Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1088
Karar No: 2020/1486

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2020/1088 Esas 2020/1486 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2020/1088 E.  ,  2020/1486 K.

    "İçtihat Metni"

    Taraflar arasındaki müdahalenin önlenmesi ve fırın bacasının anataşınmaz bacasına bağlantısının kaldırılması davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 22/04/2019 gün ve 2018/5942 E. - 2019/2836 K. sayılı ilâmıyla temyiz isteminin süreden reddine karar verilmiş, süresi içinde davalı..... tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Dava dilekçesinde, daval...... ait olan taşınmazda işleten ve kiracı olarak bulunan ..... bu bağımsız bölümde etli pide üretimi yapan iş yeri çalıştırdığını, etli pide imalatı yapabilmek için fırın çalıştırdığını, fırının bacasını da mimari projede gösterilen ve halen evde olan bacaya verdiğini, yüksek ısınmaya sebep olan ve her an yangın tehlikesi bulunması karşısında fırın bacasının ana binaya ait soba bacalarından çıkartılmak suretiyle mevcut fırının izoleli olmamasından bağımsız bölümlerine alttan yüksek ısı vermek suretiyle fazla ısınma sağlayarak dairelerine zarar verdiklerinden vaki müdahalelerin men"ine karar verilmesi istenilmiştir.
    ........ 2014/4 E. - 2015/25 K. ve 20/02/2015 tarihli kararı ile davanın kabulüne fırın bacasının bina dışından çatıya kadar çıkartılmasına karar verilmiş, davacılar vekilinin hükmü temyizi üzerine, Dairemizin 2017/1959 E. - 2017/5062 K. sayılı kararı ile; “6100 sayılı HMK"nın "Taleple Bağlılık İlkesi" başlıklı 26. maddesine göre hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Hakimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır. Mahkemece davacı tarafın talebini aşar şekilde tüm kat maliklerinin onayının alınmasını gerektirecek bir hususta karar verilmesi isabetsizdir. Mahkemece tesis edilen bacanın projede olmadığı anlaşılmaktadır. Mimari projede yer almayan bir tesis ancak kat malikleri kurulunun oy birliğiyle alacakları bir karar ile yapılabilir. Takdiri kat maliklerine ait olan bir keyfiyetin hakim tarafından karara bağlaması ve projede yer almayan bacanın yaptırılması usul ve kanuna aykırıdır. Mahkemece yapılacak araştırma sonucunda, proje değişikliği gerektiren bir tadilata gidilmeden anagayrimenkulün diğer maliklerini rahatsız ettiği sabit olan 1 nolu bağımsız bölüme ait bacanın oluşturduğu olumsuzlukların giderilmesini sağlayacak önlemler belirlenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde açılan davanın kabulü ile, davalı......... kullanımında olan 1 nolu bağımsız bölümdeki yüksek ısılı fırın bacasının 19/12/2014 tarihli bilirkişiler .......aporda açıklandığı üzere hali hazırda bina içinde bulunan mevcut baca ile irtibatının kesilerek davalının bu şekildeki müdahalesinin men"i ile fırın bacasının taşınmaz bacasına bağlantısının kaldırılmasına karar verilmiştir.
    Hükmün davalı......... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 2018/5942 E.- 2019/2836 K. sayılı ilamı ile, “......10.07.2018 tarihinde tebliğ edilmiş, ancak yasal 8 günlük süreden sonra 23.07.2018 tarihinde karar temyiz edilmiştir. Bu durumda HUMK"nın 437. maddesi hükmünde öngörülen 8 günlük temyiz süresi geçmiş bulunduğundan, 01.06.1990 gün ve 1989/3 E. - 1990/4 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca temyiz isteminin süreden reddine” karar verilmiştir.
    Daval........tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
    6100 sayılı HMK"nın geçici 3. madde 1. fıkrasına göre; bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. 2. fıkrasına göre; bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez. 3. fıkrasına göre; bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır. Aynı maddenin (2) fıkrası gereğince de; bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacaktır ve 1086 sayılı HUMK"nın 437. maddesinde sulh hukuk mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi 8 gündür.
    Dava dosyasının incelenmesinden; ilk derece mahkemesi gerekçeli kararda kanun yoluna başvuru süresinin 2 hafta olarak belirtildiği, davalının belirtilen bu süreye göre kanun yoluna başvuru dilekçesini sunduğu anlaşılmıştır.
    Anayasanın 40. maddesinin ikinci fıkrasında Devletin işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu ifade edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin "ç" bendi uyarınca da hükümde, kanun yolları ve süresinin gösterilmesi bir zorunluluktur. Kanun koyucu, Devlet organlarının tesis ettiği işlemlere karşı kanun yolları ve hangi mercilere başvuracağı ve başvuru süresi bakımından tarafların doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayarak, dağınık mevzuat karşısında hangi yola müracaat edeceğini bilmeyen yahut tereddüt eden bireylerin hak arama özgürlüğünü etkin ve sağlıklı bir şekilde kullanmalarını amaçlamıştır.
    Anayasa Mahkemesi de birçok kararında başvurucuların gerekçeli kararda belirtilen süreye güvenerek hareket etmesinin makul görülebileceğini, mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü dikkate alındığında, temyiz süresinin mahkeme kararında farklı belirtilmiş olması karşısında, kanunda belirtilen süre olduğunu kabul ederek dilekçenin reddine karar veren değerlendirmelerin mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içinde olduğunun kabul edilemeyeceğini, yapılan yorumun başvurucuların temyiz hakkını kullanmayı imkânsız kılacak ölçüde ve aşırı şekilci bir yaklaşımla elde edildiğini ve bu açıdan kararın başvurucuların mahkemeye erişim hakkını zedelediği sonucuna ulaşarak, Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. (Anayasa Mahkemesinin 2014/819 başvuru numaralı ve 09.06.2016 tarihli -29757 sayılı ve 29.06.2016 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanan- kararı).
