3. Hukuk Dairesi 2017/8612 E. , 2019/5171 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, davalının bulunduğu taşınmazı satın aldıklarını, davalıya mecuru terk etmesi ve kendilerine ödeme yapmasını ihtar ettiklerini, ancak davalının dava dışı kişi ile yapılan kira sözleşmesi nedeniyle işgale devam edeceklerini bildirdiğini, pay ve paydaş çoğunluğuna dayanmayan kira sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davalının fuzuli şagil olarak bulunduğunu belirterek; davalının müdahalesinin men’ine, tahliyesine ve fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla 02/09/2015 tarihinden itibaren 2016 ocak ayına kadar toplam 27.500,00 TL ecrimisilin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; taşınmazın dava dışı maliklerden ... ile yapılan 01/10/2014 tarihli 6 yıllık kira sözleşmesine istinaden kullanıldığını, akit tarihinde paydaş olan maliklerin izninin alındığını, kira bedellerinin de maliklere ödendiğini, müvekkilinin kiracı sıfatına haiz olduğunu, kiralananın her hangi bir sebeple el değiştirmesi durumunda yeni malikin taraf olduğunu, haksız işgalinin bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; dava konusu yerin davalı tarafından dava dışı önceki malik ... "dan 01/10/2014 tarihli kira sözleşmesine istinaden 6 yıl süre ile kiralandığı, daha sonra taşınmazın davacılar tarafından devralındığı, BK"nın 310 maddesine göre; sözleşmenin kurulmasından sonra kiralanan herhangi bir sebeple el değiştirirse, yeni malik kira sözleşmesinin tarafı olacağı hükme bağlandığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın kira sözleşmesinden kaynaklandığı, bu hali ile uyuşmazlığın 6100 Sayılı HMK"nın 4. Maddesine göre Sulh Hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle dava şartı (görev) yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 683. maddesi uyarınca bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir.
Ecrimisil ise gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere hak sahibinin kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira bedeli, en fazlası mahrum kalınan gelir kaybı karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler.
Nitekim TMK"nın 995. maddesinin birinci fıkrasında, iyi niyetli olmayan zilyedin geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır.
Kira sözleşmesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 299. maddesinde, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşme şeklinde tanımlanmıştır.
Görüleceği üzere ecrimisilde; bir malın hak sahibinin izni ve rızası dışında kötü niyetli olarak işgal ve kullanımı söz konusu iken, kira ilişkisinde kiralayan ile kiracının karşılıklı anlaşması ve belli bir bedel karşılığında malın kullanımı söz konusudur.
Ayrıca medeni usul hukuku alanında tasarruf ilkesi gereğince davacının davasını açarken talep ettiği hukuki korumanın ne olduğunu açıkça ifade etmesi gerektiği gibi HMK"nın "dava dilekçesinin içeriği" ile ilgili düzenleme içeren 119/1-d maddesi uyarınca da "dava konusu"nun dava dilekçesinde gösterilmesi gerekmektedir. Aynı maddenin (e) bendinde "davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri", (g) bendinde "dayanılan hukuki sebepler" ve (ğ) bendinde ise "açık bir şekilde talep sonucu" dava dilekçesinde yer alması gereken diğer unsurlar arasında sayılmıştır.
Taraflarca getirilme ilkesinin bir sonucu olarak davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaları dava dilekçesinde bildirmesi gerekir. Bu şekilde somutlaştırma yükü (HMK. m.194) yerine getirileceği gibi davalı da bu vakıalara göre savunmasını yapacaktır. Dayanılan vakıalara uygulanacak hukuki sebeplerde dava dilekçesinin zorunlu olmayan unsurları arasında sayılmıştır. Türk hukukunu resen uygulamakla görevli olan hâkim (HMK. m. 33) için gösterilen hukuki sebepler bağlayıcı değilse de vakıalara uygun hukuki nitelendirmenin doğru yapılmasının uyuşmazlığın çözümünü kolaylaştıracağı açıktır. Talep sonucu kısmında ise talebin ne olduğu açık bir şekilde belirtilmelidir. Çünkü, taleple bağlılık ilkesi gereğince hâkim talep sonucuyla bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar
veremez. Bu ilke uyarınca davacının talep etmediği bir şey hakkında karar verilemez. Dava sonucunda kurulacak hükmün sınırını, tarafların karara bağlanmasını istediği talep sonucu belirler. Bu nedenle talep sonucu yeterince açık değilse hâkimin davayı aydınlatma ödevi (HMK. m. 31) kapsamında açık olmayan talep sonucunu açıklatması gerekir.
Açıklanan tüm bu yasal düzenleme ve ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, dava dilekçesinde çekişme konusu taşınmazda davalının fuzuli şagil durumunda oldukları ileri sürülerek taşınmaza el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteminde bulunulmuş, talep sonucu kısmında da bu istem tekrar edilmiştir. Görüleceği üzere dava dilekçesinde açıklanan maddi vakıalar, davalılar arasındaki kira sözleşmesinin davacı yönünden bağlayıcı olmadığı iddiasını da içermekte olup, hukuki nitelendirme de davacı tarafından bu iddiaya (maddi vakıaya) uygun olarak yapılmış ve açık bir şekilde TMK"nın 683 ve 995. maddeleri uyarınca taşınmaza el atmanın önlenmesi ile ecrimisil istenilmiştir. Az yukarıda açıklandığı üzere kira sözleşmesi 6098 sayılı TBK"nda düzenlenmiş olup, davalılar arasında yapılan kira sözleşmesinin kendisi yönünden bağlayıcı olmadığını ileri süren davacı bakımından açtığı davanın, farklı yasa ve koşullara tabi bulunan kiralananın tahliyesi ve kira alacağı istemine ilişkin olduğunu kabul etmek mümkün değildir. (Hukuk Genel Kurulunun ... esas 2018/1568 karar sayılı 25/10/2018 tarihli ilamı)
Bu durumda, anılan bu isteğin 4721 sayılı TMK hükümlerinden kaynaklandığı ve uyuşmazlığın çözümünün 6100 sayılı HMK"nın 2/1. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesinin görevinde bulunduğu açıktır.
O halde, mahkemece işin esasının incelenerek davalının ibraz ettiği kira sözleşmesinin davacı bakımından da geçerli ve bağlayıcı olup olmadığının tartışılması, hukuken geçerli bir kira ilişkisinin varlığının saptanması hâlinde işgal ve kötü niyetli bir kullanım durumu olmayacağından davanın reddedilmesi, aksi hâlde ise el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istekleri yönünden bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde görev nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.