Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/5074
Karar No: 2022/5887
Karar Tarihi: 19.04.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/5074 Esas 2022/5887 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/5074 E.  ,  2022/5887 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :... 13. İş Mahkemesi

    Dava iş kazasından sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen karara karşı, davacı ve davalılardan ... İnşaat Tur San. ve Tic. Ltd. Şti vekillerinin istinafa başvurması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 25.Hukuk Dairesince istinaf istemlerinin esastan reddine dair karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 25.Hukuk Dairesince verilen karar davalılardan ... İnşaat Tur San. ve Tic. Ltd. Şti vekili tarafından süresi içerisinde duruşma istemli olarak temyiz edildiği anlaşıldıktan 19.04.2022 günü duruşmalı temyiz eden davalı ... İnşaat Turz.San. ve Tic.Ltd.Şti. adına Av. ... ile davacı adına Av. ... geldiler. Diğer davalılar adlarına gelen olmadı. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlanarak, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra duruşmaya son verilerek, incelemenin aynı gün öğleden sonraya bırakılmasına ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi
    I- İSTEM:
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigortalının iş kazası neticesinde sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak üzere 10.000,00 TL maddi tazminat ile 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Islah dilekçesiyle maddi istemini 408.373,96 TL’ye artırmıştır.
    II- CEVAP:
    Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle, davaya konu olayın iş kazası olduğuna dair bir rapor yahut mahkeme kararı bulunmadığını, müvekkilinin davalılardan Belediye'nin nikah salonu yenileme ve yapım işini üstlenen diğer davalı ... İnşaat'ın taşeronu olduğunu, davacının kazadan 1 ay kadar önce müvekkili yanında kaynakçı olarak çalışmaya başladığını, ısınma probleminin çözülmediğinden dolayı işçilerin ısınmak için ateş yaktığı ve kazanında bu şekilde meydana geldiği iddiasının doğru olmadığını, yapılan işin yanına ek olarak çelik bina yapıldığını, var olan betonarme binanın boş olduğunu ve işçilerin yatakhane, yemekhane ve kantin olarak kullanabildikleri ve ısınabildikleri alan olarak tahsis edildiğini, buna ek olarak ayrıca getirilen konteynırda da ısınmalarının sağlandığını, davacının ısınmaya çalışarak işbu kazaya sebebiyet verdiği noktanın konteynıra yakın bir mesafede olduğunu, işe başlarken tüm koruyucu ekipmanların verildiğini ve gerekli eğitiminde verildiğini, kazadan sonra müvekkilinin elden ve bankadan verilmek suretiyle bir çok yardımda bulunduğunu, ayrıca her talep edildiğinde hastaneye gidiş geliş için araç ve şoför tahsis edildiğini, kazada müvekkilinin bir kusurunun bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ... İnşaat vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin Belediye ihalesinden aldığı işin çelik işlerinin yapımı için diğer davalı ... ile taşeron sözleşmesi akdedildiğini, davacının da davalılardan ...'un çalışanı olduğunu, davaya konu kazanın meydana gelmesinde davacının tam kusurlu ve tedbirsiz olduğunu, davacıya işveren tarafından iş güvenliği konusunda talimat verildiği halde talimatlara uymayarak yanan ateşin içine patlayıcı ve yanıcı özelliği olduğu herkesçe bilinen kimyasal sıvıyı atarak dava konusu kazayı meydana getirdiğini, meydana gelen kazada kusurun davacıya ait olduğunu, kaza sonrası tedavi sürecinde davacının sık sık ziyaret edildiğini ve kaza sonrası maddi açıdan mağduriyet yaşamaması için yapabileceği işlerin teklif edildiğini, müvekkili şirkete atfedilecek bir kusurun bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini ve davanın sigorta şirketine ihbarını talep etmiştir.
    Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle, ihale ile nikah salonu yenileme ve yapım işinin bütünü ile diğer davalı şirkete devredildiğini, bu Davalının da çelik konstrüksiyon işleri için diğer davalı ... ile anlaştığını, müvekkilinin davacıya karşı işveren sıfatı bulunmadığını ve husumet yokluğu nedeniyle müvekkili açısından davanın reddedilmesi gerektiğini, davalı şirketten edinilen bilgiye göre kazanın davacının tedbirsizliği ve dikkatsizliği sonucu meydana geldiğini, uyarılara rağmen ateşi fazlalaştırmak için tiner dökme esnasında alev alan tenekenin patlaması sonucu olayın yaşandığını, davacının kendine yapılan uyarıları dikkate almadığını, herhangi bir eğitim almamış birinin bile ateşe yaklaştırılmasının tehlike arz edeceğini bilebileceği bir maddeyi ateşle temas ettirerek davacının kazaya kendisinin sebebiyet verdiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    III- MAHKEME KARARI:
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk derece mahkemesince; “Davalı ... İnşaat Tur. San. Tic. Ltd. Şti.ve Davalı ... haklarındaki davanın kabulü ile;
    408.373,96-TL Maddi ve 50.000,00-TL Manevi tazminatın 04/12/2013 kaza tarihinden itibaren yasal faizleriyle bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine.
    Davalı ... hakkındaki davanın reddine” şeklinde karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
    Bölge Adliye Mahkemesince “1-)Davacı vekilinin ve davalı ... İnşaat Tur San ve Tic Ltd Ştivekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalı ... İnşaat Tus San ve Tic Ltd Şti vekili temyiz dilekçesinde özetle: İşin sözleşme ile taşeron ...’a verildiğini, Sözleşmenin 3.2.4 bendi gereğince iş güvenliğinden kaynaklı sorumluluklar ile yemek ve barınmanın yükleniciye ait olduğu kararlaştırılmasına karşın müvekkiline kusur verilemeyeceğini, husumetin davacının hizmet döküm cetvelinde işvereni olarak gözüken ...’a ait firmaya yöneltilmesi gerektiğini, davacının kendisine yapılan tüm uyarılara rağmen ateş yanan teneke içine tiner dökerek kazaya kendisinin sebep olduğunu, davacının çelik konstrüksiyon işi nedeniyle kaynak ustası olarak şantiyede bulunmakta olduğu, tiner kullanmasını gerektirici boya işi gibi bir iş yapmadığı işyerinde bulunmadığı kendisi tarafından temin edilerek kullandığının açık olduğu, davacının yaptığı işte tecrübeli olduğu sabittir. Tineri ateşe atmaması gerektiğini bilebilecek nitelikte olduğunu, kusur raporunu düzenleyen bilirkişi heyetinin inşaat alanında uzman bilirkişilerden teşkil edilmesi gerektiğini, ceza dosyasında asli kusurun davacıya kabul anlamına gelmemekle beraber tali kusurun işverene verildiğini, maluliyet oranının tespiti ve illiyet bağının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiğini, hesap raporunun aktüer siciline kayıtlı bilirkişiden alınmamasının hatalı olduğunu, %10 Artırım ve iskontolama yönteminin yıl itibariyle hesaba yansıtılmadığını, bu nenle davacının 30 yıl sonra eline geçecek para olarak aynı rakam kabul edildiği, davacının erken elde ettiği kazanç nedeniyle alacakta bir değişikliğe gidilmediğini, hesapta 2019 yılı için aylık gelirinin 3.721,45 TL alınmasının hatalı olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Dava, iş kazası sonucu sigortalının sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
    1- Öncelikle taraflar arasında kusur oranlarının aidiyeti noktasında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.
    İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işverenin, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanunu'nun 77. maddesinin açık buyruğu iken, 4857sayılı Kanun'un 77. ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
    Buna göre, 6331 sayılı Kanun’un "İşverenin Genel Yükümlülüğü" kenar başlıklı 4. maddesinde:
    "İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;
    a)Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
    b)İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
    c)Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.
    ç)Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu gözönüne alır.
    d)Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışında ki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır." hükmü düzenlenmiştir.