    Somut olayda; ilk derece mahkemesince gerekçeli kararda temyiz süresi kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta olarak açıklanmıştır. Gerekçeli karar davalıya10/07/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı ise 23.07.2018 tarihinde, gerekçeli kararda bildirilen 2 haftalık süre içinde karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Belirtilen sebeple adil yargılanma hakkı, adalete erişim hakkının zedelenmemesi gözönünde bulundurularak davalının kararın düzeltilmesi isteminin kabulü ile temyiz dilekçesinin süresinde olduğuna karar verilerek davalının temyiz sebeplerinin incelenmesinde:
    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre; dava müdahalenin önlenmesi ve fırın bacasının anataşınmaz bacasına bağlantısının kaldırılması istemine ilişkin olup, projede anataşınmaz bacasına fırın baca bağlantısının bulunmadığı gibi yapılan baca bağlantısının diğer kat maliklerine zarar verdiği anlaşılmakla, mahkemece müdahalesinin men’i ile fırın bacasının taşınmaz bacasına bağlantısının kaldırılmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının kararın düzeltilmesi isteminin kabulü ile Dairemizin 22/04/2019 gün ve 2018/5942 E -2019/2836 K. sayılı kararıyla temyiz isteminin süreden reddine ilişkin kararın KALDIRILMASINA, yapılan temyiz incelemesinde usul ve kanuna uygun......
    Sulh Hukuk Mahkemesi kararları 8 gün içinde temyiz edilebilmesine rağmen yerel mahkemece kısa kararda temyiz süresinin “iki hafta” olarak belirtilmiş olması nedeniyle davalının kararın tebliğinden 12 gün sonra verdiği temyiz dilekçesinin süresinde kabul edilip edilmeyeceğinin yürürlükteki mevzuat hükümleri ve hukuki istikrar açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Bir davanın açılmasıyla başlayan yargılama faaliyetinde, karara ulaşmak bakımından, mahkeme ve taraflarca yapılması gereken belirli işlemler vardır ve her işlemin belli bir zaman aralığında yapılması gerekmektedir. Usul hükümleri ile normatif bir değer kazanan bu zaman aralıklarına süre denilmektedir. Böylece usul işlemlerinin yapılması zamansal olarak tarafların ya da mahkemenin arzularına, inisiyatifine bırakılmamış olmaktadır.
    Bir uyuşmazlık mahkemeye taşınmış olmakla, kamu alanına, toplumun da çıkarını ilgilendiren bir platforma aktarılmış olmaktadır. Bu nedenle bir davanın makul sürede sona erdirilmesinde en az taraflar kadar toplumun da yararı vardır.
    Şu halde, süreye ilişkin normların kabulüyle medeni usul hukukunda gerçekleştirilmek istenen amaçlar; adaletin bir an önce sağlanması, keyfiliğin önlenmesi, mahkemenin aynı işle uzun süre meşgul olmasının, başka ifadeyle diğer dava ve işlere yeterince zaman ayıramaz duruma düşürülmesinin önlenmesi; uluslar üstü ve ulusal nitelikteki emredici normlar uyarınca davanın makul sürede sonuçlandırılmasının sağlanması, yargılamanın belli bir düzen ve kestirilebilir bir zamansallıkla yürütülmesi, başka bir anlatımla yargılamanın adil şekilde yapılmasının sağlanması olarak özetlenebilir.
    Sürelerin önemli bir kısmı, taraflar için konulmuş sürelerdir. Taraflar, bu süreler içinde belli işlemleri yapabilirler veya yapmaları gerekir. Bu süre içinde yapılamayan işlemler, tekrar yapılamaz ve süreyi kaçıran taraf aleyhine sonuç doğurur. Taraflar için konulmuş süreler, kanunda belirtilen süreler ve hâkim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır. Kanunda belirtilen süreler, kanun tarafından öngörülmüş sürelerdir. Cevap süresi, temyiz süresi gibi. Bu süreler kesindir ve bir işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir. Hâkimin tespit ettiği süreler ise, kural olarak kesin değildir.....
    Hâkim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 90/2. maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir. Hâkim, tayin ettiği sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir (HMK m.94/2, HUMK m.163).
    Yukarıda da belirtildiği üzere hakim tarafından da sürenin belirlenebildiği durumlar var olmakla birlikte kanunda belirlenen süreler üzerinde Hakimin tasarruf yetkisi bulunmamaktadır. Eş söyleyişle kanunun öngördüğü bir süre hakim tarafından uzatılıp kısaltılamaz. Temyize ilişkin süreler de yasa tarafından düzenlenen kesin sürelerdir ve resen gözetilmesi gerekir.
    6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinin (1). fıkra hükmü; “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” şeklindedir.
    1086 sayılı HUMK’nın 437. maddesini yeniden düzenleyen 5236 sayılı Kanunun 16. md. öncesindeki hali “Sulh mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi sekiz gündür. Bu süre ilamın usulen taraflardan herbirine tebliği ile işlemeye başlar….” şeklindedir.
    Tüm bu nedenlerle Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hakim kanundaki süreleri arttıramaz veya eksiltemez. Halen yürürlükte bulunan yasa hükümlerine göre sulh hukuk mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi 8 gün olduğu halde hüküm sonucunda mahkeme hakimince hatalı şekilde kararın 2 hafta içinde temyiz edilebileceğinin belirtilmesi hükmü temyiz eden tarafa herhangi bir hak sağlamayacağından sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 02.06.2020



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi