Esas No: 2021/6375
Karar No: 2022/5890
Karar Tarihi: 19.04.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/6375 Esas 2022/5890 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/6375 E. , 2022/5890 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Anadolu 21. İş Mahkemesi
Kurumca tanzim ve tebliğ edilen ödeme emrinin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; ilk derece mahkemesince ilâmda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince istinaf isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi ve de davacı vekilince de süresi içerisinde duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 19/04/2022 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davacı asil ... ve adına Av. ... ile davalı SGK Başkanlığı adına Av. ... geldiler. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; dava konusu olayda davalı idare, ödeme emirlerine konu olan tutarları, şahsımın hiçbir kasıt ve kusuru yok iken gerekli olan bu dikkat ve itinayı göstermediği için yıllardan beri, hiçbir şekilde değişmeyen, sabit ikametgâhında tebliğ edemediğini, ikametgâh adresinin bulunduğu muhtarlık kayıtları nezdinde adres tespitine yönelik olarak ne gibi sorgulamalar yapıldığının belgelendirilmesine, bahse konu olayda ödeme emirlerine konu tutarla, tarh aşaması usulüne göre uygun olarak tebliğ edilemediğinden, kesinleşmeyen amme alacağı nedeniyle 6183 sayılı Yasanın 55. ve 58. maddelerine istinaden ödeme emri düzenlenmesinde yasal isabet bulunmadığı gibi kanunda ön görülen şekilde tarh - tebliğ safhaları tamamlanmadan borcun kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden ödeme emri ile takipta yasal isabet bulunduğunu ödeme emrine itirazının kabulüne karar verilmesini talep ile dava etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili, davanın reddine dair karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesi, celp olunan dava dışı ... Gıda Turizm San. ve Tic. A.Ş.'ye ait 1154202 034 10-61 sicil sayılı işyerinde 15.01.2007 tarihinden itibaren sigortalı girişi bulunan davacının, şirketin ana sözleşme tescil tarihinin 23.08.2000 tarihi olduğu, dava dışı şirketin 07.08.2016 tarihli olağanüstü genel kurul kararıyla davacının şirkete yönetim kurulu başkanı olarak atanmış olduğunun 21.08.2016 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edilmiş olduğu, aynı genel kurul kararıyla şirket yönetim kurulu başkanlığına ...'un getirildiği, ...'un şirket unvanı altında atacağı münferit imzasıyla şirketi temsil ve ilzam etmesine karar verilmiş oluğu, davacıya ise şirketi temsil yönünde bir yetki verilmediği, davacının şirkette 5 TL değerinde 1 adet hissesinin bulunduğu, davacının dosyaya sunduğu beyan dilekçesinde dava dışı şirkette patronu ... tarafından şeklen ortak yapıldığını, şirkette 5 ortak ve 3 yönetim kurulu üyesi bulunması zorunluluğu sebebiyle sembolik olarak ortak yapılarak yasal şartın sağlandığı, şirketi temsil ve ilzamı yetkili olmadığını, kendisinin şirkette işçi olarak çalıştığını beyan ettiği, mahkememizce dinlenen davacı tanıklarının davacının davalıya ait işyerlerinde garson olarak çalıştığını ve bir ortaklığının bulunmadığını doğruladıkları, ticaret sicil kayıtlarında da davacıya herhangi bir imza temsil yetkisinin verilmemesi, tek yetkili olarak dava dışı ...'un atanmış olması karşısında yukarıda açıklanan yasal mevzuat uyarınca davacının üst düzey yönetici sıfatının bulunmadığı, ödeme emri konusu borçtan sorumlu olmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi, dava, ödeme emrinin iptaline ilişkindir. 6183 sayılı Yasa'nın 58/1.maddesinde (7061 sayılı kanunun 9 uncu maddesiyle yapılan değişiklik öncesi) kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın ödeme emrine karşı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde itiraz edebileceğinin düzenlendiği, dava konusu ödeme emirlerinin davacıya 29.05.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 03.06.2015 tarihinde Vergi Mahkemesine dava açtığı, ... 4. Vergi Mahkemesinin görevsizlik kararı üzerine dosyanın ... Anadolu 9. İdare Mahkemesine gönderildiği, bu mahkemece verilen yargı yolu görevsizlik kararının 16.02.2016 tarihinde kesinleşmesi üzerine davacının bu mahkemede davayı açmış olup davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık; dava konusu 2007/037913 takip nolu (2007/2-7. aylarına ilişkin prim borcu) ödeme emrinden davacının sorumlu olup olmadığına ilişkindir.
Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Yasa’nın 80/12. maddesidir. 506 sayılı Yasa’nın 80/12. maddesinde;" sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin Kurum'a karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları,"hükmü düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanunu'nun 317. maddesi uyarınca; bir anonim şirketin idare ve yönetimi aynı zamanda karar organı olarak, yetkili idare meclisince yerine getirilmektedir. Her iki hükmün birlikte değerlendirilmesi durumunda; anonim şirket yönünden primlerin ödenmesinde, sorumlu üst düzey yöneticiden söz edebilmek için bu kimsenin yönetim kurulunda başkan veya başkan yardımcısı gibi ünvan taşıması veya imza yetkisine sahip üye olması veya şirketin yönetiminde parasal konularda yetkili genel müdür, finansman veya muhasebe müdürü gibi üst düzeyde sorumluluk taşıyan görevli olması gerekir. Bunun dışında kalan ve şirketin idare veya kişilerin işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluğu düşünülemez. Şirkette görevli bir kimsenin belli konularda imza sahibi olması da bu zorunluluğu ortadan kaldırmaz.
Dosyanın incelenmesinde; dava konusu ödeme emrinin dava dışı ... Gıda Turizm San. ve Tic. A.Ş.'in 2007/2-7. aylarına ilişkin prim borcuna ilişkin olduğu,
Davacının, ... Gıda Turizm San. ve Tic. A.Ş.'ye ait 1154202 034 10-61 sicil sayılı işyerinde 15.01.2007-31.08.2007 tarihlerinde sigortalı çalışmasının bulunduğu, davacının şirkette 5 TL değerinde 1 adet hissesinin bulunduğu, 21.08.2006 tarihli Ticaret Sicil Gazetesine göre; şirket ortaklarından davacının 07.08.2006 tarihinde dava dışı şirketin 3 yıl için yönetim Kurulu başkan yardımcılığına atanmasına karar verildiği, aynı genel kurul kararıyla şirket yönetim kurulu başkanlığına ...'un getirildiği, ...'un şirket unvanı altında atacağı münferit imzasıyla şirketi temsil ve ilzam etmesine karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda; Anonim şirkette primlerin ödenmesinde müteselsilen sorumlu üst yönetici ve yetkiliden söz edebilmek için primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici olması, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi ünvan taşıması veya temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olması gerektiğinden ve davacının da ödeme emrini oluşturan borcun tarihine göre dava dışı şirkette yönetim kurulu başkanı yardımcısı olduğu, şirketin temsil ve ilzama yetkili bulunduğu anlaşıldığından davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. Ne var ki bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HMK'nun 355 maddesi ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede, davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı kurum vekili, Kurum işlemlerine herhangi bir hatanın mevcut olmadığını aslen davanın reddi ile haksız çıkma tazminatına karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
Davacı vekili ise, ilk derece Mahkemesince benimsenen uygulamanın yerinde olduğunu, ilk derece mahkemesi gibi davanın kabulüne ilişkin karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Ayrıntıları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.04.2014 tarihli ve 2013/10-785 E., 2014/497 K. Sayılı ilamında belirtildiği üzere, Türk sosyal sigortalar sistemi, ağırlıklı olarak primli rejime dayanmaktadır. Kurumun sosyal sigorta yardımlarını sağlaması, en önemli gelir kaynağı olan sigorta primlerinin zamanında ve eksiksiz olarak ödenmesine bağlıdır.
Gerek prim borcunun bir kısmının ait olduğu dönemde yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 80.maddesi, gerekse 01.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88. maddesi; primlerin zamanında ve düzenli olarak tahsilini sağlamaya yöneliktir. Anılan maddeler uyarınca işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur. Süresinde ödenmeyen prim ve diğer kamu alacakları 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca Kurumca tahsil edilecektir.
Mülga 506 sayılı Kanun’un 80. maddesi uyarınca sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, maddede belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.
Görüldüğü üzere, özel hukuk tüzel kişilerinin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri; tüzel kişiyi üst düzeyde yöneten kimseyi ifade eder ve şirketin prim borcundan müteselsilen sorumludur. İşverenin prim borcundan ötürü, 506 sayılı Kanun’un 80.maddesinde tanımlanan özel nitelikteki tüzel kişilerin üst düzeydeki yönetici ve yetkililerine işverenle birlikte müteselsil ödeme sorumluluğu getirilirken, primlerin tahsilinin güvence altına alınması ve prim ödeme işinin özendirilmesi sağlanmaya çalışılmıştır.
