1. Hukuk Dairesi 2016/4907 E. , 2019/4812 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar asıl davada davalı ... tarafından yasal süre içerisinde ve birleştirilen davada bir kısım davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 24.09.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat..., asil davalı ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davalılar ... v.d. vekili Avukat ve davalılar ... v.d. gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen davalar, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davalarda davacılar; çekişme konusu 11 ve 12 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarına dayalı olarak 21.04.1969 yılında kadastro tespitinin yapıldığını, Kadastro Mahkemesinin 20.06.2005 tarihli ve 2005/1 Esas, 2005/3 Karar sayılı kararı ile taşınmazların tespit gibi tesciline karar verildiğini ve bu kararın 15.11.2006 tarihinde kesinleşerek tespit malikleri adına tapuda tescilinin yapıldığını, taşınmazları Kadastro Mahkemesindeki yargılamanın devamı sırasında itirazlı olarak satın aldıklarını, Kadastro Kanunun 40/2. maddesi uyarınca, 11 parsel sayılı taşınmazın ... adına, 12 parsel sayılı taşınmazın da ... adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Asıl davada davalı ..., pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen 2008/219 Esas sayılı davada davalılar ... ve ... dava konusu taşınmazlarda hak iddialarının bulunmadığını, her iki taşınmazı da davacı ...’ın kullandığını, davalılar ... ve ...ise taşınmazları babasının ...’a devrettiğini duyduklarını, ancak işin aslını bilmediklerini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacıların dava konusu parsellerde adlarına kayıt edilmesi gereken hisselerinin bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar Dairece; “... Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Öncelikle; kadastro tespitine esas tapu kayıtlarının tüm tedavüllerini gösterir ve denetimi kabil şekilde temini, davacıların dayandığı tapu kayıtlarının geldi ve gitti kayıtlarının eksiksiz getirtilmesi, bu arada dayanak tapu kayıtlarında tahrifat iddiası üzerinde durulması, tahrifat olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, tespite dayanak tapu kayıtlarının hangileri olduğunun tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması, gerektiğinde mahallinde 3 kişilik bilirkişi heyeti ile keşif yapılarak, denetime elverişli olarak rapor alınması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. ..” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır.
Yazılı yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.
Bu ilkeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 184. ve 186. maddelerinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır. 6100 Sayılı Hukuk muhakemeleri Kanunu 184. maddesinde açıkça; Hâkimin, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vereceği, mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini, taraflara tefhim edeceği, yine aynı Kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkeme de hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemeler emredici niteliktedir.
Somut olayda, yukarıda açıklanan ilkeler dikkate alınmadan sonuca gidilmiştir.
Şöyle ki; birleştirilen 2008/226 Esas sayılı davada davalılar vekilinin 16.06.2015 tarihli duruşmaya mazeret dilekçesi gönderdiği, mahkemece mazeret dilekçesinin kabulüne karar verilmesine rağmen, davalı yanın yokluğunda ve sözlü yargılama için ayrı bir gün belirlenmeksizin karar verilmiştir.
Öte yandan; tapu iptali ve tescil davaları kayıt maliklerine karşı açılır. Eldeki davada ise, Tapu Müdürlüğünün davada taraf sıfatı bulunduğundan söz edilemez.
Hâl böyle olunca, HMK"nın 184. maddesi hükmü gereğince, tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için taraflara söz verilip tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra, taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bırakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi ve taraflara meşruhatlı davetiye gönderilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına
geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılama yoluyla beyanda bulunma hakkı verilerek, ilk karar sadece davacılar vekili ve asıl davanın davalısı ... Tapu Müdürlüğü tarafından temyiz edildiğinden, usuli kazanılmış haklar da gözetilmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi, ayrıca davalı sıfatı bulunmayan Tapu Müdürlüğü aleyhine açılan davanın, sıfat yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Kabule göre de; davalar birleştirilse bile müstakil dava olma özelliklerini koruduğundan her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurularak, harç ve yargılama giderlerinin de ayrı ayrı hüküm altına alınması gerektiği kuşkusuzdur. Mahkemece bu kurala riayet edilmeden karar verilmesi de isabetsizdir.
Asıl davada davalı ... ve birleştirilen davada bir kısım davalılar vekilinin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı ... vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz edenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.