun 108. maddesi uyarınca, sigortalılık başlangıcı yönünden salt işe giriş bildirgesi verilmiş bulunması yeterli olmayıp, ayrıca Kanunun 2. maddesinde öngörülen şekilde fiili çalışmaların aranması da gereklidir.
Yöntemince düzenlenip süresi içinde kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de, fiili çalışmanın varlığının ortaya koyulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Kanunun 79/8. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava, aynı zamanda sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında, adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği, ancak, yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda, çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve Anayasa’nın 60. maddesinde tanımlanan sosyal güvenlik hakkının niteliği gereği bu tür davalarda, hâkim, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını resen belirlemelidir.
Bunun için de bu tür davalarda, işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, işyeri çalışanları saptanmalı ve sigortalının hangi işte ne kadar süre ile çalıştığı açıklanmalıdır.
Mahkemece, kolluk vasıtasıyla ve Kurumdan sorulmak suretiyle komşu işyerleri, bodrolu işyeri çalışanları ve işverenleri tespit edilip dinlenilmeli, tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle karar verilmelidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 17/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.