3. Hukuk Dairesi 2017/8836 E. , 2019/5438 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı asıl davada; taraflar arasında düzenlenen 01/05/2012-30/04/2013 tarihleri arasında geçerli kira sözleşmesi bulunduğunu, aylık 5.000,00 TL + % 8 oranında kdv ödemesi gerektiğini, ancak davalının ihtarnameye rağmen ödemeleri gerçekleştirmediğini, bu nedenle 01/07-08-09-10/2012 aylarına ait kira bedellerinin tahsili amacıyla icra takibi başlattığını, davalının itiraz ettiğini, yine birleşen davada da 10-11-12/2012 ve 1-2-3-4/2013 aylarına ilişkin başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini ileri sürerek; haksız itirazlarının iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu taşınmazın kullanıma uygun hale getirilmesi için anlaşmaya varılmasına rağmen davacının eksiklikleri yerine getirmediğini, bu hususta davacıya eksikliklerin giderilmesi aksi takdirde sözleşmenin feshedileceği yönünde ihtar çektiklerini, verilen süreye rağmen şikayetlerinin dikkate alınmaması nedeniyle tahliye edildiğini, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, 2 aylık kira bedelinin peşin yatırıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının motelinin 01/05/2012-30/04/2013 arası bir yıllık dönem için aylık 5.000 TL+KDV üzerinden kira sözleşmesi yapıldığı, Mayıs-Haziran ayları için 2 aylık kira bedelinin ödendiği ve kiralananın sözleşme henüz bitmeden Haziran ayı içerisinde tahliye edildiği hususlarında ihtilaf bulunmadığı, davalı tarafından yapılan feshin haklı nedenle yapılan geçerli fesih olmayacağı, bu durumda davalının makul kiraya verme süresindeki kira bedelinden sorumlu olacağı, tahliyeden sonra, otel olan mecur işletilmeye devam ettiğinden bu 10 aylık dönemde 49.032 TL kazandığı, bu halde tahakkuk etmesi gereken kira alacağından 4.968 TL eksik kazanım olduğu, hem bu kazançları sağlayıp hem de davalı-kiracıdan tahliye ettiği döneme ilişkin olarak tam kira bedeli talebinin yerinde olmadığı, taleplerin yalnızca eksik kalan bedel üzerinden haklı olduğu kabulünün, 2. takip konusu dönemde eksik kazanımın oluştuğu ilk takip dönemi için talebin reddinin gerektiği gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulü ile takibin 4.968,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde taraflarca temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Kira sözleşmesinin feshinin haksız olması halinde kiracının, Türk Borçlar Kanunu"nun 325. maddesi uyarınca kira sözleşmesinden doğan borçları kiralananın benzer koşullarla kiraya verilebileceği makul bir süre için devam eder. Ancak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 114. maddesinde göndermesi ile aynı Kanun"un 52. maddesi uyarınca kiraya verenin bu yerin yeniden kiralanması konusunda gayret göstermesi, böylece zararın artmasını önlemesi için kendisine düşen ödevi yapması gerekir. Bu durumda davacının zararı, tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye ilişkin kira bedelinden ibarettir.
Taraflar arasında düzenlenen 1/5/2012 tarihli kira sözleşmesiyle 01/05/2012-30/04/2013 arası 1 yıllık kiralama yapıldığı, davacı kiraya veren tarafından asıl davaya konu icra takibinde 07-08-09-10/2012 aylarına ait, birleşen davada ise 10-11-12/2012 ve 1-2-3-4/2013 aylarına ilişkin kira bedellerinin tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığı, davacı vekilinin beyanı ve jandarma tutanağına göre 03/06/2012 tarihinde erken tahliyenin gerçekleştiği, bu şekilde davalının makul süre tazminatından sorumlu olduğu, bilirkişi heyeti raporuna göre en erken 1 ay, en geç 3 ay içinde yeniden kiralanabileceğinin belirtildiği, mahkemece ise makul süreye ilişkin uygulama yapmadan kazanç miktarı üzerinden tahakkuk etmesi gereken kira bedelinin mahsubuyla hüküm kurulduğu görülmektedir.
O halde, mahkemece, davacı tarafça kabul edilen tahliye tarihinin esas alınmasıyla birlikte bilirkişi raporu da dikkate alınarak, asıl ve birleşen dava yönünden tahliye tarihinden sonra mahrum kalınan makul süre kira tazminatından oluşan zararın tazminine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün taraflar yararına HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/06/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.