1. Hukuk Dairesi 2016/5011 E. , 2019/4716 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili ve müdahiller vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.09.2019 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... ile asli müdahiller ... v.d. vekili Avukat ... ve temyiz edilen davacı ... vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil;olmadığı takdirde,tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, miras bırakan babası ... adına kayıtlı 24 ada 35 parsel sayılı taşınmazın vekil sıfatıyla hareket eden kardeşi ... tarafından dava dışı ...’e satış suretiyle temlik edildiğini, bilahare, ....’in de çekişmeli taşınmazı davalı ...’a satış yoluyla devrettiğini, işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla muvazaalı biçimde yapıldığını, ayrıca, murisin alzheimer hastası olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescile; olmadığı takdirde, tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazın bedelini ödeyerek satın aldığını,ayrıca,iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Müdahiller, satış işlemlerinin gerçek olduğunu belirtip davanın reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuşlardır.
Mahkemece, murisin vekaletname tarihinde hukuki ehliyetinin bulunmadığı,davalı tarafından da iyi niyetli üçüncü kişi olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 6100 sayılı HMK"nun 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte tam olarak yazması ve hüküm sonucunu 6100 sayılı HMK"nun 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada 6100 sayılı HMK"nun 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargının,hakimin ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, kısa kararda, 24 ada 35 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile veraset ilamındaki ( ... ) hisseler itibariyle mirasçılar adına tesciline şeklinde hüküm kurulduğu halde,gerekçeli kararda tapu kaydının iptali ile muris ..."nun veraset ilamındaki hissesi itibariyle davacı ... adına tapuya tesciline denilmek suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır.
10.04.1992 tarihli 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı ile kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı; bozmadan sonra yerel mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile karar verebileceği öngörülmüştür.
Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararla çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Davalının ve müdahillerin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı ve müdahiller vekilleri için 2.037.00"şer TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.