Esas No: 2021/3772
Karar No: 2022/6383
Karar Tarihi: 26.04.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/3772 Esas 2022/6383 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/3772 E. , 2022/6383 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, iş kazasında vefat eden sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen karara karşı, davacılar ve davalı vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine, Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesince verilen kararın davacılar vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I- İSTEM:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi sigortalı ... ’nın 14.10.2011 tarihli iş kazasında vefatı nedeniyle fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak üzere eş lehine 1.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi, çocukların her biri lehine 30.000 TL’şer manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
II- CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davalı vekili, davacıların murisi mütevveffa ... davalı idare bünyesinde 01.07.1982 yılından beri çalıştığını, müteveffa ... davalı idarenin yol ve ulaşım müdürlüğü emrinde asfalt serim ustası olarak ... İlçesi, ... yol ayrımında görev yaptığını, damperi kalkık vaziyette geri geri giden mıcır dökme işlemi yapan kamyonun yol üstündeki yüksek gerilim hattına çarpması ve kendisinin bu esnada dampere bağlı levye demirini tutması sonucu elektrik akımına kapıldığını kamyon şoförünün araç içinde damperin yüksekliği konusunda net olarak bilgi sahibi olmasının mümkün olmadığını, enerji hattını periyodik olarak kontrol ve denetime tabi tutmayan yüksek gerilim hattının 7mt'den 6mt'ye düştüğünden haberi olmayan ve bunu yasal sınırına çekmemiş olan ... Elektrik Dağıtım AŞ'nin sorumlu olduğunu, husumetin bu kuruma yöneltilmesi gerektiğini, davacılara SGK tarafından ödeme yapılıp, aylık bağlandığının da gözetilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III- MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesince; “1-Davacı ...'nın maddi tazminat talebinin reddine,
2-Davacıların manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne,kısmen reddine,
a)45.000,00 TL manevi tazminatın davalı ... il Özel İdaresinden alınarak olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı ...'ya ödenmesine, fazlaya dair istemin reddine,
b) 25.000,00 TL’şer manevi tazminatın davalı ... il Özel İdaresinden alınarak olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı ..., ..., ..., ... ve Derya Balıkçıya ödenmesine, fazlaya dair istemin reddine.” karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
Bölge Adliye Mahkemesince “Yerel mahkeme kararına yönelik davacılar vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353-(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine” karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle: Maddi tazminat hükmü yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının kesin nitelikte olmayıp temyizi kabil olduğunu, gelirin peşin sermaye değerinin tamamının tazminattan tenzilinin hatalı olduğunu rücu edilebilecek kısmının tenzili gerektiğini, hükmedilen manevi tazminatların az olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
A) Davacılar vekilinin müvekkilleri lehine talep ettiği manevi tazminat istemlerinin reddolan kısımlarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge Adliye Mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
Mülga 5521 sayılı Kanunun, 6763 sayılı Kanun 5. maddesi ile değişik beşinci fıkrasına göre parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür.
25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinde “temyiz edilemeyen kararlar” sayılmış ancak miktar itibariyle kesinliğe bu maddede yer verilmemiş, 7/3. maddede, 6100 sayılı HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca, Bölge adliye mahkemelerinin miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararların temyiz yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. HMK Ek madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir.
HMK 362/2. maddesine göre “Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir”
HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E. - 1990/4 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin reddine karar verebilecektir
Yukarıda belirtildiği şekilde, iş mahkemelerinin kararlarının istinaf incelemesi sonucu Bölge adliye mahkemelerince verilen kararlarda karar tarihine göre kesinlik sınırı: 20.07.2016 - 01.12.2016 tarihleri arasında 5.000,00 TL; 02.12.2016 tarihi sonrası için 40.000,00 TL; 01.01.2017 sonrası için 41.530,00 TL, 01.01.2018 tarihi sonrası için 47.530,00 TL; 01.01.2019 tarihi sonrası için 58.800,00 TL, 01.01.2020 tarihi sonrası için 72.070,00 TL, 01.01.2021 tarihi sonrası için 78.630 TL’dir.
