
Esas No: 2021/11150
Karar No: 2022/3583
Karar Tarihi: 15.03.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/11150 Esas 2022/3583 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/11150 E. , 2022/3583 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince verilen bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi
1- Bilindiği üzere ıslah kurumu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun ise 176’ncı ve devamı maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Islah, davacı veya davalının, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağı kapsamındaki usul işlemlerini, karşı tarafın iznine ve hâkimin onayına bağlı olmaksızın belli kurallar çerçevesinde bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmesini sağlayan bir usul hukuku kurumudur.
Bilindiği üzere, usul hukuku alanında geçerli olan temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise usul hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olmasıdır. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nin “zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448. maddesi; “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” hükmünü içermektedir. Mahkeme karar tarihi itibari ile 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 Esas, 1948/3 Karar ve 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 Esas, 2016/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararlarında da belirtildiği üzere bozmadan sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı ve bu içtihadın değiştirilmesine gerek bulunmadığı kabul edilmiş olduğundan, bozma ilamından sonra yapılan ıslah geçerli olmayacaktır.
Diğer taraftan, 6100 sayılı HMK'nin 177. maddesine 22.07.2020 tarihinde 7251 sayılı Kanun'un 18. maddesi ile eklenen fıkra ile bozmadan sonra da ıslah yapılabilmesinin önü açılmıştır. Buna göre; "Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz."
Yapılan değişiklik ile kural olarak bozma ilamından sonra ilk derece mahkemesinde tahkikat ile ilgili bir işlem yapılması halinde iş bu tahkikat bitinceye kadar ıslah yapılması mümkün hale getirilirken iş bu kuralın istinası ise yapılacak ıslah ile bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, mahkemece verilen 22.06.2016 tarihli kararın (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 13.03.2018 tarihli kararıyla bozulmasından sonra davacı vekilinin müvekkili sigortalının eşi ...’nun maddi tazminat istemi yönünden 25.02.2020 tarihinde ıslah talebinde bulunduğu ve mahkemece son ıslah dikkate alınarak karar verildiği anlaşılmış ise de, bozmadan sonra ıslahı mümkün kılan yasal değişikliğin 28.07.2020 tarihi itibari ile yürürlükte olduğu ve bu tarihten önce tamamlanmış işlere uygulanma imkânının bulunmaması nedenleri ile davacının ıslah isteminin bu doğrultuda değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ıslahı da kapsar nitelikte hüküm kurulması hatalı olmuştur.
2- Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK’nın 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Somut olayda, manevi tazminat olarak davacı eş Emine lehine 149.900,00 TL, davacı çocuklar ..., ..., ..., ... ve ... yönlerinden 50.000,00 TL’şer manevi tazminat talep edildiği, mahkemece verilen kararda ise davacıların tamamı lehine toplam 239.000,00 TL manevi tazminata hükmedildikten sonra davacı eş ..., çocuklar ..., ..., ..., ... ve ... lehlerine ayrı ayrı 39.900.TL'şer olmak üzere manevi tazminatın aidiyetine karar verilmiş ise de; her bir davacının ayrı ayrı manevi tazminat talebinde bulunduğu gözetilerek toplam bir miktar belirtilmeden, her bir davacının hak kazandığı manevi tazminatın ayrı ayrı belirtilmesi ile yetinilmesi gerekirken yazılı şekilde toplam miktarın ayrıca belirtilmesi, öte yandan belirtilen bu toplam miktarın da ayrı ayrı hükmedilen miktarla uyumlu olmaması ve kararın icrasında tereddüt oluşturacak nitelikte hüküm altına alınması hatalı olmuştur.
3- Kabule göre de, karar ve ilam harcı, maktu ve nispi olmak üzere iki çeşittir (492 Sayılı Kanun m.15, 21).
Bu anlamda davanın maktu veya nispi harca tabi olup olmaması, kural olarak dava konusunun para ile değerlendirilebilir olup olmamasına göre değişmektedir.
Nisbi harç, konusu belli bir değerle (para veya para ile değerlendirilebilen bir şey) ilgili davalarda, hüküm altına alınan değer üzerinden tarifedeki belli nisbete göre alınan harçtır (1 Sayılı Tarife, madde III/1-a).
Maktu harç ise, konusu belli bir değerle tesbit edilemeyen davalarda ve davanın reddine ilişkin kararlardan alınan harçtır (1 Sayılı Tarife, madde III/2-a).
Harçlar Kanunu'nun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlığını taşıyan 28/1. maddesinde nispi harçlarda ödeme zamanı düzenlenmiş olup, aynı maddenin (a) bendinde ise, karar ve ilam harcının ödeme zamanı düzenlenmiştir. Anılan Kanunun “Karar ve İlam Harcı” başlığını taşıyan 28/1-a maddesinde aynen; “Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir” hükmünü taşımaktadır (Yargıtay H.G.K'nun 24.03.2010 gün ve 2010/12-158 esas, 2010/178 sayılı ilamı).
Yasanın bu açık hükmünden de anlaşılacağı gibi dava açılırken 1/4 nispi harcın alınabilmesi için, ön koşul, dava sonunda alınması gereken nispi karar ve ilam harcının bulunmasıdır.
Bu açıklamalar doğrultusunda somut olayda hüküm altına alınan ve para ile değerlendirilebilen tazminat miktarının tamamı üzerinden hükmedilmesi gereken karar ve ilam harcının 16.947,11 TL olduğu halde 30.609,11 TL tutarında karar ve ilam harcına hükmedilmesi de hatalı olmuştur.
Mahkemece işaret olunan sebepler gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları ile kanunun emredici hükmüne aykırılıklar re’sen dikkate alınarak, bozma sebeplerine göre bu aşamada davalı vekilinin temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin ilk derece mahkemesi hükmü bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle, bu aşamada davalı vekilinin temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, davalı tarafından yatırılan temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, 15/03/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.