21. Hukuk Dairesi 2017/3525 E. , 2018/8469 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, davalılardan ..., ... ve ...yönünden davanın reddine, 80.239,74 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi, davacılar vekilince duruşmalı, davalılardan ..... Mühendislik vekilince de duruşmasız olarak istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24/01/2017 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü yapılan tebligata rağmen taraflar adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildi ve aynı gün düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve eksikliğin ikmali açısından geri çevrilmesine karar verilen dava dosyası yeniden Dairemize gelmiş ve esasa kaydedilmiş olmakla dosya üzerinde yeniden yapılan inceleme sonucunda aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1- Davalı ... vekilinin temyiz istemi yönünden yapılan incelemede; Mahkemece verilen 30/10/2014 tarihli kararın, iş bu davalı tarafça 13/01/2015 tarihinde temyiz edildiği, harç noksanın ikmal edilmesi için çıkartılan muhtıranın 06/03/2017 tarihinde tebliğ edilmesine karşın, harcın süresi içerisinde ikmal edilmediği anlaşılmakla Davalı ... vekilinin temyiz dilekçesinin, süresinde harç eksikliğinin giderilmemesi nedeniyle REDDİNE,
2- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle, temyiz kapsamı ve nedenlerine göre davacılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
3- Dava, 18/06/2009 tarihli iş kazası sonucu sigortalı ...’ın vefatı nedeniyle davacı eş, anne ve babasının addi ve manevi zararlarının giderilmesi istemi ile aynı iş kazası neticesinde zararlandıcı eyleme uğrayan ...’ın maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı eş lehine 4.197,79 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi, davacı anne lehine 27.39,32 TL maddi ve 7.500,00 TL manevi, davacı babanın maddi tazminat isteminin reddi ile lehine 7.500,00 TL manevi, davacı ... lehine ise 649,63 TL maddi ve 3.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden faiziyle birlikte davalılardan ... ...Mühendislik ve ... Tur. Med. Oto. İnş. San. Ltd Şti’nden müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, davalı ..., ..., ...’a karşı açılan davanın ise reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, sigortalı ... ile ...’ın ...’tan ihale ile iş üstlenen ... Eltem Mühendislik isimli şahıs firmasının alt işvereni ... Tur. Med. Oto. İnş. San. Ltd Şti’nde çalışırlarken, olay günü yaklaşık 34 metre yüksekte tamamlanan elektirik hatlarına "küre" olarak tabir edilen ikaz toplarının takılması işini yapmak üzere, demir kafes şeklinde imal edilen ve tel üzerinde hareket eden teleferiğe bindikleri sırada, telin meyilinin fazla olması nedeniyle teleferiğin hızlanması ve fren tertibatının çalışmaması üzerine teleferiğin alt kısımda bulunan elektrik direğine çarpmasıyla gerçekleşen iş kazasında sigortalı ...’ın vefat ettiği, ...’ın ise yaralandığı anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere gerek mülga 818 sayılı B.K."nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesi hükmüne göre Hakim, ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Hakimin manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de; hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı anne ve baba lehine takdir edilen 7.500 TL’şer manevi tazminatın ayrı ayrı az olduğu açıktır.
4- SGK tarafından bağlanan gelirin maddi tazminat alacağından tenzili noktasında davanın yasal dayanağını, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununu oluşturmaktadır. Kanunun 55. maddesinde, “ Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Adalet Komisyonu"nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafik kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.”
Öte yandan, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır” Dairemizin ve giderek Yargıtay"ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici iş göremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
Anayasa Mahkemesinin 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E: 2003/10, K: 2006/106 sayılı Kararı ile 26. maddedeki “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere...” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir. 26. maddedeki anılan cümlenin iptali ile Kurumun rücu hakkının yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı yada hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, rücu davasında, ilk peşin değerli gelirin tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarla sınırlı şekilde hüküm kurulması gerekir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinde, açıkça gelirlerde meydana gelen artışların istenemeyeceği belirtilmiştir.
Bu nedenle, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 26. maddeye dayanılarak açılan rücu davalarında artışlar istenemeyeceğine göre, böyle bir ibare bulunmayan 10. maddeye dayanan rücu davalarında da gelirlerdeki artışların istenemeyeceği açıktır. HGK.19.03.2008 gün ve 2008/10-254E.-2008/266 K. sayılı Kararı da bu yöndedir.
Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, davacı eş, anne ve babanın maddi tazminat alacağının tespitinde iş bu davacılara kurumca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin veya fiili ödeme miktarı ile mevcut ise sosyal yardım zammının rücuya kabil (%90 kusura isabet eden) kısmının 25/09/2014 tarihli hesap raporunda tespit edilen tazminat alacaklarından tenzili gerekirken; bağlanan gelirin tüm peşin sermaye değerinin tamamınına tazminat alacağından tenzili ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
5- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/2. maddesine göre manevi tazminat isteminin kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücretin, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemeyeceği düzenleme altına alınmışken, davalı ... lehine manevi tazminatın reddedilen kısmı üzerinden takdir edilen red vekalet ücretinin davacı lehine takdir edilen miktarı geçecek şekilde hükmedilmesi hatalı olmuştur.
Öte yandan davacıdan peşin olarak tahsil edilen 3.279,00 TL harcın, karar ve ilam harcından mahsubuna karar verilmesine karşın iş bu harcın aleyhine karar verilen davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmemesi de hatalı olmuştur.
O halde mahkemece yapılacak iş usuli kazanılmış hakları da gözeterek 25/09/2014 tarihli hesap raporunda tespit edilen tazminat alacaklarından tüm peşin sermaye değerinin tamamı yerine, davacı eş, anne ve babaya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerini veya fiili ödeme miktarı ile mevcut ise sosyal yardım zammının rücuya kabil kısmını tenzil etmek, davacı anne ve baba lehine hükmedilen manevi tazminat miktarlarının az olduğu dikkate alınarak iş bu davacılar için hakkaniyete uygun manevi tazminat takdir etmek, peşin tahsil edilen harç ile vekalet ücreti hakkında ise yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda usule uygun karar vermekten ibarettir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacılara ve davalılardan ..... Mühendislik"e iadesine,20/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.