Somut olay incelendiğinde, davacılar vekilinin müvekkili ... lehine 100.000 TL, ..., ..., ..., ... ve ... lehlerine ise ayrı ayrı 30.000 TL manevi tazminat talebinde bulunduğu, İlk Derece Mahkemesince ... lehine 45.000 TL, ..., ..., ..., ... ve ... lehlerine ise ayrı ayrı 20.000 TL manevi tazminata hükmedildiği, kararın davacılar ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf istemlerinin esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nun 110. maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve ayrı ayrı hüküm ve sonuç doğuracağı dikkate alındığında davacıların manevi tazminat istemlerinin reddolan kısımlarının birbirinden ayrı ayrı ve bağımsız olarak Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihinde yürürlükte olan 78.630,00 TL’lik temyiz (kesinlik) sınırının altında kaldığı anlaşılmakla anılan hükümlere yönelik davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kesinlik nedeniyle REDDİNE karar verilmiştir.
B) Davacılar vekilinin müvekkili ... lehine talep ettiği ve reddolan maddi tazminat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde
Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle temyiz edenin sıfatına temyiz kapsam ve nedenleriyle kanunun açık hükmüne aykırı görülen sebeplere göre; davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
1- Somut olayda olduğu gibi Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
Bu hususta davanın yasal dayanağını, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 55. maddesinin oluşturmakta olup, anılan maddede “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe gire 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21/1.maddesinde “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” 21/4.maddesinde ise “İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir.” Düzenlemesi yer almaktadır.
Somut olayda, ... Valiliği İl Özel İdaresi'nin Köylere Hizmet Götürme Birliği Programında çalışan Sigortalı ...'nın, asfaltlama ekibi ile birlikte, 14.10.2011 günü ... ili ... İlçesi ... köyleri arasındaki yol ayrımında asfaltlama çalışmaları yaptıkları sırada 14:30 sularında dava harici ... isimli sürücü sevk ve idaresindeki ... plakalı kamyonun damperi kalkık vaziyette geri geri giderek yola mıcır döktüğü, sigortalının bu kamyonun arkasında kamyon kasasına levye ile destek olarak yola düzgün mıcır dökülmesine yardım ettiği sırada kamyon kasasının yolun üstünden geçen yüksek gerilim hattına temas etmesi sonucu sigortalının elektirik akımına kapılarak vefat ettiği anlaşılmıştır. Hükme esas alınan ve birbirlerini doğrulayan kusur raporlarında Davalı ... %80 kusurlu kabul edilmekle beraber, bu kusur oranının ceza dosyasında sanık olarak yargılananlar dikkate alınarak %20’sinin Yol ve Ulaşım Hizmetleri yetkilisi dava harici ... ’a, %15’inin kamyon şoförü dava harici ...’a, %15’inin asfalt işleri ekipbaşı dava harici ... ’a ait olduğunun belirlendiği, müteveffa sigortalının ise %20 oranında müterafik kusurunun bulunduğu tespit edilmiştir. Hükme esas alınan 14.07.2017 tarihli hesap raporunda davalı işverenin şahsı ve eylemleri nedeniyle sorumlu bulunduğu kişiler kusuru nedeniyle toplam %80 kusur oranından hesap yapılması yerinde ise de; 5510 sayılı Kanunun 21/1 ve 21/4.maddeleri kapsamında işveren davalıya rücu edilebilecek gelir kısmının %30 kusuruna isabet eden kısım ile üçüncü kişiler kusuru nedeniyle ilk peşin sermaye değerinin yarısının, %50 üçüncü kişiler kusuru oranındaki kısmı (başka bir deyişle gelirin ilk peşin sermaye değerinin %55 kusur oranındaki kısmı) olduğu gözetilerek, bu orandaki ilk peşin sermaye değerinin 14.07.2017 tarihli raporla hesap olunan maddi tazminat alacağından tenzili ile sonucuna göre maddi tazminatın belirlenmesi gerekirken; hatalı değerlendirme ile ilk peşin sermaye değeri olup olmadığı anlaşılamayan gelir miktarının %80’i oranındaki değerin maddi tazminat alacağından tenzili ile davacı eşin maddi tazminat alacağının karşılandığına itibarla maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
O halde mahkemece yapılacak iş, SGK’dan davacı eş ...’e sigortalı eşi ...'nün ölümü nedeniyle iş kazası sigorta kolundan bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerini dosya kapsamına getirtmek, üçüncü kişiler kusurunu gözeterek 5510 sayılı Kanunun 21/4.maddesi gereğince bu gelirin %55’inin davalı işverene rücu edilebileceğini gözeterek bu orandaki geliri 14.07.2017 tarihli hesap raporuyla davacı eş için hesap edilen 135.908,90 TL’lik maddi tazminat alacağından tenzil ederek davacı eşin maddi tazminat alacağı bulunması halinde bu miktara hükmetmekten ibarettir.
İlk Derece Mahkemesince bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen kararın BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26.04.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.