Bu kapsamda, prim alacağının tahakkuk ettiği ve ödenmesi gereken dönemde, işveren ile birlikte müteselsilen sorumluluk koşullarının oluşması için; işveren kamu kurum ve kuruluşu ise kamu görevlilerinin tahakkuk ve tediye ile görevli olması; tüzel kişiliğe haiz diğer işyerlerinde ise üst düzey yönetici ya da yetkilisi ve kanuni temsilci sıfatıyla işveren tüzel kişiliği temsil ve ilzama yetkili bulunması gereklidir.
506 sayılı Yasanın 80. madde hükmüne göre, tüzel kişiliği haiz bir özel kuruluşta görev yapan bir kişinin primlerin ödenmesinden işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olabilmesi için; primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili, üst düzey yöneticisi olması zorunlu olup, ayrıca “sigorta primlerinin haklı sebep olmaksızın süresinde Ödenmemesi”ne bağlıdır. Söz konusu maddeye göre primlerin ödenmesinden sorumlu üst düzey yöneticiden söz edebilmek için, bu kimsenin şirket kurucu ortağı veya yönetim kurulunda başkan veya iş bölümüne göre primlerin ödenmesinden sorumlu üye olması veya şirketin yönetiminde parasal konularda yetkili genel müdür, finansman veya muhasebe müdürü gibi üst düzeyde sorumluluk taşıyan görevli olması gerekir. Bunun dışında kalan ve şirketin idare veya mali işlerinde doğrudan söz sahibi veya yetkili olmayan, karar organında yer almayan kişilerin işverenle müşterek sorumluluğu düşünülemez. Şirkette görevli bir kimsenin; belli konularda imza sahibi olması da, bu zorunluluğu ortadan kaldırmaz.
Sorumluluğun doğumu yönünden maddede ayrıca, “haklı sebepler olmaksızın” deyimine de ver verilmiştir. Buna göre, özel hukuk tüzel kişilerinin üst düzey yönetici ve yetkilileri yönünden, primlerin ödenememesi haklı bir neden sonucu ise; prim borcundan ötürü şahsen sorumlu tutulamazlar. Diğer bir anlatımla, özel hukuk tüzel kişisinin prim borcundan müteselsilen sorumlu olan üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri borcun haklı nedenle ödenemediği savunmasında bulunabilirler ve haklı nedenin varlığı halinde prim borcundan dolayı Kuruma karşı işverenle birlikte müteselsilen sorumlu tutulamazlar.
5510 sayılı Kanun'un yürürlük tarihi ile ilgili 108/1-c maddesinde, Kanun'un 88. maddesinin 01/07/2008 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiş olup, bu tarihten sonra tahakkuk eden prim borçları hakkında 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi ile, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” şeklinde düzenlenme getirilmiştir. Yapılan bu düzenleme ile tüzel kişiliği haiz özel kuruluşta görev yapan yönetim kurulu üyelerinin primlerin ödenmesinden işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları açıkça belirtilmiştir.
Yukarıdaki düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, 01.07.2008 tarihinden önce tahakkuk eden prim borçları bakımından, işveren ile birlikte müteselsilen sorumluluk koşullarının oluşması için, işveren kamu kurum ve kuruluşu ise, kamu görevlilerinin tahakkuk ve tediye ile görevli olması, tüzel kişiliğe haiz diğer yetkilisi ve kanuni temsilci sıfatıyla işveren tüzel kişiliği temsil ve ilzama yetkili bulunulması gerekir. Ancak, sonradan yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi burada bir ayrıma giderek özellikle şirket yönetim kurulu üyelerinin, temsil ve ilzam yetkisi aranmaksızın (haklı sebepleri olmazsa) müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaklarını ayrıca ve açıkça belirtmiştir.
Eldeki davada ise, 21.06.2006 tarihi itibari ile dava dışı asıl borçlu Anonim Şirketinde Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olduğu anlaşılan davacı hakkında üst düzeydeki yönetici olduğu gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de, aynı tarihli yönetim kurulu kararıyla, "münferit imzayla tam yetkili ve salahiyetli temsil ve ilzam yetkisinin" sadece Yönetim kurulu Başkanına verildiğinin anlaşılması ve davacının bu tarihten sonra ve ödeme emrine konu borcun doğduğu dönemde borçlu anonim şirkette temsil ve ilzama yetkili olduğuna ilişkin bilgi ve belgenin mevcut olmaması karşısında açılan davanın kabulü yerine reddine dair yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, davacı avukatı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıya yükletilmesine, davalı avukatı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine,
dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 19.04.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.