    Aynı Kanun’un 5. maddesinde de risklerden korunma ilkeleri düzenlenmiştir. Buna göre maddede, "İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:
    a)Risklerden kaçınmak,
    b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek,
    c)Risklerle kaynağında mücadele etmek,
    ç)İşin kişilere uygun hale getirilmesi için iş yerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek,
    d)Teknik gelişmelere uyum sağlamak,
    e)Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek,
    f)Teknoloji, iş organizasyonu çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek,
    g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine öncelik vermek,
    ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek." hükmü yer almaktadır.
    Görüldüğü üzere, işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümünün genel çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, “çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü” olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı birtakım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5. maddede, işverenin anılan yükümlülükle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise, işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir (Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 tarih 2013/21-102 Esas 2013/1456 sayılı kararı).
    6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri ile bunu uygun olarak çıkarılan iş güvenliği yönetmelikleri hükümleri, işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş güvenliği kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak, işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır.
    Öte yandan, objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da onu kusursuz sorumluluk haline dönüştürmez. Çünkü, bu halde dahi işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Kusurun objektifleştirilmesi kriterinin yanısıra, Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2. maddesinin, Anayasa hükümleri ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesi kapsamında yorumlanması da işverenin sorumluluğunu oldukça genişletecektir.
    Yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda; işvereni zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluk halinden kurtaracak olan durum iş sağlığı ve güvenliği alanındaki ihmalleri ile oluşan zarar arasındaki uygun nedensellik bağının kesildiğini ispat etmekten ibarettir. Hukuk Genel Kurulu’nun 20.03.2013 tarih 2012/21-1121 E. 2013/386 sayılı kararında da belirtildiği üzere uygun nedensellik bağı üç durumda kesilebilir. Bunlar mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusurudur. Bu hallerden birinin varlığı halinde işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir.
    Öte yandan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun ise 74. maddesine göre hukuk hakimi zarar verenin kusuru olup olmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa dair hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, kusurun takdiri ve zarar miktarının belirlenmesi konusunda da ceza mahkemesi kararı ile bağlı değildir. Ancak Ceza Mahkemesinin mahkumiyet kararındaki, fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını saptayan maddi olaya ilişkin kabul, hukuk hakimini de bağlar.
    Aynı zamanda her ne kadar ceza davasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması nedeniyle kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararından söz etmek mümkün değil ise de; bu ceza yargılamasında toplanan delillerin birer maddi olgu olarak eylemin hukuka aykırılığının ve failinin belirlenmesi açısından hukuk yargılamasında kusur oranlarının belirlenmesi noktasında göz önüne alınması gerektiği de açıktır.
    Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, Davalı ... Belediyesi Başkanlığının nikah salonu yenileme inşaatı işini ihale neticesinde sözleşme ile davalı ... İnşaat Tur San Tic Ltd Şti’ne verdiği, ... İnşaat Tur San Tic Ltd Şti’nin de nikah salonunun çelik konstrüksiyon işleri bünyesindeki bütün imalatların malzemeleri olarak kumlanmış astar boyalı nakliye ve vinç işleri dahil yapılması işini davalı ...'un yetkilisi olduğu Sennur Mimarlık İnşaat ve Ticaret isimli şahıs firmasına verdiği, davacının bu firmada kaynak ustası olarak çalışmaktayken olay günü inşaat alanında ısınmak için yakılan ateşi harlamak için elindeki tineri döktüğü esnada tinerin parlaması ile yanarak iş kazası geçirmiştir. Davaya konu olayla ilgili Küçükçekmece 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/258 E- 2018/467 K sayılı dosyasında alınan kusur raporuna göre katılan/davacının asli oranda kusurlu, sanık/davalı ...’un tali oranda kusurlu bulunduğu ve sanık hakkında verilen ceza ile ilgili hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, iş bu temyize konu dava dosyasında alınan kusur raporlarına göre ise asıl işveren sıfatıyla davalı ... İnşaat Şirketine %20, alt işveren sıfatıyla davalı ...’a %50, kusur verilirken davacı sigortalıya %30 oranında müterafik kusur verildiği anlaşılmıştır.
