22. Hukuk Dairesi 2012/18406 E. , 2013/6668 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, fazla çalışma, yıllık izin, ödenmeyen ücret, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil ile asgari geçim indirimi ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, 20.11.2005-01.03.2010 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile bir ısım işçilik alacaklarının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf, cevap dilekçesi ibraz etmemiş ve duruşmalara katılmamıştır.
Mahkemece toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davalı işverenin davacının iş sözleşmesini haklı olarak feshettiğini ispat edemediği, ayrıca davacının yıllık ücretli izin alacağı, fazla mesai alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı, asgari geçim indirimi alacağı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından, özellikle usulüne uygun tebliğ yapılmadığı, savunma hakkının kısıtlandığı gerekçeleri ile temyiz edilmiştir.
Dava ile ilgili olan kişilerin davaya ilişkin bir işlemi öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin muhataba bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın çıkarıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal dinlenme ve savunma hakkı kısıtlanmış olur. Duruşma gün ve saatinin kalemden öğrenilmesine yönünde usul ve tebligat hukukunda düzenleme olmadığından, bu yönde verilen bir karar kanuna aykırı kabul edilecektir.
Yargılama sırasında yapılan tebliğlerle ilgili tebliğ mazbatalarının ve tebligatla ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerekir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu kanunun uygulanması için çıkarılan tüzüğün hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Dolayısı ile bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hakim doğrudan, kendiliğinden denetlemelidir.
Adreste tebligat esası kabul edildiğinden, tebligatın tebliğ yapılacak gerçek veya tüzel kişinin bilinen en son adresinde yapılmalıdır. Adresten kastedilen bir kimsenin oturduğu veya çalıştığı yerdir. Asıl olan tebligatın, tebligat evrakında belirtilen adrese götürülerek muhatabın kendisine yapılmasıdır.
Tebligat kural olarak muhataba yapılmalıdır. Muhatap, adresinde bulunmadığı takdirde onun yerine tebligatı kabule yetkili kişilere yapılması gerekir. Muhatabın konut adresinde süreklilik arz edecek şekilde konutta birlikte oturan aile halkından biri veya varsa birlikte oturan hizmetçi tebligatı almaya yetkili kişilerdir. Yetkili kişilerin görünüşe nazaran 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir. Tebligat yapılacak gerçek kişi işyeri, işletme veya iş sahibi ise, işyerinde bulunmaması halinde daimi işçisine yapılan tebligat geçerli olacaktır.
7201 sayılı Kanun’un 21. maddesi uyarınca “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine ya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya apıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. Aksi takdirde usulsüz tebligat söz konusudur.
Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Dosyadaki belgelere göre, dava dilekçesi davalı tarafa 7201 sayılı Kanun"un 21. maddesine göre tebliğ edilmiştir. Tebliğ evrakının üzerinde komşusu ...’a haber verildiği yazmasına rağmen haber verilen komşunun imzası alınmamış veya imzadan imtina etmiş ise bu durum tebliğ evrakına yazılmamıştır.
Ayrıca dava dilekçesinin tebliğ evrakında, belirtilen adrese defalarca gidildiği halde büronun daima kapalı olduğu belirtilmiş olmasına rağmen, aynı adrese bilirkişi raporu ve ıslah dilekçesi tebliğ edildiğine ise tebliğ evrakına davalı ile birlikte sakin kardeşine tebliğ yapıldığı yazmaktadır. Belirtilen hususlar birlikte değerlendirildiğinde davalıya Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğü hükümlerine uygun şekilde tebligat yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple davalıya usulüne uygun tebligat yapılarak delillerini bildirmesi için gerekli süre verilmesi, savunma ve hukuki dinlenilme hakkı gereği sunduğu ve sunacağı delillerin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı diğer yönler incelenmeksizin BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.