22. Hukuk Dairesi 2012/20320 E. , 2013/7495 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
...
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin alacağı ve fazla mesai ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin 2005 yılından 31.12.2008 yılına kadar aralıksız Bursa Şevket Yılmaz Devlet Hastanesinde işçi olarak çalıştığını, sigorta kayıtlarının taşeron firmalarda bulunduğunu, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, son ücretinin 930,00 TL olduğunu, müvekkilinin ayda 4-5 sefer nöbet tuttuğunu, nöbette elektrik arızalarının giderilmesinin iki ile beş saat arasında değiştiğini belirterek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai alacağı ve yıllık izin alacağının davalıdan tahsili talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili kurumun ihale makamı olduğunu, işçilik alacaklarından sorumlu olmayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davalı bakanlığa bağlı Bursa Şevket Yılmaz Hastanesi işyerinde alt işverenlerin işçisi olarak yardımcı işlerde çalışan davacının işçilik alacaklarından asıl işveren konumundaki davalı bakanlığın alt işverenlerle birlikte sorumlu olduğunu, bu bağlamda sözleşmenin tazminatsız feshini gerektirir haklı sebepler ile dönemde bir kısım alacakların ödenmişliği davalı tarafça ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu davacının aylık ücreti noktasındadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 32/1. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. Maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret gözönünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece re"sen araştırılmalıdır.
Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda şahit beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Davacı kamu kurumuna ait işyerinde alt işveren işçisi olarak çalıştığına göre, davacının aldığı gerçek ücretin bordrolarda gösterilmiş olması gerekir. Davacının imzasını içeren ücret bordrolarında ücret miktarının asgari ücret olarak belirtildiği görülmektedir. Davacı ile aynı işyerinde çalışan ve aynı işi yapan şahitler iddiayı doğrulayıcı yönde beyanda bulunmuş ise de imzalı ücret bordroları ile şahit beyanları arasındaki çelişki duraksamaya yer vermeyecek şekilde giderilmemiştir. Bu kapsamda alt işverene yapılan hakediş ödemelerine ait belgeler ile alt işverenin asıl işverene ibraz ettiği ücret tahakkuk bordrolarları getirtilmeli, bu belgelerle birlikte deliller yeniden değerlendirmeye tabi tutularak davacının aldığı gerçek ücret miktarının tespit edilmelidir.
3-Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının fazla mesai yapıp yapmadığı noktasındadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği kabul edilmelidir.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir.
Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile ispatlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemesi, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Davacı ayda 4-5 sefer nöbet tuttuğunu, nöbette elektrik arızalarının giderilmesinin iki ile beş saat arasında değiştiğini beyan etmiştir. Bilgisine başvurulan davacı şahitleri davacının cumartesi günleri ara sıra çalıştığını beyan etmişlerdir. Dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre işyerinde Cumartesi günü çalışma yapılmadığı anlaşılmaktadır. Şahit anlatımları ve dosyadaki yazılı belgeler birlikte değerlendirildiğinde Cumartesi günü çalışma yapılmadığı, bu duruma göre haftalık çalışma süresi kanuni süreyi aşmadığı halde fazla mesai ücretine hükmedilmesi hatalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, 08.04.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.