    Bu tespitlere göre mahkemece yapılacak iş, ceza dava dosyasında esas alınan kusur raporu ile dava dosyasında esas alınan kusur raporları arasında çelişkinin bulunduğu gözetilerek, dava dosyasının olayın gerçekleştiği iş kazası alanında uzman A sınıf iş güvenliği uzmanlarından oluşturulacak üçlü bilirkişi heyetine tevdi edilerek, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı göz önünde bulundurularak, sigortalının yaptığı iş çalışma usulü, alınan iş sağlığı güvenliği tedbirleri ile davacının mesleğindeki kıdemi ile iş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitiminin bulunup bulunmadığının olayın gerçekleşmesindeki etkisine göre, ceza ve hukuk dava dosyasındaki kusur oranlarındaki mevcut çelişki giderildikten sonra tarafların kusur oranlarının her türlü şüpheden uzak somut delillere göre belirlenmesinden ibarettir.
    2- Taraflar arasında sürekli iş göremezlik oranı noktasında da uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.
    Somut olayda olduğu gibi Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir.
    5510 sayılı Yasa’nın 18 nci maddesinde Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından istirahat raporu alınmış olması şartıyla; iş kazası nedeniyle iş göremezliğe uğrayan sigortalıya her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği, 19 ncu maddesinde iş kazası sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık Kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı; iş kazası ve meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hallerinde meslekte kazanma gücündeki kayıp oranının belirlenmesine ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasların Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği bildirilmiştir.
    5510 sayılı Yasa’nın 95. maddesine göre "Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin verilmesine ilişkin raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usûl ve esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri belirlemeye, usulüne uygun olmayan sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade edecek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye Kurum yetkilidir. Usulüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, vazife malullük derecesini, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usûlüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.
    Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de, diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.
    Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan alınacak rapor ile Yüksek Sağlık Kurulu Kararı arasında sürekli iş göremezlik oranına yönelik görüş ayrılığı bulunduğu takdirde çelişkinin giderilmesi için dosyanın Adli Tıp 2. Üst Kuruluna gönderilerek çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.
    Bu açıklamalar doğrultusunda somut olayda davacıya SGK tarafından bağlanan geliri gösterene kararda davacının %71 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı tespit edilmiş ise de bu oranın dayanağı kurum sağlık kurulu raporunun dosya içerisine getirilmediği gibi davalıların bu orana yönelik itirazlarının yukarıda açıklanan usule göre Yüksek Sağlık Kurulundan ve giderek Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu ile çelişkinin varlığı halinde giderek Adli Tıp 2. Üst Kurulundan alınacak raporla giderilmesi gerekirken bu hususta inceleme yapılmadan karar verilmiş olması da hatalı olmuştur.
    O halde toplanacak bu deliller çerçevesinde tespit edilecek kusur ve sürekli iş göremezlik oranının davacının kararı temyiz etmemiş olması nedeniyle davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak çerçevesinde hükme esas alınan 31.08.2018 tarihli hesap raporuna uygulanması, bu raporda esas alınan bilinen (işlemiş) devre sonundan sonra yürürlüğe giren asgari ücret değişikliklerini rapora yansıtmadan davacının maddi tazminat alacağı ve usuli kazanılmış hakka göre manevi tazminatın belirlenerek sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir.
    Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı ... İnşaat Tur. San ve Tic Ltd Şti vekilin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve bozma sebeplerine göre bu aşamada temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurunun esastan reddine ilişkin verdiği karar kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda ... Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ... İnşaat Tur. San ve Tic Ltd Şti iadesine, davalı ... İnşaat Tur. San ve Tic Ltd Şti avukatı yararına takdir edilen 3.815,00 TL. duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesi’ne, karardan bir suretin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 19.04.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi