22. Hukuk Dairesi 2017/23481 E. , 2019/15842 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, iş sözleşmesine bir kısım işçilik alacaklarının ödenmemesi sebebi ile haklı sebeple son verdiğini belirterek kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti taleplerinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iş sözleşmesine iş yerine sunduğu raporda tahrifat yaptığının anlaşılması sebebi ile haklı sebeple son verildiğini, bu konuda Cumhuriyet Savcılığına Suç duyurusunda bulunulduğunu, soruşturmanın devam ettiğini davacının taleplerinin gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında davacının fazla mesai ücreti ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti talebinin yerinde olup olmadığı itilaflıdır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez. Bahsi geçen bu ilkeler ulusal bayram ve genel tatil ücreti taleplerinin değerlendirilmesinde de dikkate alınmalıdır.
Somut olayda; davalı taraf delil listesinde iş yeri giriş – çıkış kayıtlarına dayanmış olup yargılama esnasındada bu kayıtları dosyaya sunmuştur. Dosyaya sunulan elektronik giriş-çıkış kayıtlarında ulusal bayram ve genel tatil günleri ve davacının yıllık izinde olduğu dönemlerinde belirtildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda kayıt bulunan dönem için söz konusu giriş -çıkış kayıtlarına itibarla davacının fazla mesai ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti talepleri değerlendirilmeli, kayıt bulunmayan dönem açısından ise tanık beyanlarına itibarla hesaplama yapılmalıdır.
Davacının haklı fesih iddiasını işçilik alacaklarının ödenmemesi iddiasına dayandırdığı da dikkate alınrak giriş-çıkış kayıtlarına göre yapılacak hesaplama sonucuna göre davacının haklı fesih iddiası yeniden değerlendirilerek kıdem tazminatı talebi hakkında karar verilmesi gerekirken bu hususun gözetilmemesi hatalı olmuştur.
3-İşyerine ait elektronik giriş çıkış kayıtlarında davacının yıllık izinde olduğu dönemler belirtilmiş olduğundan davacının yıllık izinli olarak belirtildiği dönemler dikkate alınarak davacının yıllık izin alacağı talebi hakkında karar verilmesi de dosya kapsamına uygun olacaktır.
4-Taraflar arasında davacının bir kısım işçilik alacaklarının zaman aşımına uğrayıp uğramadığıda uyuşmazlık konusudur.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı sebeplerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Temyize konu dava dosyasında davacı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak talepte bulunmuş olup davasını 22/12/2015 tarihinde ıslah etmiştir. Davalı vekili tarafından süresi içerisinde ıslaha karşı zaman aşımı itirazında bulunulmasına rağmen bu itiraz dikkate alınmadan karar verilmiş olması da hatalı olmuştur. Bu durumda yapılması gereken bozma ilamında belirtildiği şekilde davacının işçilik alacakları bulunup bulunmadığı tespit edildikten sonra davacının alacağının bulunması halinde davalının ıslaha karşı zaman aşımı itirazı dikkate alınarak sonuca gitmektir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.